YSK kararı son gün nasıl değişti?
Türkiye belki de siyasi tarihindeki en uzun 45 gününe girdi. Evet, en hassas 45 gün…
Hangi siyasi görüşten olursa olsun herkesin son derece sakin ve en üst seviyede mutedil olması gereken bir süreç, 23 Haziran’a giden süreç.
Bu ülkenin sosyal barışını ve istikbalini düşünüyorsak bundan böyle herkes için fanatizmden uzak, dikkatli ve ihtiyatlı dil bir tercih değil, bilakis ahlaki bir mecburiyet artık.
Peki sadece İstanbul’un değil tüm Türkiye’nin etkilendiği ve dünyanın konuştuğu bu karar nasıl çıktı?
O tarihi kararın alındığı gün olan 6 Mayıs 2019’da YSK içindeki hava neydi? Türkiye’nin kilitlendiği bu oylamada sürpriz yaşandı mı?
Detaylarıyla 6 Mayıs YSK toplantısının röntgenini çıkardım. Hangi üyeden ne beklendiğini, kimlerin nasıl sürpriz yaptığını öğrendim.
Bu hassas ortamda hedef gösterilmemeleri için şimdilik ilgili YSK üyelerinin ismini vermeyeceğim.
Elbette her üyenin oyu kamuoyu tarafından biliniyor ancak bu oyların arka planı ve karar gününün genel atmosferi bilinmiyor.
Öncelikle şunu söyleyeyim: Elbette hakimlerin siyasi görüşü kararlarında asla etkili olmamalıdır ancak herkesin de bir siyasi görüşü vardır.
Fakat çok ilginçtir, şu son haliyle 6 Mayıs oylamasında siyasi görüşlere göre davranılmış gibi bir tablo yok. Oysa öyle bekleniyordu.
Ret vermesi beklenen 2 isim kabul, kabul vermesi beklenen 1 isim de ret vermiş herkesi şaşırtarak.
Biliyorsunuz, pazartesi sabah yayınlanan yazımda durumun tam ortada olduğunu söylemiş ve yüzde 50-50 ihtimal demiştim sonuç için.
Hem AK Parti hem MHP’de hava böyleydi. CHP kaynakları ise 6’ya 5 tekrar seçimin reddedileceğinden eminlerdi.
CHP’nin kendinden emin oluşu da sadece temenni değildi. 4 Mayıs Cumartesi akşamı itibariyle bu ülkenin en kudretli devlet adamlarından biri çok yakın arkadaş olduğu isme “6’ya 5 tekrar seçim reddedilecek gözüküyor” diye açıkça söyledi.
ENGİN ALTAY BU YSK SÜRECİNİN HÜSNÜ BOZKURT’U OLDU
Peki tam ortada giden tahterevalli nasıl diğer yana döndü? Bu soruların dedikoduya dayalı olmadan somut verilerle aydınlatılması biz gazetecilerin görevi.
YSK içinden kiminle konuşursanız konuşun, tekrar seçimin reddi yönünde oy verenler dahil herkes bir konuda hemfikir: CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ın “Sizi Kızılay’da yürütmezler” yönünde şahin ve tehditvari açıklamaları tüm kurulda büyük rahatsızlık yaratmış ve ortada kalanların dönüşünde etkili olmuş.
Engin Bey çok yakın zamana kadar benim mutedil bulduğum iyi bir siyasetçiydi. Hatta kendisi genç CHP’li siyasetçilere şahin olmamayı öğütler ve güvercin tavrıyla milletvekili olmaya devam ettiğini anlatırdı. Ayrıca Sayın Altay ile ortak dostlarımız vardır. Dolayısıyla kendisini incitmek istemiyorum.
Fakat bu YSK sürecinde Altay’ın 16 Nisan sürecinin Hüsnü Bozkurt’u gibi işlev gördüğünü söylemek durumundayım.
Aslında ben bu gidişatı görmüş ve Engin Altay’ın bu aşırı sert dilinin CHP’ye ciddi zarar verebileceğini 12 Nisan Habertürk TV canlı yayında söylemiştim.
Reklam arasında Engin Altay programın diğer konuğu Gürsel Tekin’i aradı ve benimle konuşmak istedi. O konuşmada da hiç eleştiri kabul etmedi. Feveran içindeydi.
YSK sürecinde bu aşırı sert ve şahin çıkışlarına devam etti ve elbette bu niyetle yola çıkmadı ama AK Parti’nin ekmeğine yağ sürdü.
