Tüm boyutlarıyla Anayasa Mahkemesi bunalımı
Ülkenin en hararetli siyasi tartışma başlığının en yüksek mahkeme yani Anayasa Mahkemesi olmasını büyük bir üzüntü ile izliyorum.
İşin iki boyutu var.
İkisi de vahim.
Hem Engin Yıldırım’ın skandal twiti hem de AYM’yi yok sayan yerel mahkemeler skandalı…
Anayasa Mahkemesi kararları mevcut anayasanın 153. maddesine göre bağlayıcı.
Bu husus tartışmaya açık olmadığı halde mahkemenin kararlarının tartışılır hale gelmiş olması çok düşündürücü.
Kararları biz gazeteciler, siyasetçiler, aydınlar tartışabiliriz, eleştirebiliriz hatta protesto edebiliriz ama ilk derece mahkemeleri tartışamaz ve itiraz edemez.
İki gündür Anayasa Mahkemesi’nde görev yapan ve geçmişte yapmış olanlar dahil, hukukçu kimliğine inandığım, güvendiğim onlarca isimle konuştum.
Mevcut hükümeti destekleyenlerle de muhalif olanlarla da sohbet ettim.
Şüphe götürmeyen bir konu varsa o da AYM kararlarının bağlayıcılığı ilkesi.
Siyaseten tartışılan kritik mevzularda şu an AYM 8-8 bölünmüş durumda.
Hukuk felsefesi ve anlayışı bakımından 8 üyeye karşı 8 üye pozisyonu var. Bu durum kimi kararlara da yansıyor.
Fakat bu 8-8 bölünme medyada yazıldığı gibi Gül’ün atadıkları ve Erdoğan’ın atadıkları bölünmesi değil.
İki tarafın içinde de her iki Cumhurbaşkanı’nın da atadığı isimler var. Ayrıca bir de eski dönemden kalma Ahmet Necdet Sezer’in atadığı askeri üye var. Durum karışık.
Fakat 16 üyenin birden kesin olarak uzlaştığı bir konu var ki o da AYM kararlarının bağlayıcılığı prensibi.
Anayasa Mahkemesi’nde herkes bu konuda müttefik.
Dolayısıyla şayet Türkiye hukuk devleti olma iddiasında bir ülke ise Berberoğlu ile ilgili AYM’nin verdiği hak ihlali kararının yerine getirilmesi, 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nin itiraza olumlu cevap vermesi şart.
Üstelik Berberoğlu kararı 16’ya 0 çıktı. AYM üyelerinin tamamı bir bütün bu konuda.
Hatanın neresinden dönülse kazançtır ülkemiz için.
Yanlışta ısrar etmek hepimize, çocuklarımızın geleceğine çok büyük faturalar çıkaracak.
Yüksek Mahkeme kararlarına uyulmayan bir ülkeye dış yatırım da gelmez yabancı sermaye de gelmez.
Bu tavır bizim iktisadi hayatımızı da geriye götürür.
Ben 15. Ağır Ceza’da bu tıkanıklığın aşılacağına inanıyorum.
Şayet bu da olmazsa, yani 15. Ağır Ceza Mahkemesi başvuruyu reddederse bu kez Berberoğlu’nun avukatları ikinci kere Anayasa Mahkemesi’ne başvuracak.
Anayasa Mahkemesi Şahin Alpay’da yaptığı gibi bir kez daha ihlal kararı verecek.
Süreç bu kadar uzamadan iş çözülürse Türkiye rahat bir nefes alır.