Muharrem İnce son saldırı olaylarıyla ilgili Habertürk'e konuştu
Dün Karaköy ve Beşiktaş’ta başörtülü kadınlara yapılan çirkin saldırılara yönelik esas ve önce tepki göstermesi gereken kesim o saldırganların kendilerini yakın hissettikleri muhalefet cephesidir, muhalif medyadır, diye yazdıktan sonra Muharrem İnce’yi arayıp bu konudaki görüşlerini almak istedim.
“Neden çıkıp bir şey demediniz?” diye girdim söze. Bir tereddüdünü dile getirerek başladı konuşmaya. Dedi ki: “Nagehan Hanım açık söylemek gerekirse bu konuda konuşmak doğru mu emin değilim.”
“Neden” diye sorunca “Hem bu saldırılar hem de siyanür intiharları ile ilgili bir kaygım var. ‘Acaba biz bunları konuşunca toplumda bu tür olayların yaygınlaşmasına katkı sağlar mıyız?’ diye kendime soruyorum.”
“Saldırganlar açık bir başörtüsü düşmanlığı yapan kişiler. Bu da akla CHP’nin bu konuda uzun yıllar sürdürdüğü başörtü karşıtı tavrı getiriyor. O nedenle sizin CHP’nin içinden bir ses olarak söyleyecekleriniz çok önemli. Bu saldırıları nasıl değerlendiriyorsunuz?” deyince “Bu çirkin saldırıyı yapanlar benim gözümde meczup. Böyle şey olur mu? Bunlar toplumun hiçbir kesimini temsil etmiyorlar. Bir insana inancından ötürü saldırılır mı? Benim kız kardeşim başörtülü Nagehan Hanım. Bu saldırıları hepimize yapılmış kabul ediyorum.” diye konuştu.
İnce’nin bu net ve keskin çıkışını çok anlamlı ve değerli buluyorum.
Dünkü yazımın yayınlandığı saatlerde Hürriyet’te Abdülkadir Selvi’nin köşesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylediklerini okudum.
Selvi güzel gazetecilik yapmış ve Kemal Bey’e konu ile ilgili fikirlerini sormuş. Şöyle demiş Kılıçdaroğlu: “Bu saldırılar asla kabul edilemez. Başörtülü bir kadına, başörtülü bir kızımıza başörtüsü taktı diye yapılan saldırıyı kınıyorum, lanetliyorum. Ayrıca toplumun tüm kesimlerinin bu ve benzer saldırıları şiddetle kınaması, lanetlemesi lazım. Bu tür saldırıları yapanların provokatör olduğu kanısındayım.”
“MAĞDURLARI ARAMAK İSTERİM”
Hem CHP Genel Başkanı’nın hem de Muharrem İnce’nin başörtülü kadınlara yönelik açıklamalarının Türkiye için çok önemli bir işlevi olacaktır.
Bu arada Kılıçdaroğlu saldırıya uğrayanları arayacağını ifade etmiş. Ben İnce’ye “Siz de arayacak mısınız?” diye sorunca “Siz söyleyene kadar aklıma gelmemişti ama iyi fikir. Elbette ararım. Aramak isterim” yanıtını verdi.
Tabii keşke hem Kılıçdaroğlu hem de İnce kendilerine mikrofon uzatılmasını beklemeden bir açıklama yapsalardı. O çok daha etkili olurdu diye düşünüyorum. Ama yine de başörtüsünü rejime karşı tehdit gören, üniversite kapılarında genç kızlara zorla başörtülerini çıkartan, bir cumhurbaşkanı adayını, eşi başörtülü diye laiklik karşıtı ilan eden bir CHP’den bugüne gelmiş olmak hepimiz için büyük kazanç.
*
Büşra Nur Çalar’ın Şeyma Subaşı’ndan ne farkı var?
Tam da “Biz birbirimizi seven bir toplum muyuz?” diye sorup farklı kesimler arası nefretin giderek arttığını yazdığım gün en çok konuşulan konu bir sosyal medya fenomeni olduğu söylenen Büşra Nur Çalar adlı kadının çocuğu için düzenlediği mevlit görüntüleriydi.
Gösterişe meraklı, son dönemin giderek yükselen ‘mutlu ve zengin izlenimi ver’ havasına uyan son derece rüküş, zevksiz, çiğ görüntüler var söz konusu mevlitte.
Ancak bu görüntüler ilk mi? Tek mi? Memlekette rüküş ve gösteriş meraklısı olan bir tek bu genç kadın mı?
Başörtülü diye ona bütün bir muhafazakar kesimin sorumluluğunu ve temsil gücünü yüklemek doğru mu?
Yapılan esasen bu. AK Parti iktidarına yönelik belli kesimlerde biriken öfke bu zevksiz görüntüler üzerinden boşaltılmaya çalışılıyor. Üstelik kim oldukları belli olmayan birtakım sosyal medya hesapları gösterilerek sanki muhafazakar kesim de bu öfkeye dahil havası yaratılıyor.
Tam da dün bahsettiğim tehlikeli gidişe bir örnek!
Lütfen elinizi vicdanınıza koyun: Bugün Instagram denen alemde bir tek Büşra Nur Çalar adlı kadın mı rüküşlük yapıp, şaşalı bir hayat sürdürdüğü izlenimi vermeye çalışıyor?
Instagram, isimli ya da isimsiz zaten bu profillerin binlercesinin olduğu bir diyar değil mi?
SUBAŞI ÖRNEK GÖSTERİLEREK LAİK KESİM HEDEFE KONAMAYACAĞI GİBİ…
Mesela Şeyma Subaşı ve türevlerini nereye koyacağız?
Siz hiç Şeyma Subaşı ya da bilumum benzerleri üzerinden laik kesimin hedefe konduğunu gördünüz mü? Seküler yaşam tartışması açıldığına şahit oldunuz mu?
Elbette hayır. Açılmadı ve açılamaz.
Peki neden Şeyma Subaşı’nın paylaşımları tekil değerlendirilirken başörtülü bir kadının görüntüleri toplumun bir kesimine mal edilmeye çalışılıyor?
Bu tartışmalara bakıp yeniden hatırlatma ihtiyacı duyuyorum: Bu gidiş iyi değil. Birbirimize düşman olarak bakmaya devam ettikçe toplumun farklı kesimleri arasındaki mesafe açılıyor.