"Duyar Kasmacılık"ın çöküşü ve Trump'ın 2024'te yeniden aday oluşu
ABD’deki seçim sonuçları henüz netlik kazanmış değil.
Hem Joe Biden hem de Donald Trump kendi zaferlerini ilan ediyorlar.
ABD seçim sistemindeki kilit eyaletler sonucu belirleyecek.
Ya da onlar da belirleyici olamayacak ve açıklanan sonuç yüksek mahkemeye taşınacak.
Trump şimdiden Wisconsin’de oyların yeniden sayılmasını talep etti.
Bu süreç nasıl sonlanır henüz bilmiyoruz ama ben bugün sonuç ne olursa olsun bu seçimden çıkan sonuçları yazmak istiyorum.
Neticede sandıktan kim çıkarsa çıksın bu seçimin galibi tüm kaba saba hakikiliğiyle Donald Trump ve bence Amerikan siyasal yaşamında 2020’lere de damga vuracak olan Trumpizm ideolojisi.
Trumpizm için ortalama Amerikalı insan Joe’nun duygularıdır desek yanlış olmaz.
Kaybeden ise tüm sahteliğiyle “Duyar Kasmacılık” ideolojisi.
Liberal ve demokratik değerleri çok yıpratan sözde “Duyar Kasmacı” özgürlükçülük.
Maalesef kadın haklarına büyük zarar veren bir dille feminizmi savunan “Duyar Kasmacı” bakış açısı şüphesiz cinsiyetçi bir erkek olan Trump’ı güçlendirdi. Trump siyaset kurumuna, medyaya ve hatta kendi partisine rağmen kazandı.
Twitter bile kendisini engellemişti. Yapılan tüm anketler Biden’ı önde gösteriyordu.
Hatta birkaç gece önce Amerikan televizyonlarına çıkan yorumcuların çoğu Biden’ın zaferine kesin gözüyle bakıyorlar arada 10 puan gibi bir farktan bahsediyorlardı.
TRUMP'IN OY ALDIĞI 3 KESİM
Tek başına ve dört bir cepheden açılan ateşlerin altında Trump’ın bu kadar başa baş sonuçlar çıkarması dünya seçimler tarihinde görülmemiş bir zafer.
Yazının başlığına da çektiğim gibi 2024 senesinde de kesinlikle bir Trump aday olacak diye düşünüyorum.
Eğer Biden kıl payı kazanırsa 2024’te kesinlikle Donald Trump yeniden yarışa girecek. Ki şu an en büyük ihtimal bu.
Eğer Donald Trump kılpayı kazanırsa da bu rüzgarla 2024’te de Trumpizmin devamı olarak İvanka Trump adaylığa talip olacak. Bunu sadece ben değil ABD’yi içeriden bilenler de söylüyor. İvanka Trump da siyasetin tam göbeğinde.
Donald Trump bugün çok derin bir ayrışma yaşayan ABD toplumunda temel olarak şu kesimlerden oy almış görünüyor:
Orta-alt sınıf Beyaz Amerikalılar
Koyu Hıristiyanlar
Hatta Latino ve Siyah Erkekler ama sadece erkekler.
Buradaki belirleyici grup en üste yazdığım orta-alt sınıf Beyaz Amerikalılar.
Buna ‘Average Joe’ ya da “Derin Amerika” da diyebiliriz.
Milyonlarca insana karşılık gelen bu kesim bence Demokrat sözde elitlerin ve entelektüellerin kurmaya çalıştığı “Duyar kasmacılık hegemonyası”na karşı Trump’ı bayrak yaptı.
İnsan hakları ve özgürlükler gibi gerçekten de çok hayati değerleri savunurken doğru ve kapsayıcı bir dil kullanmak yerine salt siyaseten doğru diye saldırgan bir dille “Duyar Kasmacılık” yapılmasının neticesidir Trump’ın zaferi.
Aslında maalesef Türkiye’de de çok benzer şeyler yaşanıyor. İçi boş olan “Duyar Kasmacılık” ideolojisi sol aydınların tüm sözlerini değersizleştiriyor. Dediğim gibi Biden kıl payı zafer de kazansa 2020 itibariyle Amerikan müesses nizamı manevi anlamda çökmüştür bence.
Sözde demokratlık ve liberallik gösterileri sebebiyle kazanan Trumpizm ideolojisidir.
Ortalama Amerikalı Joe, yani o sürekli aşağılanan taşralı sağcı Joe, NY Times’ıyla, Washington Post’uyla, CNN’iyle NBC’siyle İvy League üniversiteleriyle ve değişmeyen elit-zengin çevreleriyle Amerikan müesses nizamını yıkamasa bile sarsmış adeta sallamıştır.
Bugünkü yazımdan sonra bu sütunda 15 Mart 2019’da yayınladığım “Liberal Düşüncenin Büyük Mağlubiyeti” yazısını okumanızı rica ediyorum.
O zaman da epey ses getirmiş bu yazı bugünkü durumu öngörüyordu aslında.
“Average Joe” ve Joe’ların temsilcisi Trump evet ırkçı, evet cinsiyetçi hatta yer yer faşist ama yüzde yüz etiyle kanıyla gerçek bir karakter. Joe Biden ise bu seçimden galip çıksın ya da çıkmasın, plastik bir karakter. Tıpkı “Duyar Kasmacılık” yapıp liberal ve demokratik değerlere büyük zarar veren o sözde liberal aydın çevreleri gibi plastik. O yüzden Trumpizm kazanıyor ve müesses nizam kaybediyor.
Evet, Trump’ın bu kadar yüksek oy almasında “Demokratlar”ın savundukları değerlere tezat oluşturan buyurgan dilleri ve tepeden bakan zihniyetlerinin etkili olduğunu düşünüyorum.
Benim de inandığım çok kültürlülük, çoğulculuk, cinsiyet eşitliği ve tercih hakkı, gibi konuları öyle elitist bir tavır içinde kırmızı çizgi ilan ettiler ki bu meselelere mesafeli bakan kitleler kendilerini bastırılmış, sindirilmiş hissetti.
Maalesef Amerika’da politik doğruculuk denen prensip yani benim tabirimle “Duyar Kasmacılık” akademi ve medyada korkunç bir baskı unsuru haline geldi.
Bu da beyaz ve Hristiyan halk yığınlarını daha sağ bir çizgiye itti ve onların müesses nizam ile aralarına daha büyük mesafe koymalarına sebep oldu.