Yıllar önce Tahran’a ilk gidişimde havaalanından iner inmez içine düştüğüm trafiğe şaşırmış, şehrin hiçbir yerinde açılmamasına hayret etmiştim.
"Hiç şaşırma Tahran’a yürüyen otopark denir. Burada her daim ve neredeyse her noktada trafik vardır" demişlerdi.
Daha sonra yolum Rusya’ya düştüğünde aynı sözü orada yaşayan bir meslektaşım Moskova için söylemişti. "Bu şehir yürüyen otoparktır."
Bakıyorum, hafta sonu ve hafta içi akşamları 9’dan sonra sokak kısıtlaması başladığından beri İstanbul Tahran ve Moskova’ya döndü.
Hafta içi sabah 8’den akşam 9’u geçene kadar şehrin her noktası feci bir trafik!
Şehir merkezi ve yoğun arterlerden de bahsetmiyorum. Ara sokaklar bile keşmekeş, adım adım.
Kime sorsam aynı şeyden şikayet ediyor.
İstanbul zaten trafik sorunu olan bir şehir ancak son kısıtlama kararları da buna tuz biber ekti. Bence bu psikolojik. İnsanlar kısıtlama var diye serbest saatlerde kendilerini rutinlerinden daha fazla sokağa atıyorlar.
Yalnızca yollar da değil, çarşılar, dükkanlar, pazarlar acayip kalabalık… Yıllardır gittiğim ve şimdiye kadar içeride en fazla 2 kişi gördüğüm tatlıcıda dün 10 kişilik kuyruk olmuştu!
Hafta içi sokaklarda, caddelerde böylesine bir keşmekeş varken hafta sonu kısıtlaması ne kadar fayda eder? Hafta içi kalabalıklara karışıp hafta sonu eve kapanmanın ne anlamı var?
Pandemide insanları erken eve çekmek istiyorsanız saatleri geri alın
Pandemide insanları erken eve çekmek istiyorsanız saatleri geri alın
0:00 / 0:00
Birkaç yıldır kış saati uygulamasına geçmiyoruz. Ancak bence pandemi koşullarında saatleri bir saat geri almak herkesin hayatını kolaylaştırır.
Sabahları 8 buçuğa kadar aydınlanmıyor, mesaiye gidenler yine karanlıklarda yollarda, öğrenciler gün ışımadı diye masanın başına oturmamak için bin dereden su getiriyorlar.
Halbuki saatler yine geri alınsa hem sabah kalkmak kolaylaşacak hem de akşamları erken kararacağı için insanlar daha erken eve girmek isteyecek.
Pandemi ile mücadelede yeniden kış saatine geçmek çok doğru bir adım olmaz mı?
İstanbul’un göbeği, Beyoğlu’ndan Karaköy’e inen ana cadde Boğazkesen’e arabayla yolunuz düşerse yandınız. Hiçbir trafik kuralı, hiçbir şerit yok. Gidiş geliş olan caddede araçlar bir şeridi mütemadiyen otoparka çeviriyorlar. Arabalar devamlı burun buruna geliyor. Metrelerce kuyruk oluyor, tek bir kontrol yok.
Çocukların okulu dolayısıyla yolum buraya çok sık düştüğü için defalarca şahit oldum: Arabalar birbirine girince her seferinde bir gönüllü çıkıyor, trafik polisi gibi araçlara ‘sen gel-sen git’ komutları vererek yolu açmaya çalışıyor. Tabii arada terslikler de oluyor, kavga, küfür, kıyamet de gördü bu gözler.
Bakın dün çektiğim bir fotoğrafı koyuyorum. Bu Boğazkesen Caddesinin en iyi hali!
Boğazkesen Caddesi'nde ortaya park etmiş araçlar.
İstanbul’un göbeğinde böyle bir sahipsizlik, böyle bir kuralsızlığa neden ve nasıl göz yumuluyor?
Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.