30 Ağustos tartışmaları
30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 83 milyon olarak paylaştığımız ortak bir coşkuyla kutlanmasını çok arzu etmiş ve bunu da köşemde yazmıştım.
Fakat yine maalesef siyasal partiler arası polemiklerin olduğu tartışmalı bir anmayı geride bıraktık.
2020’de bu tartışmaların hala yaşanıyor olması son derece can sıkıcı.
AK Parti hükümetlerinin iktidara gelmesinin üzerinden 18 yıl geçti ancak kimi kesimlerde Atatürk’ü unutturmak, Cumhuriyeti yıkmak, laikliği kaldırmak gibi endişeler hala sürüyor ve son dönemde de yine yükseliyor.
Öte yandan İslami kesimin içinden de AK Parti’nin Kemalizme teslim olduğu eleştirileri yapılıyor. Mesela Gelecek Partisi ve Saadet Partisi bu açıdan AK Parti’yi ağır tenkit ediyor.
AK Parti nitelik olarak birbirinden çok farklı iki ağır ateş arasında kalıyor.
Türkiye toplumunda Cumhuriyet döneminin ilk yıllarının icraatlarına yaklaşım ile ilgili bir yarılma olduğu doğrudur fakat dindar kesimin ve başka kimi toplumsal ve entelektüel çevrelerin de CHP çizgisinden net bir şekilde ayrışması aslında 1924 senesine tekabül eder.
30 Ağustos 1922 tarihi hem İslami hem de genel muhafazakar sağ literatürde de hep olumlu zikredilir.
Yani 30 Ağustos bizi bölen tarihlerden biri değil.
1924’ten itibaren ve özellikle Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılmasıyla ve sonrasında olanlarla başlar bu siyasal ayrışma.
İstiklal Mahkemeleri’nin damga vurduğu çok sert yaşanan 1924-28 dönemi mevcut toplumsal ve politik zıtlaşmanın temellerinin atıldığı dönemdir.
Esasen AK Parti cumhuriyetin hemen başında kapatılan Terakkiperver Fırka geleneğinin devamıdır.
O yüzden Tayyip Erdoğan kürsülerde ‘CE-HA-PE zihniyeti’ deyince hala bu söz milyonları etkileyebiliyor.
Kemal Kılıçdaroğlu geleneksel açıdan CHP-karşıtı olan tüm çevrelere partiyi açmasına ve olabildiğince kapsayıcı olmaya gayret etmesine rağmen o kesimlerin algısında CHP markasını aşabilmek kolay değil.
Ancak tüm bunlara rağmen 30 Ağustos, üzerinde tartışma olan, bu ayrışmanın yaşandığı bir tarih değil.
Büyük Taarruz ve Anadolu’nun Yunan işgalinden kurtuluşu, hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun toplumun her kesiminin gönülden sevindiği ve gururlandığı bir gün.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 30 Ağustos Zaferi’nin en büyük mimarı olduğu gerçeğini de belki marjinal meczuplar hariç bu ülkede kimse inkar etmez.
Dolayısıyla 30 Ağustos tarihini toplumun bir kesiminin bayramı olarak sunma eğilimi temelsiz.
Ancak yukarıda bahsettiğim 1924 senesinde başlayan ve hala bitmeyen açıkçası biteceğe de benzemeyen politik ayrışma da sosyolojik bir gerçek.
AK Parti hükümeti bu ayrışmanın yarattığı hassas dengeleri iyi analiz etmeli diye düşünüyorum. Laik ve ulusalcı kesim için Atatürk ile ilgili her tarih bir maneviyat ve mukaddesat meselesi.