Erdoğan bu sefer başarabilecek mi?
Dünkü yazımın ardından farklı siyasal kesimlerden okurlarım çok sayıda mail gönderdiler. Hepsini teker teker okudum. Öncelikle bir şeyin altını çizmek isterim: O yazıda ifade ettiklerim, bir meteoroloji uzmanının objektif hava tahminini bildirmesi gibiydi. Mevcut Türk Devlet Sistemi ve zihniyeti çerçevesinde olacakları yazdım. Bugün de bu meteorolojik rapora devam edeceğim…
Tarhan Erdem ve Bekir Ağırdır, 2007’de AK Parti’nin yüzde 47 alacağını açıkladıklarında, “Erdemli Tarhana” gibi çok çirkin sözlerle Tarhan Bey’e ve Bekir Bey’e saldıran onlarca yorumcu vardı. Meteorolojik tahmin yaptıkları için suçlandılar ama sonuçlar tahminlerinin doğru olduğunu ortaya çıkardı.
Benim de dün ve bugün yaptığım aynı. Yarınki seçim sonuçlarında CHP ve İYİ Parti’nin toplam oyu yüzde 50’yi geçmedikçe Türkiye’de mevcut sistem açısından hiçbir şey değişmez, bilakis mevcut siyasal yapı seçimden güçlenerek çıkar.
CHP+İYİ PARTİ+HDP YÜZDE 50’Yİ GEÇSE NE OLUR?
HDP ile beraber bu üç partinin oy oranlarının yüzde 50’yi geçme ihtimali ise “Muhalefet bloku sonunda iktidar blokunu geçti. Bakın değişim başlıyor” diye safça karşılanacak bir olay değil. Bakıyorum, kimi muhalif kesimler ve aydınlar çok yanlış analizlerle dolu Türkiye tahminleri yapıyorlar.
7 HAZİRAN’DA MUHALEFET BLOĞU YÜZDE 59’DU
7 Haziran 2015 deneyimine rağmen bunların hâlâ söyleniyor olmasına şaşırıyorum. Unutmayalım, 7 Haziran’da muhalefet bloku yüzde 59’u bulmuştu. Ne oldu? Türk devlet sistemi o bloku kolaylıkla göçertti ve bütün iktidar hesapları değişti.
CHP-İP-HDP toplamının yüzde 50’yi geçmesi mevcut Türk devlet sisteminin şu anki zihniyetinin daha çok güçlenmesine, kenetlenmesine ve sertleşmesine sebep olacaktır ve evrensel hukuk açısından ülkenin daha da geri gidişi ile neticelenecektir. Kimi özgürlükçü aydınların, olacakları bile bile bunu istemesini anlayamıyorum…
TÜRK DEVLETİ SADECE ERDOĞAN HÜKÜMETİNDEN İBARET DEĞİL
Türk devlet sistemi demek, sadece Erdoğan hükümeti demek değil. Devletin içinde bir tarafta milliyetçi-muhafazakar öbür tarafta ulusalcı-seküler iki güçlü blok var. Türk istihbaratı ve Türk polis teşkilatında ulusalcı-seküler bir kesim hemen hemen yok denebilir. Ancak ordu ve yargıda her iki kanat da var ama ağırlık milliyetçi-muhafazakar kanatta.
Türk devletini oluşturan iki kanadın üzerinde en çok uzlaştığı konu HDP’nin bütün üyelerinin terörist olduğu ve bertaraf edilmesi gerektiği inancı. HDP ile yan yana görünenlerin kriminalize edilmesi de bir devlet politikası. PKK-YPG-PYD ile HDP arasında Türk yargı zihniyeti açısından da bir ayrım yok.
IĞDIR VE AHLAT’TA BAŞKA BİR İTTİFAK VAR
Bu arada şu somut gerçeği de pek kimse konuşmuyor. Bir tarafta Cumhur ittifakı, öbür tarafta Millet İttifakı var. Birbirlerine çok ağır sözlerle yükleniyorlar ve karşı tarafın adaylarını yıpratmaya çalışıyorlar. Ancak bir yerde durum böyle değil: Iğdır’da İYİ Parti çok açıkça AK Parti-MHP ittifakının başkan adaylarını destekliyor.
Aslında orada CHP’nin adayı var. Fakat CHP de düşük profilli kampanya yapıyor. O da bir nevi Cumhur İttifakı’na destek veriyor. Neden mi? Çünkü Iğdır Türk-Kürt nüfus oranı birbirine yakın. Hedef, HDP’nin adayına karşı bir blok oluşturmak.
“İYİ SAATTE OLSUNLAR” MEKANİĞİ ÇALIŞIR
Bütün okurlarım, özellikle de HDP’ye oy verecek olanlar bilmeli ki Türk devlet sistemi “gerektiğini” düşünürse “iyi saatte olsunlar” mekaniğini işleterek bütün Türkiye’de Iğdır ittifakını hayata geçirebilir. İYİ Parti hemen bu “derin” ittifaka, hem de en radikal, en şahin söylemlerle dahil olur. Suriyeliler için söylediklerini Kürtler için de söyleyebilir İYİ Parti. HDP milletvekilleri yarın olur da yaka paça Meclis’ten alınırsa alkışlayanlar arasında İYİ Parti milletvekillerinin de olacağına şüphe yok.
