TÜSİAD'da devrim
TÜSİAD’ın yeni başkanı Simone Kaslowski oldu. Gayrimüslim bir ismin Türk burjuvazisinin en önemli kurumuna başkan seçilmesi TÜSİAD tarihinde bir ilk. Bence geç kalmış ama çok güzel bir gelişme.
Nereden nereye… 1942 Varlık Vergisi zulmüyle, dönemin gayrimüslim işadamlarının malları ve sermayesi, devlet eliyle büyütülmek istenen burjuvazi tarafından adeta yağmalanmıştı. Hatta yağma yeterli görülmemiş ve bu tüccarlar Aşkale’ye çalışma kampına gönderilmişlerdi. Oysa hepsi, bu ülkeye çok faydaları olan ve daha da olabilecek sonuna kadar bu toprağın insanlarıydılar...
Simone Kaslowski1942’nin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu, açık açık yaptıkları zulme “Sermayenin Türkleştirilmesi operasyonu” adını vermişti. Saraçoğlu’nun Nazizm rüzgarlarını Türkiye’ye taşıyan bir söylemi vardı. Fakat burada kurban sadece Yahudiler değil, tüm gayrimüslim yurttaşlarımızdı.
Eski Başbakanlardan Şükrü Saraçoğlu“Müslüman’ım ve Türküm” demeniz, adınızın Ahmet, Mehmet olması da bu zulümden kurtulmanıza yetmiyordu. Eğer aile kökeninizde gayrimüslim tek kişi bile varsa, “Dönme” damgası yiyordunuz ve size de korkunç vergiler çıkıyordu. Tam bir Nazi tarzı ırkçı uygulama söz konusuydu.
SERMAYELERİNİ BU ZULÜM YASASINA BORÇLU OLANLAR
Bu hukuksuz ve zalim operasyonla aslında Türkiye kendi burjuva sınıfının önemli kısmını yok etti ve kendisini yoksullaştırdı. Entelektüel sermaye bakımından yüksek kalitede olan gayrimüslim yurttaşlarımızın çok büyük çoğunluğu yurtdışına göçmek durumunda kaldı. Türkiye’de devletin resmi ideolojisi gayrimüslimlere bu zulmü yaparken, Sünni dindarları da zorla sekülerleştirmek, Alevileri zorla Sünnileştirmek, Kürtleri ise zorla Türkleştirmek için zorbalık yapmaya devam ediyordu. Türkiye toplumundaki kimliklerin çok büyük çoğunluğundan memnun olmayan tuhaf bir ideolojiydi bu.
Açık konuşalım: TÜSİAD çevresinin belli başlı kimi aileleri de ilk büyük sermaye birikimlerini bu zulüm yasasına borçludur. Fakat sıfırı tüketseler bile iş yetenekleri yüksek olduğu için birçok gayrimüslim aile, yeniden kendilerini toparlayabildiler. Kaslowski Ailesi de bunlardan biridir. 2019 ortamında işte bu tarihsel arka planla Simone Kaslowski’nin TÜSİAD Başkanı olması son derece anlamlıdır.
Aldo KaslowskiEsasen Simone Kaslowski’nin babası Aldo Kaslowski’yi kamuoyu pek tanımasa da TÜSİAD çevrelerinde çok iyi tanınan, derneğin ağır toplarından biridir Aldo Bey. Uzun yıllar Uluslararası Başkanlık görevini yürüttü ve yurt dışında Türkiye adına lobi faaliyetleri yaptı. Organik Kimya Şirketinin kurucusu da o.
1868’de İtalya’dan İstanbul’a gelen bir aile Kaslowski ailesi. Dede Luigi Kaslowski Sirkeci’de bir kumaş dükkanı açmış. Yurt dışından kumaşları getirip satıyormuş. O dönem birçok büyük aile müşterileriymiş: Sabancılar ondan kumaş alırmış. Akın Tekstil, Topbaş ailelerini de sayıyor Aldo Bey bir röportajında.
Bugün kimya alanında hatırı sayılır bir isim olan ve aileyi TÜSİAD’a taşıyan Organik Holding’i ise oğul Aldo Kaslowski 1963’te Bomonti’de kurmuş.
Yeni Başkan Simone Kaslowski işte bu ailenin 3. kuşağı, Organik Holding’in bugün tepe yöneticisi.
***
Buca’daki CHP depremi ve vahim iddialar
İzmir Buca’da yer yerinden oynuyor. CHP’nin belediye başkan adayı olarak gösterdiği Suat Nezir son dakikada geri çekildi ve yerine Erhan Kılıç aday gösterildi. CHP’li vekiller birbirinden vahim iddialar ortaya attılar. Çıkar kavgası, genel başkan yardımcılarının müdahalesi, Suat Nezir’in kendi çekildiği ile ilgili Kılıçdaroğlu’na yanlış bilgi verildiği gibi çeşitli senaryolar dile getiriliyor.
Suat NezirBen başta İzmir teşkilatı olmak üzere CHP içinden tanıdığım isimlere “Neler oluyor?” diye sordum. Açıkçası mevcut başkan Levent Piriştina’nın niye aday gösterilmediğini de anlamış değilim. Buca’da seviliyordu, üstelik Piriştina isminin de sembolik bir anlamı vardı.
