Erdoğan'dan askerlik ile ilgili devrim
Birkaç gün önce A Haber-ATV ortak yayınında ipucunu vermişti aslında Başkan Erdoğan. Ancak dün yaptığı konuşma ile artık çok daha net bir şekilde söyleyebiliriz: Bu ülkede askerlikle ilgili devrim niteliğinde adımlar geliyor. Bu devrimi her demokrat aydın desteklemeli.
Yıllardır özellikle seçim dönemlerinin öncesinde canlanan ama hiçbir zaman sönmeyen bedelli beklentisi artık sona eriyor. Zira bu uygulama bir mucize beklentisi olmaktan çıkıyor ve kalıcı hale geliyor. İlk etapta yılda 145 bin kişi faydalanacak, ilerleyen zamanlarda ordunun ihtiyacına göre rakam artabilecek.
Yedek subaylık ve astsubaylıkta ise 2 yıllık yüksek okul mezunları 12 aylık askerlik dönemlerinde eğitim döneminde harçlık, kıta görevlerinde ise maaş alabilecekler.
Lise ve altı mezunlar ise 6+6 ay uygulamadan faydalanacaklar. İlk 6 ayı tamamladıktan sonra isterlerse terhis olacaklar, isterlerse 6 ay süreyle maaşlı görev yapabilecekler.
Bedelliden gelecek kazancı, askerlik yapmak isteyen vatandaşlarımıza aktaracak, profesyonel askerliğin önünü açan, orduyu çok daha işlevsel ve donanımlı hale getirecek hayati adımlar bunlar. Alkışlıyorum.
***
Muhsin Kızılkaya’nın kitapları neden basılmıyor?
Muhsin (Kızılkaya) severek takip ettiğim bir yazar ve edebiyatçıdır. Habertürk’te her pazar bence harikulade yazılar kaleme alıyor. Birbirinden ilginç hikayeleri güzel üslubuyla anlatıyor.
Dünkü yazısı yine müthişti. Hem 90’lar Türkiye'si gözünüzde canlanıyor, hem de Türkiye’ye ilk cep telefonunu getiren İsveç vatandaşı Silopili Hasan Buluş’un başına o dönemin İstanbul’unda neler geldiğini öğreniyorsunuz. Kaçırdıysanız muhakkak okuyun.
Dün Muhsin’i arayıp “Bu yazıları neden kitaplaştırmıyorsun?” diye sordum. Meğer o istiyormuş ama kimse basmıyormuş. Bir dönem Başbakanlık başdanışmanlığı da yaptığı için solcular Muhsin’e çok tepkili. Muhafazakârlar da kendilerinden görmeyip uzak duruyorlar. Ulusalcıları hiç saymıyorum. Zaten ulusalcılık ideolojisine göre Muhsin gibi Kürt aydınları ülkeden deport edilmeli. Çok acı bir manzara…
İLETİŞİM YAYINLARI BU YAPTIĞINI TUTARLI BULUYOR MU?
İletişim Yayınları’na bir kurum olarak çok değer veririm. Dünya görüşü bana uzak bir camiadır. Fakat bu ülkede özgürlükçü-sosyalist çizgide kaliteli yayın yapma gayretleriyle Türkiye’nin entelektüel dünyasını zenginleştirmiş bir yayınevidir. Tıpkı Metis ve Ayrıntı gibi. Sosyalist olmayan ama özgürlükçü-demokrat birçok değerli yazarın da kitaplarını basmıştır İletişim. Muhsin de o yazarlardan biriydi. Şimdiyse nedense eserlerini basmıyorlar.
Bu duruma siyasi sebeplerden saygı duyabilirdim ama aynı İletişim son yıllarda tuhaf şekilde ulusalcı Kemalistlerin kitaplarını basmaya başladı. Ulusalcılığın ya da Kemalizmin içine sosyalizm sosu katınca İletişim Yayınları için artık kıymetli mi olmaya başladı? Ne Tuğrul Paşaoğlu ne Murat Belge ne Tanıl Bora ne de Ahmet İnsel için böyle bir faşizan ulusalcı-sol çizginin değerli görüleceğine inanmak istemiyorum.
Yaptığı diğer bütün işleri yok saysak, sadece Kürtçeden tercümeleri sebebiyle bile değerli bir isim olan Kürt aydını Kızılkaya’yı reddedip, Doğan Avcıoğlu tarzı Kemalizm propagandası yapan birinin kitaplarını basmak İletişim’in yeni stratejisi mi? Ya da kendileri katılmasa bile eğer ulusalcı-sosyalizm dahil her fikirden yazar basılıyorsa niye Muhsin Kızılkaya basılmıyor?