Evde hayat nasıl geçiyor?
Bundan birkaç ay önce biri bana "Evden hiç çıkmayacak ama başını kaşıyacak vakit bulamayacak kadar meşgul olacaksın" dese ona deli muamelesi yapardım. Ancak şu sıralar durumum bu.
Haftada bir-iki kez gittiğim Habertürk canlı yayınları hariç hiç evden çıkmadığım halde hayatımın en yoğun günlerini geçiriyorum sevgili okurlar.
Kendime yeni bir rutin oluşturdum. Bunu muhakkak herkese tavsiye ederim. "Nasılsa evdeyim" deyip zaman kavramını boşlamayın, yatış ve kalkış saatlerinizi akışa bırakmayın.
İtalya’da karantina altında yaşayan ve zaman mefhumunu unutan arkadaşlarım var. Depresyonun eşiğinden döndüler.
RUTİN OLUŞTURUN, GÜNÜNÜZÜ BÖLÜN
Ben günümü 4 ana başlığa böldüm: Çocuklara öğretmenlik yapıyorum, çalışmalarımı yapıp, yazılarımı yazıyorum, evin döngüsü ve eksikleri ile ilgileniyorum ve 1,5-2 saat kadar yürüyüş ve spor yapıyorum.
Bizim çocukların okulunda dersler ikinci haftayı bitirdi. İlk hafta yetişmemiz gereken yer yok, bir şekilde ödevler biter diyerek zaman ayarı yapmadım ve çok zorlandık.
Dersler akşamlara sarktı, dinlenme ve uyuma zamanı karıştı. O nedenle ikinci hafta zaman çizelgesi oluşturdum.
EVE TAŞINAN OKUL
Sabahları Ela ve Yasemin’in 8’de uyanmaları, 9 buçuğa kadar kahvaltılarını bitirmeleri gerekiyor.
Haftanın beş günü okuldan gönderilen çok yoğun bir program var. Saat 10’da başlıyoruz. 11.30’a kadar matematik ve okuma yapıyoruz. 11.30’dan 12’ye kadar oyun oynuyorlar.
12’den 13’e kadar yazma ve resim dersi var. Sonra 1 saat meyve ve televizyon. Saat 14’te ya dışarı evin önüne çıkıp biraz koşup oynuyor ya da evde basit beden egzersizleri yapıyoruz.
Ardından öğle yemeği saati ve kalan ödevlerin tamamlanması.
Onlar yemek yerken ben evin yakın çevresinde 1 saatlik yürüyüş ya da koşuya çıkıyorum.
Çocuklarla çalışma 16 gibi bitiyor. Ve inanın çok zor.
Onların konsantrasyonunu sağlamak, yaptıklarını not edip öğretmenlere göndermek, arada kafalarını dağıtmak için yeni oyunlar icat etmek…
O gün iyi çalışırlarsa bir aktivite ödülü veriyorum. Ya kek yapıyoruz ya dans ediyoruz ya da istedikleri bir filmi haftada bir kez olmak şartıyla satın alıyoruz.
Daha sonra evin eksiklerini tespit ediyor ve haftada ikiye indirdiğim market alışverişi listesini yapıyorum.
Kendi işlerim ile ancak akşam üzeri ilgilenmeye başlayabiliyorum. Saat 17’den itibaren 19’a kadar kimse bana dokunmuyor. O sırada çalışıyorum.
19’dan 20’ye kadar evde spor yapıyorum.
Bu zor günlerde evde muhakkak egzersiz yapın. Böylesine hareketsiz kaldığımız bir dönemde hem ruhsal hem de bedensel sağlık için bu çok önemli.
Sonrasında akşam yemeği yeniyor ve çocuklar 21.30 gibi yatıyor. Ben de bir iki saat bir şeyler okuyor ya da izliyor ve geç yatmamaya çalışıyorum ki sabahları 8’de kalkayım.
Tabii uyumak da çok kolay değil. Gün boyu Korona haberleri, ölü sayıları ve içinde bulunduğumuz belirsizlik nedeniyle yakın çevremde birçok kişide ciddi kaygı bozukluğu emareleri başladı.
Ben kendimi korumak için yatmadan önce ya sevdiğim bir şarkı dinliyor ya da eski normal hayatlarımızın hayalini kuruyorum.
*
Yine olan biz kadınlara oldu
Bu zor günlerde yine olan en çok biz kadınlara oldu. Ben yukarıda saydığım işlere yetişmeye çalışırken Rasim Bey odasında sabahtan akşama müzik dinleyip "Sultan Hamid, Kemal Paşa ve Tayyip Bey" adındaki kitabı için okuyor ve yazıyor. Ve maalesef o bir istisna da değil.
Çocukların ders sorumluluğunu alan ve takip eden, evdeki işlere yardımcı olan erkek sayısı çok az.
İşle mi, evle mi, eve taşınan okulla mı ilgilenelim? Burada da cinsler arası adaletsizlik devam ediyor. Tanıdığım bütün kadınlar feci bunalmış ve yorulmuş durumda. Aşağıdaki 2 şarkıyı onlara ithaf ediyorum…