Hadi onu yapmadınız, Suat Nezir isminin de bir karşılığı var. Üstelik ilan edilmiş, kesinleşmiş. Son dakikada bir değişikliğin, CHP’nin istikrar ve güvenirliğini zedeleyeceği görülmüyor mu?
Erhan KılıçBU NEYİN KAVGASI?
Konuştuğum kaynaklar Nezir’in Kılıçdaroğlu’ndan randevu alıp derdini anlatamadığını söylediler. Mesele meclis üyelikleri. Maalesef Türkiye’de belediyeciliğin ne kadar yozlaşmış olduğunun kanıtı belediye meclis üyeleri boyutunda da ayan beyan ortada. Büyük bir menfaat kavgası var belli ki. Herkes kendine yakın birilerini belediye meclislerine sokmak istiyor.
Kemal KılıçdaroğluSuat Nezir kendisine Tuncay Özkan ve Veli Ağbaba tarafından dayatılmak istenen listeye karşı çıktı diye adaylıktan men edilmiş ve Kılıçdaroğlu’na da “Kendi çekildi” denmiş.
Yeni aday Erhan Kılıç’ı soruşturdum. Mevcut yönetimde de çalışmış, belediyeye yabancı biri değil ancak gördüğüm kadarıyla aday yapılma sebebi bunlar değil. Kılıç, Tuncay Özkan’ın davalarına da giren bir avukat. Partiden konuştuğum herkes bu gelişmeyi “Özkan operasyonu” olarak yorumladı. Tuncay Özkan 90’ların sonunda medyadaki iş yapış tarzını CHP’de de sürdürmek istiyor herhalde.
Tuncay ÖzkanCHP maalesef bu seçimlere son derece dağınık ve zafiyet içinde gidiyor. Parti kendi iç iktidar kavgalarına teslim olmuş izlenimi veriyor. Bu ve benzeri gelişmeler seçmeni ciddi anlamda bezdiriyor. Bırakın partinin kendisi, Türkiye demokrasisinin güçlenmesi için bir an önce toparlanmaları şart.
***
Kocamaz ve talihsiz bir komedi
Burhanettin Kocamaz’ın başına gelene gülünür mü ağlanır mı bilmiyorum. Ancak işin içinde bir ihanet olsun ya da olmasın, yaşananlar, Türkiye’nin önemli bir partisinin kendi teşkilatlarına ne kadar hakim olamadığını göstermesi bakımından ibretlik. Hem de bu partinin en önemli adayı söz konusuydu. Tek büyükşehir adayı…
İYİ Parti’nin Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı ile konuştum. Bana teşkilatlara Ankara’da verilen özel eğitimleri, WhatsApp grupları üzerinden gönderilen eğitici mesajları anlattı. İYİ Parti cephesi bunun bir ihanet olduğundan emin… Mersin İl Teşkilatı ve Akdeniz İlçe Teşkilatı görevden alındı…
Araştırmalar sürecek ancak Kocamaz bilmecesi ne olacak? DP’den aday olacak mı olamayacak mı? Hukukçular bu konuda da ikiye bölündü. Siyasi Partiler Kanunu’nun 40. maddesine atıf yaparak başka bir partiden aday olamayacağını söyleyenler var. Öte yandan DP, Kocamaz’ın adaylığını ilan etti bile.
Burhanettin Kocamaz“KİME YARAR?” SORUSUNUN CEVABINI BİLMEK İMKANSIZ
Bu meseleye taraf tutar gibi yaklaşanlara şunu hatırlatayım: Kocamaz’ın girememesinin kime faydalı olacağını Mersin gibi bir yerde kestirmek çok zor. Öyle bir yer ki Mersin… MHP de çok güçlü, CHP de. AK Parti de. Unutmayalım ki 24 Haziran'da en çok oyu alan parti AK Parti. Mevcut belediye ise MHP’li. Bu arada hatırı sayılır bir HDP’li seçmene sahip ve HDP aday çıkarmadığı için CHP oy yükseltebilir. Kısacası sonucu kestirmek güç. Kocamaz’ın seçime girmemesinin kime yarayacağını bilmek ise imkansız.
CHP’nin işine yarayabilir. İttifak içinde oylar CHP’ye kayabilir. HDP’den de oy akışı olursa sandıktan CHP çıkabilir.
Öte yandan MHP’ye de yarayabilir. Kocaman zaten MHP’li. Oylar oraya kayabilir ancak İYİ Parti bu olayın sorumlusu olarak MHP’yi işaret ettiği ve MHP’li adayın öncesinde kafa karıştırıcı sözleri olduğu için MHP, bu işin sorumlusu görülüp seçmen bazında cezalandırılmaya da çalışılabilir. Unutmayalım ki aynı MHP’li seçmen 2014’te Kocamaz için sandığa gitmişti.
Kısacası “Kime yarar” sorusunu anlamsız buluyorum. Kocamaz’ın bir talihsizliğe uğradığı açık. Adil olan seçilme hakkının engellenmemesidir…