HDP istediği kadar aday göstermeyerek fiilen CHP-İYİ Parti adayları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a destek versin. Bu yolla AK Parti’yi cezalandıracağını zannetsin. Netice değişmiyor. Aslında sadece Kürtleri cezalandırıyor HDP. İşte Iğdır örneği ortada. Türk devlet sistemi, yeri gelir birbirine en ağır sözlerle hakaret ve tehdit eden partileri yan yana getiriverir. HDP ne oy alırsa alsın sonuç değişmez.
HDP İLE İLGİLİ TEK İSTİSNAİ DÖNEM…
HDP’nin Türk devlet sistemi tarafından meşru görülmek zorunda olunduğu tek dönem Başkan Erdoğan’ın cesur siyasi iradesiyle MİT Başkanı Hakan Fidan tarafından koordine edilen çözüm süreci dönemiydi. Şimdi o dönem Mars’ta hayat gibi gözüküyor insanlara.
O zaman Başkan Erdoğan’ın kişisel anlamda büyük siyasal gücü Kürt kimliğini tehdit olarak gören bu ceberut devlet geleneğini frenliyordu. 7 Haziran 2015 seçim sonuçlarına sevinen bütün gazeteciler ve siyasetçiler aslında devlet içindeki İttihatçı zihniyetin geri dönüş biletini imzaladılar ve ilk olarak da kendileri bedel ödediler.
TÜRK DEVLET GELENEĞİNİ OKUYABİLMEK
Türkiye’de insan haklarının ve özgürlüklerin ilerlemesi yönünde değişim istiyorsanız öncelikle Türk devlet genetiğini ve sistemini iyi okuyacaksınız. Sonrasında Türk siyasal hayatını iyi anlayacaksınız. Kimlerle ittifak ederek özgürlükleri geliştirebileceğinizi göreceksiniz. Maalesef bu konuda aydınlarımız çok yanlış analizler yaptılar.
AK PARTİ’NİN OYU DÜŞERSE İTTİHATÇILIK GÜÇLENİR
Bu somut siyasal gerçekler çerçevesinde ben yarınki seçim için diyorum ki, AK Parti’nin toplam oyu düşerse, İttihatçılık zihniyeti Türkiye’nin yönetimini tamamen teslim alır. Tıpkı 7 Haziran dönemindeki gibi, AK Parti’nin oyları düştü diye sevinenler yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş olurlar. Ya da belki o süreçte Erdoğan devrilsin diye çabalarken, şimdi iktidara yaranmak için yarış yapan gazetecilerin durumuna düşerler.
BÜLENT ARINÇ HAKLI
Bülent Arınç’ın söylediği gibi yeni kurulacak partilerin de Türk siyaseti açısından anlamlı bir işlev göreceğini sanmıyorum. Bilakis AK Parti içinden yeni çıkacak partilerin AK Parti’yi daha da çok Türk devlet sisteminin kucağına iteceğinden endişeliyim. Ayrıca bugüne kadar beklemiş ve hiçbir şey söylememiş siyasetçilerin soteye yatmış gibi bir anda 31 Mart sonrası ortaya çıkmasının Türkiye toplumu tarafından itibar göreceğine de inanmıyorum.
İş dönüyor dolaşıyor yine Başkan Erdoğan’ın önümüzdeki 4.5 senelik performansına kilitleniyor. İsteyen istediği kadar Erdoğan takıntısı sahibi olsun. Türkiye, Tayyip Erdoğan’la bu dar koridordan çıkmak zorunda. Erdoğan bir kez daha ezberleri bozmak zorunda, bu 4.5 sene içinde hem ekonomimizi hem uluslararası ilişkilerimizi hem de demokrasimizi ve hukuk sistemimizi rayına oturtmak zorunda.
TÜRKİYE’NİN İNFİLAK ETMEMESİ İÇİN…
Bu 4.5 sene çok önemli. Bence bunları başaracak gücü var Erdoğan’ın. Yine putları yıkabilir. Yapmayacağını ya da yapamayacağını, başaramayacağını söyleyenler ve başarmasını istemeyenler aynı zamanda Türkiye’nin infilak etmesini istediklerinin farkında olsunlar…
Bu ülkenin en zor problemi olan Kürt meselesini çözmek için kendini ortaya koymuş kararlı bir liderden bahsediyoruz. Önce askeri vesayeti sonra FETÖ vesayetini sırasıyla çökertmiş bir liderden. Şu an Türkiye’nin bir hukuk devleti olmadığı doğru ama hukukun üstünlüğü ve özgürlükler sıralamasında cumhuriyet tarihinin en iyi skorlarını da Türkiye, Erdoğan döneminde gördü.
Ben Başkan Erdoğan’a inanıyorum. Türkiye’yi içine sıkıştığımız bu dar vakitlerden ferahlığa çıkaracağına ve tıpkı Fazıl Say ile barışıp kucaklaştığı gibi farklı ve muhalif kesimlerin önemli bir kısmıyla barışıp kucaklaşacağına inanıyorum. Takıntılı Erdoğan düşmanlarını ne yapsa tatmin edemez ama geri kalan Türkiye’nin tamamının Başkanı olarak ülkeyi huzura kavuşturacağına inanıyorum.