Trump'ın ölümü
Perşembeden beri ABD’de rüyamızda görsek inanmayacağımız hadiseler yaşanıyor.
Biden’ın seçimi kazandığı netleştikten sonra bu köşede Trumpizm olgusundan bahsetmiş ve sandığın galibi Trumpizm demiştim.
Trump Avarage Joe diye simgeleştirilen, ortalama, erkek, taşralı, orta sınıf Beyaz Amerikalı kesimin duygu ve düşünce dünyasını kavramayı başardı.
ABD’de sol ve liberal çevreler, akademi, medya ve siyasetin büyük çoğunluğu bu kesimi uzun yıllar aşağıladılar, değerlerini hor gördüler.
Donald Trump, hor görülen ve politik doğruculuk akımının dışına düşen ne kadar söylem varsa hepsini retorik olarak benimsedi.
Eşcinsel düşmanı, göçmen düşmanı, kadın düşmanı, küreselleşme düşmanı…
Liberal değerlerin anti tezini savundu ve Avarage Joe’ların gönlünde taht kurdu.
Perşembe günü yaşananlar bu kitlenin en ucunda yer alan marjinal ve radikal grupların kontrolsüz hareketinden başka bir şey değildir. Bu gruplar meydanı ele geçirdiler ve 4 kişinin ölümüne ve birçok kişinin yaralanmasına sebep oldular.
Bu ölümlerde Trump’ın sorumluluğu yok mu? En büyük sorumluluk ona ait.
Seçildiğinden itibaren defalarca çeşitli iddialara maruz kalmış, Rusya ile işbirliği gibi vatana ihanet ile dahi suçlanmış bir siyasetçi olan Trump ilk kez yargılanmaktan korkuyor.
Tam Kongre’nin seçim sonuçlarını netleştireceği gün gövde gösterisi yapmaya kalktı ve ateşle oynadı. Olayların buraya geleceğini göremediği apaçık.
Peki bundan sonra ne olacak?
Trump açısından seçim esas şimdi kaybedildi. Bir sonraki sandıkta ya kendisi ya da onun varisi olarak başka bir Trump aday olacak demiştim.
Bu olasılık artık yok. Donald Trump kendisini destekleyen Cumhuriyetçi orta sınıfları kaybetti. Esas yenilgi, esas dev hesap hatası budur…
Biden cephesinden bakacak olursak…
Ben böyle bir travmanın Biden’ın politikalarında güvenlik-özgürlük dengesinde güvenlik yönünde ciddi bir kayışa sebep olacağı kanaatindeyim. 11 Eylül sonrası benzeri bir atmosfer oluşabilir.
Halbuki tahminler tam tersiydi. Trump’ın Meksika sınırına duvar örmesi, göçmenlere yönelik izlediği düşmanca politika, kullandığı İslam karşıtı dil Demokratların iktidarı ile yumuşar beklentisi vardı. Şimdi bu kalkışma bahane edilerek şüpheci, dışlayıcı, korku üzerine bina edilmiş atmosfer kuvvetlenerek sürebilir.
21. yüzyıl hiç iyi gitmiyor. Sevgili arkadaşım Prof. Dr. Birol Kovancılar’ın bu olayların ardından yaptığı şu tespite katılıyorum: Bu yüzyıl özgürlükçü demokrasi yerine otoriter totaliter rejimlere, baskı ve ırkçılığın yükselişine evriliyor.
Liberal değerlerin kıymeti kısa zaman içinde çok daha iyi anlaşılacak. Umarım iş işten geçmiş olmaz…