Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dağlık Karabağ Azerbaycan ve Ermenistan arasında yıllardır çözülemeyen bir sorun.

        Ermenistan, Azerbaycan toprağı olan bölgede fiilen işgalci konumunda.

        BM’nin Ermenistan’ın geri çekilmesi yönünde kararları var ancak uluslararası toplum sorunu adeta dondurmak üzerine pozisyonlanmış durumda.

        Buradaki kritik ülke Rusya. Maalesef Rusya bu çözümsüzlük halinin devamından memnun.

        Ne taraf oluyor ne çözüm yolunda bir irade koyuyor.

        İşte bu, yıllara dayanan sorunda birkaç gündür yeni bir çatışma dalgası yaşanıyor.

        Azerbaycan’ın tamamen haklı olduğu bir problemle karşı karşıyayız.

        Bu dalganın neden kaynaklandığı, sonucunun hem bölge hem de Türkiye için ne olacağını anlamak için hem Azerbaycan’dan, hem Ermenistan’dan hem de Türkiye’den Azeri ve Ermeni kamuoyunu yakından bilen, güvendiğim kaynaklarla konuştum.

        Yaşananları şöyle özetleyebilirim:

        Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan içeride ekonomik olarak ortaya attığı vaatleri yerine getirememiş, üzerindeki baskı giderek artan ve kamuoyu desteği zayıflayan bir siyasetçi.

        Başka bir özelliği de Rusya’ya mesafeli, Batı yanlısı çevrelerin desteğini almış olması.

        Hem Azerbaycan’da herkes hem de Ermenistan’da Paşinyan’a mesafeli çevreler Ermeni Başbakan’ın içeride yeni bir hava yaratmak ve bir kahramanlık hikayesi yazmak için bu saldırıyı yaptığında hemfikir.

        REKLAM

        Zaten yaz boyu zaman zaman çatışmalar yaşandı, bölgede askeri hareketlilik bir başlıyor, bir duruyor.

        Ancak son saldırı açık bir şekilde şunu gösteriyor: plan tutmadı, aksine hava Ermenistan’ın özellikle de Paşinyan’ın aleyhine dönmüş görünüyor.

        Sırasıyla gidecek olursak:

        Öncelikle Rusya bu saldırıdan memnun, onu söyleyeyim.

        Zira Ermenistan yönetimindeki anti-Rus eğilimleri yok etmiş oldu. Paşinyan saldırı korkusu ile Putin’i aradı, çatışmaların genişlemesini önlemesini istedi. Rusya’nın himayedar-kolonizatör kimliğini tescil etti.

        Azerbaycan verdiği kayıpların acısını elbette duyuyor, öte yandan yıllardır uluslararası toplumun bu krizi diplomasi ile çözümü dayatması nedeniyle işgal altındaki bölgelerle ilgili bir adım atamıyordu.

        Ermenistan’ın saldırısı ona kaybettiği toprakların bir kısmını geri alma fırsatı verdi.

        Türkiye çatışmalardan kaygılı ve bir an önce saldırıların son bulması için önemli bir diplomasi trafiği işletiyor.

        Bu kriz ilk kez Türkiye’ye fiilen işin içine girme kapısını araladı.

        Bunun Türkiye’nin lehine bir pozisyon olduğunu düşünüyorum. Umarım saldırılar en kısa sürede sonlanır fakat bu saldırıların ardından Rusya Kafkas meselesi bağlamında ilk kez Türkiye’yi muhatap aldı, Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Mevlüt Çavuşoğlu’nu aradı.

        Bu diplomatik olarak önemli bir kazanım.

        Burada tek kaybeden taraf saldırıları başlatan Paşinyan cephesi gibi görünüyor.

        Ermenistan Başbakanı yaptığı hamle ile hem fiilen sürdürdüğü işgalci pozisyondan geri adım atmak zorunda kaldı hem de Rusya’nın Ermenistan üzerindeki nüfuzunu istemeyerek pekiştirdi.

        1000 yıllık tarih nihayet çirkinliklerden temizleniyor

        Geçen hafta Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan’dan küçük bir grupla bir akşam yemeği daveti alınca meraklandım. Adres olarak Yedikule Hisarını veriyordu Başkan.