Tabii sonuç yalnızca Engin Altay’a yüklenemez ama Altay’ın bu sert yaklaşımı biraz da Muharrem İnce’nin apoletleri sökmekle ilgili çok yanlış çıkışını hatırlatıyor.
SADİ GÜVEN’E BÜYÜK HAKSIZLIK YAPILIYOR
YSK Başkanı Sadi Güven ret oyu verdi. Fakat bakıyorum hâlâ kendisine yönelik inanılmaz iftiralar, hakaretler, suçlamalar havada uçuşuyor.
Bence muhalefet cephesinin Sadi Bey’e ciddi bir özür borcu var. Beğenin beğenmeyin Sayın Güven gördüğünü çalan bir hakem gibi.
Fakat tuhaf biçimde sonuçtan o sorumluymuş gibi bir hava yaratılıyor. Halbuki Başkan da olsa oyu diğer üyeler ile eşit. Muhalefetin ve özellikle sosyal medyanın diline dikkat etmesi şart.
KIZINI HEDEF GÖSTERENLER DERHAL BULUNMALI
Sadece Güven’in şahsı değil, ailesini de hedefe koyan bazı kendini bilmezler var. Kızının işyerinin adresini paylaşıp, hedef gösteriyorlar. Bu kabul edilemez! Bir suçtur! Bunu yapanlar hakkında derhal hukuki işlem başlatılması gerekir.
***
YSK CHP’nin itirazını kabul eder mi?
YSK’nın İstanbul Büyükşehir kararına dayanarak CHP, YSK’ya tam kanunsuzluk kapsamında ilçe seçimlerinin de iptali için başvuru yaptı.
Partinin YSK Temsilcisi Mehmet Hadimi Yakupoğlu bunu Kübra’nın (Par) programında dün akşam açıkladıktan sonra Mehmet Bey’i program çıkışı aradım. Şunu söyledi:
“YSK, sandık kurullarının teşkillerinin usulsüz olduğu ve iptalleri gerektirdiği kararını verdiğine göre aynı sandık kurulu teşkilleri ile gidilen ilçe, il genel meclisi ve muhtarlık seçimleri de iptal edilmelidir. Bu bir tam kanunsuzluk halidir, süre kısıtı yoktur. Bu yönde itiraz hakkımızı kullanacağız. Şayet bir kanunsuzluk varsa tüm seviyedeki seçimlerin iptal edilmesi gerekir”
Bu süreçte biz Türkiye kamuoyu bazı kavramları da hayatımıza soktuk. “Olağanüstü itiraz”, “tam kanunsuzluk” gibi. Hukukçular bu kavramları farklı yorumluyorlar.
Mehmet Hadimi Yakupoğlu’na göre seçim kanunu net.
“Olağan ya da olağanüstü itiraz seçim günü ile ilgili usulsüzlük ya da yanlışlara yöneliktir, tam kanunsuzluk ise seçim öncesi olayları kapsar. Bu açıdan AK Parti’nin itirazını olağanüstü itiraz kapsamında değerlendirmek baştan yanlıştı, Tam kanunsuzluk olarak ele alınmalıydı.”
Peki aradaki fark ne? Yakupoğlu’na göre şu: Tam kanunsuzlukta süre kısıtı yok, geriye doğru işletilebiliyor ve önceki seçimlere yönelik de itirazda bulunabiliyorsunuz. Burada söz konusu olan itiraz gerekçesi, yani sandık başkanları ve görevlilerinin kamu görevlisi olma zorunluluğu Mart 2018’de getirildiği için 24 Haziran 2018 seçimleri bu kapsama giriyor.
YSK’nın MHP’li üyesi Kürşat Türker Ercan’a göre ise böyle bir ayrım yok. Tam kanunsuzluk seçim gününe yönelik de seçim öncesine yönelik de ileri sürülebilir. Ercan tam kanunsuzluğun bir hal olduğunu, olağan ya da olağanüstü itiraz süreçlerinde de işletilebileceğini söylüyor.
YSK CHP’nin itirazını ele alacak. Biliyorsunuz AK Parti ve MHP’nin Büyükçekmece ve Maltepe itirazlarını reddetti. Bunun sebebi kamu görevlisi olmadığı tespit edilen sandık başkanlarının bulunduğu sandıklara tekabül eden seçmen sayısının ilçelerde aradaki farkı kapatmaya yetmemesi imiş.
Şimdi de her ilçeye teker teker bakıp aynı mantıkla seçimi kazanan belediye başkanı ile sandıktan ikinci çıkan isim arasındaki farkı kapatacak kadar sandıktan sorumlu başkan kamu görevlisi değil ise o ilçeyi iptal edebilir.