Devlet içinde yeni bir gelenek mi doğuyor?
Çarşamba günü emekliliğini isteyen generaller üzerinden TSK’nın içindeki son durum, kulağıma gelen bazı rahatsızlıkların arka planı ve Ankara’daki havanın bir fotoğrafını size aktarmaya çalıştım.
Bugün ise özellikle YAŞ kararlarından beri konuşulanları ve mevcut tablo ile ilgili eleştiriler meselesini yazacağım.
Kimi askeri kaynaklar mevcut YAŞ’ın asker-sivil dengesinden rahatsızlar. Bir kaynağım aynen şunu söyledi:
“Daha önce manzara 13 askere, 2 sivildi. Denge tamamen askerden yanaydı ve sizler de bu durumu askeri vesayet diye eleştiriyordunuz Nagehan Hanım. Evet bu doğru ve adil değildi ancak şimdi de 7’ye 4 sivilden yana bir ağırlık var. Bu durum askeri kanadın sesinin duyulmasını engelliyor. Mesela 7’ye 5 olsa belki taşlar yerine oturur. Elbette son tahlilde kararları sivil hükümet verecek. Fakat önemli olan doğru kararları alabilmek ve liyakatli atamaları yapabilmek. Siviller, kurumun içindeki detayları, dengeleri ve kimin hangi yönünün kuvvetli olduğu gibi nüansları bilmiyorlar. O nedenle atamalarda hata yapılıyor.”
MENDERES DEVRİMSEL, ERDOĞAN EVRİMSEL GEÇİŞİ TERCİH ETTİ
Ben bu görüşe tam katılamıyorum. Çünkü şu an Milli Savunma Bakanı Hulusi Paşa bir sivil sayılamaz. Ordu içindeki dengeleri en iyi bilecek insanlardan biri ve bir orgeneral olarak çok etkili bir makamda diye düşünüyorum.
Akar’ın Genelkurmay Başkanlığı’ndan bakanlığa geçmesi ve 50 senedir olamayan Genelkurmay’ın MSB’ye bağlanması reformu aynı anda oldu. Yani Başkan Erdoğan evrimsel bir geçişi tercih etti.
Mesela Adnan Menderes öyle yapmamıştı. Reformcu Albay Seyfi Kurtbek’i Milli Savunma Bakanı koltuğuna oturtmuştu Menderes. Bu çok radikal bir karardı zira Albay Kurtbek, TSK’da köklü bir değişimi savunan, militarist bir devlet yapısından devrimsel bir şekilde kurtulmayı hedefleyen bir askerdi. Nitekim Menderes Kurtbek’i görevinde tutamadı ordudan ve CHP’den gelen baskılar sebebiyle.
AKAR’DAN SONRA YAŞAR GÜLER
Erdoğan ise daha yumuşak bir geçiş ile mevcut yapıyı dönüştürüyor. Ben Akar’dan sonraki Milli Savunma Bakanı’nın da mevcut Genelkurmay Başkanımız Yaşar Güler olacağı kanaatindeyim. Sanki bu anlamda yeni bir gelenek filizleniyor gibi geliyor bana.
KADRO BOŞLUKLARI MORAL BOZUYOR
Askeri çevrelerde rahatsızlık duyulan ikinci konu ise 15 Temmuz’dan sonra ortaya çıkan kadro boşlukları. General sayısında yüzde 33 azalma olmasının alt kadrolarda moral bozukluğu yarattığı iddia ediliyor.
Hatırlatayım: 15 Temmuz öncesi TSK’da 358 general vardı, bu sayı daha sonra 275’e indirildi. Şimdi 274 kontenjanın 233’ü dolu. 13 orgeneral kadrosu olduğu halde mevcutta 8 orgeneral olması, Orduların başında Orgeneral yerine Korgeneral bulunması da ayrı bir rahatsızlık konusu ordu içinde.
BU KANAATİN GİDEREK YAYGINLAŞMASI KAYGI VERİCİ
15 Temmuz travmasından sonra atamalarda siyasi otoriteye ulaşabilenlerin öncelendiği kanaatinin TSK’nın içinde giderek yaygınlaştığı söyleniyor.
Bildiğiniz gibi ben TSK’nın sivil otoriteye tamamen itaat etmesi gerektiğini çok önemseyen ve bu yüzden de ulusalcılar tarafından çok ağır eleştiri gören bir yazarım. Kemalistlerin savunduğu gibi TSK’nın hükümetten özerk ve kendi içinde işleyen bir yapı olması gerektiği tezini demokrasiyle bağdaştıramıyorum.
BAZI KAFALAR HİÇ DEĞİŞMEDİ
Fakat elbette sivil otorite sadece TSK’yı değil emri altındaki her kurumu yönetirken o kurumdan gelen taleplere de duyarlı olmalı. Sivil otoriteye sadakat yanında liyakat da ana kriter olmalı. Partizanlık hiçbir şekilde rütbe arttırma sebebi olmamalı. Hükümet buna dikkat etmeli.
Fakat diğer yandan da kimi emekli generallerin sosyal medyada “YAŞ’ta devlete bağlı olanlar tasfiye edildi. Saray’a bağlı olanlar yükseldi” gibi mesajları vesayetçi zihniyetin bir ürünüdür.
Bu kafaların hâlâ uslanmadığını gösteriyor bu mesajlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin merkezi bugün Beştepe Külliyesi’nin ta kendisi. Eğer hâlâ bu ülkede Beştepe’nin dışında bir devlet varsa o yapının ismi tıpkı Gülenizm gibi paralel yapı olur ve tasfiyesi hukuki bir mecburiyettir.
***
30 Ağustos hepimizin bayramı
Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğindeki Milli Mücadele sürecinin zaferle taçlandırılması Batı-dışı toplumlar içinde emsali olmayan bir başarıdır. Bugün, 82 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bir bütün olmamız gereken gün…
Maalesef giderek daha çok kutuplaşıyoruz. Evet Türkiye toplumunun önemli bir kısmının özellikle 1924-28 dönemindeki kimi aşırı sert uygulamalara hâlâ itirazı vardır ama marjinaller dışında hiç kimse 1919-22 arası verilen kutsal mücadeleye dil uzatamaz. İşte 30 Ağustos bu yüzden 82 milyon için çok değerli. Bütün okurlarımın Zafer Bayramı’nı kutluyorum.