Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin gerçekleştirdiği Şeb-i Arus töreninin yankıları artarak sürüyor.

        Bu bağlamda Türkçe Ezan ve Türkçe Kur’an tartışmaları yeniden gündemde.

        Ben hem İBB ve Ekrem İmamoğlu çerçevesinde yaşananları hem de CHP genelinde uyuşturucu ticareti ve organ mafyası meselesini inanmakta zorlanarak izliyorum. Tam bir komedi bu olanlar.

        Acaba İmamoğlu ve CHP, iktidara ve Cumhur İttifakı'na hizmet etmek üzere mi programlandı bu aralar?

        Gerçekten anlamakta zorlanıyorum.

        Hele ki muhafazakar-sağ bir aile kökeninden gelen Ekrem İmamoğlu böyle bir yanlışa nasıl göz yumar? Bu büyük hatayı nasıl yapar? Akıl tutulması adeta.

        Bu işin arka planında neler var diye soruşturdum. CHP içindeki kaynaklardan kesin olarak öğrendiğime göre Ekrem İmamoğlu bu törenin içeriğini bilmiyormuş ve haberler patlayana kadar da izlememiş.

        E iyi de Ekrem Bey kusura bakmasın ama bu durum da son derece tuhaf.

        Bu kadar hassas ve kendi aleyhine malzeme yapılabilecek bir konuda Ekrem İmamoğlu’nun normalden yüz kat daha dikkatli olması gerekmez mi?

        Yine kesin olarak öğrendiğime göre bu haber patladıktan sonra görüntüleri izleyince de bu organizasyonu yapanlara çok kızmış.

        Bugün genel olarak icraatlarını değerlendireceği bir basın toplantısı var. Orada herhalde bu işin sorumluları ile ilgili kararını açıklayacak. Neler diyecek Ekrem Bey? Bakalım, görelim.

        Öte yandan tuhaf biçimde CHP’ye yakın medyada özellikle Türkçe Namaz ve Türkçe Ezan gibi geçmişteki tek parti devri zulümlerini hatırlatan konularda adeta iktidarın ekmeğine yağ sürme rekabeti yaşanıyor.

        Hükümete yakın medyanın hükümete zarar verip vermediği ya da ne kadar fayda sağladığı son dönemde sık sık tartışılıyor siyaset dünyasında. AK Parti içinde de en popüler konulardan biri bu.

        Şüphesiz hükümete yakın medya büyük yanlışlar yaptı ve özellikle 23 Haziran sürecinde Ekrem İmamoğlu’nun 800 bin farkla seçimi kazanmasını sağlayan temel etkenlerden biri oldu.

        Özellikle Kürtlerin İmamoğlu’na yönelmesine büyük katkı yaptı bu medya.

        Fakat aynı şekilde CHP medyası ve CHP’li yazarlar da özellikle son dönemde CHP’ye zarar veriyor, AK Parti'ye büyük fayda sağlıyorlar.

        Mesela İBB’nin organize ettiği söz konusu törendeki o görüntüler şüphesiz bir skandal. Yukarıda yazdığım gibi Ekrem Bey de yaptığı yanlışın farkında. Fakat İmamoğlu’na yakınlığıyla bilinen ne kadar gazeteci ve yazar varsa bu saçmalığı savunma gayretine giriyor. Sözcü’sü Cumhuriyet’i Halk TV’si Tele 1’i hepsi birden iktidarın ekmeğine yağ sürüyor.

        Türkçe üzerinden bir tip milliyetçilik edebiyatı yaparak tepkilere karşı gelmeye çalışıyorlar ama Türkiye’de İslam ile Türkçe üzerinden Türklük karşı karşıya getirildiğinde İslam’ı seçmeyecek bir tek milliyetçi muhafazakar bulunmayacağı gerçeğini bilmiyorlar.

        Bu topraklardaki milliyetçi muhafazakarların gözünde Türklük beden İslam ise ruh anlamına gelir.

        Sünni kökenli laikçi-ulusalcılar ve Sol-Kemalistler için Türkçe Ezan meselesi tutkulu bir konudur. Onlar bunu savunurlar ama bu kesimin Türkiye’nin yüzde 5-10’undan ibaret olduğu unutulmamalı.

        Özellikle yüzde 5-10 dedim çünkü Alevilerin Türkçe Ezan-Türkçe Namaz gibi takıntıları hiçbir zaman olmamıştır. Kendi dinsel özgürlükleri ile ilgili başka gündemleri vardır her zaman.

        Dücane Cündioğlu’nun bu konuda 1998’de yayınladığı ‘Türkçe Kur’an ve Cumhuriyet İdeolojisi’ adında mükemmel bir araştırma kitabı var. Batılıların tam da ‘scholarly’ dediği türden bir eser. Türkçe Ezan ve Kur’an olayının geçmişini objektif şekilde anlatıyor.

