Net galibiyet
İstanbul tekrar seçimleri, Ekrem İmamoğlu’nun büyük zaferi ile sonuçlandı. Peki bu bir sürpriz mi? Hayır. Habertürk TV’de neticeyi yorumlayan çok uzun yayınlar yaptık. Ben bana verilen ilk sözle şunu söyledim: 31 Mart akşamı ertesi güne manşet atsam ‘İstanbul meydan muharebesi’ derdim, demiştim. Bu akşam ise yarınki manşet için ‘Net galibiyet’ diyorum.
Şimdi, saat sabahın 2’sini geçmişken yazımın başına oturdum, tam da saat 17.50’de henüz sonuçlar açıklanmamışken uygun bulduğum manşeti başlığa koyuyorum.
Bu sonuç zaten aşağı yukarı belliydi. 6 Mayıs'ta YSK’nın kararı ile birlikte İmamoğlu seçimi almıştı.
Sebepleri önümüzdeki yazılarda uzun uzun inceleyeceğiz. Ancak şimdilik, 7 saatlik yayının üzerine şu kadarını söyleyeyim: Türkiye’de seçmen kendi iradesine müdahale edilmesini dün de kabul etmiyordu, bugün de kabul etmiyor.
Ekrem İmamoğlu, oyunu çok ciddi biçimde artırdı, AK Parti’nin oy deposu olan Fatih, Bağcılar, Güngören gibi ilçelerde bile büyük bir başarı yakaladı. Bu sonuçtan iktidar cephesinin önemli dersler çıkarması gerekiyor.
Bir kere İmamoğlu AK Parti’den yaklaşık yüzde 3,5 oy almış. Bu da seçim öncesi konuşulan ‘küskün muhafazakar’ seçmenin İmamoğlu’na gittiğini gösteriyor. Şüphesiz İmamoğlu CHP adayının çok ötesine geçmiş.
***
Bu sonuçlar Gül ve Davutoğlu açısından ne anlama geliyor?
Bu sonuç Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu açısından da yorumlanmalı. Yani AK Parti'nin düşüşü üzerinden bir çıkış yapmayı planlayan bu isimler için seçim sonucu bir fırsat oldu mu? Bence hayır. İmamoğlu, Gül ve Davutoğlu’nun siyasi geleceğini de kısa vadede engellemiş görünüyor. İmamoğlu’na oy veren muhafazakar kesim eğer Ekrem Bey büyük hata yapmazsa kalkıp Ali Babacan’a ya da Ahmet Davutoğlu’na oy vermeyecektir.
Bundan böyle siyaset Tayyip Erdoğan-Ekrem İmamoğlu aksine oturacaktır. 31 Mart'taki tespitimi bugün herhalde herkes yapıyor: İmamoğlu 2023 için doğal bir cumhurbaşkanı adayı artık. Bu anlamda Muharrem İnce’yi de tamamen bitirdiğini söylemeliyiz.
***
Nerede hata yapıldı?
AK Parti’nin bu süreçte onlarca hatası sıralanabilir. Ama her şeyin en temeli seçim tekrarı konusundaki ısrar oldu. İstanbul seçimlerinin tekrarlanacağını, 31 Mart'ın ertesi günü ilk olarak dile getiren gazeteciyim.
Bunu, partinin içindeki havaya bakarak öngörmüştüm ama o öngörüde bulunurken Türkiye’nin seçim yorgunu olduğunu ve yeniden sandığa gitmenin yanlış olacağını ifade etmiştim.
Nitekim seçimlerin tekrarına gerek duyulmasına dair tutarlı ve ikna edici bir argüman geliştirilemedi. AK parti elinde ne varsa karşı tarafa atmaya çalışan bir parti görüntüsü çizdi. Pontus gibi son derece yanlış çıkışlar yaptı ve tüm bunlar nedeniyle Binali Yıldırım gibi değerli ve Türkiye’ye çok şey katmış bir siyasetçiye böyle bir sonuç yaşatıldı.
Dün Binali Bey’in erkenden çıkıp, rakibini son derece olgun bir şekilde tebrik etmesini hem yapıcı ve mütevazı çizgisine hem de aslında benimsemediği bir sürecin kendisine yaşatılmasına yönelik tepkisine bağlıyorum.
***
Çarpıtmanın böylesi
Dün seçim sonuçlarını grubumuzun iki kanalı Habertürk TV ve Show TV’de yorumladım. Önce Habertürk yayını ile başladık, bir süre sonra söz verdiğim gibi Show TV’ye geçtim.
Bazı takıntılı medya organları bunu sonuçları beğenmeyip yayını terk ettiğim şeklinde haber yapmışlar. Buna yalnızca ‘pes’ diyorum. Çarpıtmanın da sınırı olmuyormuş… Sonuçları daha açıklanmadan tahmin eden ve aynı yayına bir süre sonra dönen ben değilmişim gibi yalanlarına devam ettiler.
Ama bu seçim sonuçları, iki tarafta da böylesi radikal ve gerçeklerden kopuk medyanın miadını doldurduğuna işaret ediyor.