        İstanbul’un kalbi sayılan ama ne hikmetse dünyanın en büyük kültür miraslarından biri olmasına rağmen öylesine, ölüme terk edilmişçesine bir hasta gibi şehrin ortasında yatan surlara davet ediyordu…

        Yedikule Hisarını bizim kuşak bir dönem çok moda olan konserlerden bilir ya da orayı sonralarında mesken tutmuş tinercilerden…

        Halbuki dünyanın en değerli Açıkhava müzelerinden biri, 16 yüzyıldır Bizans’tan Osmanlı’ya bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış şehrin giriş ve çıkış kapısı olarak kabul edilen surlar, politik mahkumların hapsedildiği hapishane ve hem Osmanlı hem Bizans'ta mahallelere ev sahipliği yapmış bir alan burası.

        Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan ile surların üzerinde.
        Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan ile surların üzerinde.

        1. Theodosius’tan, Fatih’e imparatorların izlerini taşıyan, Genç Osman’ın boğulduğu zindanı içinde barındıran dev bir tarih Yedikule’de yatıyor.

        İşte burayı Fatih Belediyesi restore etmeye girişmiş. Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan restorasyon sürecine talip olmuş ve yıllardır yapılamayanı yaparak 8 ay önce burayı temizletmeye başlamış.

        Restorasyonun 10 yıldan fazla sürmesi planlanıyor. Ancak aşamalı olarak hemen önümüzdeki günlerde Hisar ziyarete açılmaya hazır hale gelecek, seyir terasları, sanat galerisi, müze ilk etapta planlananlar. Bu arada sanat ve mimarlık öğrencileri de burada çalışmalar yapabilecekler.

        Turan, çok büyük çaplı olmayan ama dünya çapında ses getirecek klasik müzik konserlerini getirmeyi hedeflediklerini söyledi. Bu hedef gerçekleşirse Türkiye’nin tanıtımı açısından müthiş olur. Bence bu konuda bir atılım yapılmak zorunda. İstanbul’un algısını yükseltecek organizasyonlar yeniden buraya çekilmeli.

        Önümüzde nihayet hayata kazandırılan bir kültür havzası var artık.

        Bedenlerin Boğaza atıldığı yılanlı kuyunun başında

        Geçen haftaki davette Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan ve Bilim Kurulu üyeleri Sanat Tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz ve SİT Alanları Alan Yönetimi eski başkanı mimar İhsan Sarı ile birlikte Hisarı gezdik, surların tepesine çıktık, güzelim İstanbul’u en güzel noktasından seyrettik.

        Yedikule zindanlarının meşhur yılanlı kuyusu.
        Yedikule zindanlarının meşhur yılanlı kuyusu.

        Osmanlı’nın farklı dönemlerinde yüzlerce politik mahkumun yattığı zindanları dolaştık, Genç Osman’ın boğulduğu odaya, kafaları kesilen mahkumların bedenlerinin atıldığı kuyuya, Macar Elçisinin hapsedildiği kuleye girdik…

        Yedikule Hisarı ve surları cumhuriyet tarihi boyunca yalnızca bir kez, 1958-1970 yılları arasında mimar ve ilk Türk kadın restoratör Cahide Tamer Aksel öncülüğünde restore edilmiş.

        O zamanın şartları ve bilgisi doğrultusunda önemli iyileştirmeler yapılmış ancak İhsan Sarı’nın iddiasına göre bugünden bakıldığında beton kullanmak yanlış. Beton taşları eritiyor. O nedenle restorasyon sürecinde bu kez yüzeyde kullanılan betonlar kazınarak temizlenecek.

        İstanbul’un en güzel noktasında.
        İstanbul’un en güzel noktasında.

        Tabii cumhuriyet tarihi boyunca nasıl oluyor da burası yalnızca bir kez restore ediliyor ve 1970’ten beri tek bir çivi çakılmıyor sorusu ortada duruyor…

        Şimdi nihayet Yedikule’ye el atılmış ama benim genel olarak İstanbul surları ile ilgili içim yanıyor.

        Çin Seddi dünyanın en önemli kültür varlıklarından biri, Çin’e büyük gelir getiriyor, bizde ise surlar uyuşturucu bağımlılarının, tinercilerin mesken tuttuğu mezbelelik…

        Fatih Belediyesini kutluyorum. Dünya kültür mirasının önemli bir parçasını yeni kuşaklara kazandıracak bir hamle yaptı.

        Diğer Yazılar