        Kemal Öztürk virüsü aşıdan önce kapmış sanki

        Kemal Öztürk virüsü aşıdan önce kapmış sanki
        0:00 / 0:00

        Sevgili meslektaşım Kemal Öztürk’e çok geçmiş olsun. Denek olduğu bir süreçte Covid’e yakalandı.

        Aşı ile ilgili kuşkular ve spekülasyonlar yetmezmiş gibi dün bu haberi aşı düşmanlığına malzeme yapmaya kalkanlar oldu. Aşı işe yaramıyormuş!

        Sevgili okurlar bu yalanlara itibar etmeyin… Kemal dün detaylı bir şekilde denek olmayı kabul ettiği süreçte hangi aşamada olduğunu yazdı.

        Aşı (ki deney aşamasında placebo değil gerçek aşı denk gelmişse şayet) 2. Dozdan 14 gün sonra korumaya başlıyor. Halbuki Kemal Öztürk henüz ikinci dozu almamıştı. Yani aşının koruyucu etkisi altında olma ihtimali yok. Kaldı ki verdiği tarihler bende şüphe uyandırdı. 15 Aralık’ta test yaptırmış, 16’sında negatif çıkmış, bunun üzerine17’sinde ilk dozu almış, 20’sinde ise hafif ateş, baş ve kas ağrısı olmuş. 21’inde yeniden test yapılmış, 22’sinde pozitif çıkmış.

        Bu tarihlere göre 15’inde negatif çıkmış olmasına rağmen o tarihte virüsü almış olma ihtimali yüksek. Nitekim virüsü aldığınız ilk 2-3 gün test yaptırmayın, sonuç doğru çıkmaz deniyor.

        Kısacası Kemal büyük olasılıkla aşının ilk dozunu alırken zaten pozitifti.

        Orhan Kural'ın vasiyetindeki ilginç detay

        Orhan Kural'ın vasiyetindeki ilginç detay
        0:00 / 0:00

        Tam anlamıyla nevi şahsına münhasır bir isimdi Prof. Dr. Orhan Kural. Hayatını sağlıklı yaşam, doğa ve seyahate adamıştı.

        Onu sigara ile savaşması dolayısıyla tanıdık ama en çok Kadir İnanır’la arasında geçen meşhur diyalog kaldı aklımızda.

        Dün kaybettik Orhan Kural’ı. Henüz 70 yaşındaydı. Erken bir ölüm.

        Ardında bir video vasiyet bırakmış. Vasiyette yalnızca Cengiz Kuzu ismi geçiyor. Üzerine basa basa "Cengiz Kuzu’ya hakkımı helal etmiyorum" diyor Kural.

        Bahsettiği Cengiz Kuzu kim?

        İşin ilginci Orhan Kural videosunda bahsetmese hakkında neredeyse entry olmayan bir isim Kuzu.

        Orhan Kural İTÜ’den 2017’de emekli olmuştu. O zaman 67 yaşındaydı. Yaş haddinden emekliye sevk etmişlerdi ancak tam o dönemde emekliliği 75’e uzatan bir yasa çıkmıştı.

        Kural uzun bir süre o yasayı işletmeleri için üniversite dekanlığı ve rektörlüğe dilekçeler yazdı ancak sonuç alamadı.

        "Benim gibi yaşlı hocaları gözden çıkarmayın, ben hala üretkenim, aklım başımda, ülkeme hizmet etmek, daha çok öğrenci yetiştirmek istiyorum" diyordu. ABD ve Avrupa’yı örnek gösteriyordu.

        Haklıydı Kural. 67 çok ileri bir yaş değil ki… Siyasette, medyada, iş dünyasında insanlar ölene kadar koltuklarını bırakmazken akademisyenler neden bu kadar erken emekliliğe zorlanır?

        Kaldı ki 75 yaşa uzatmak için yasa çıkmışken İTÜ Maden fakültesi dekanlığı neden Kural’ın isteğine kulak vermez? En sonunda istemeye istemeye mahkemeye başvurmuştu rahmetli profesör. "Daha çok üretmek, daha çok çalışmak istiyorum, bir kenara çekilmek istemiyorum" çığlığıydı bu.

        Ancak Orhan Kural’ın çığlığı mensubu olduğu İTÜ Maden Fakültesi Dekanlığı tarafından duyulmadı. Bu nevi şahsına münhasır ve tutkulu bilim insanının isteğini yerine getirmediler.

        Kimmiş bu isteği yerine getirmeyen dersiniz?

        Dönemin İTÜ Maden Fakültesi dekanı Prof. Dr. Cengiz Kuzu.

        Diğer Yazılar