Galatasaray meselesini YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç ile konuştum
Çarşamba günü bu köşede Galatasaray Üniversitesi’ndeki Fransız akademisyenlerde B2 düzeyinde Türkçe bilme şartı aranması kararının bu köklü üniversiteyi öldüreceğini, bu kararın esas Türkiye’ye zarar vereceğini yazmış ve YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç’ın kararı yeniden gözden geçirmesi gerektiğini ifade etmiştim.
Fransa’da Macron hükümeti her geçen gün İslam düşmanı çizgisini kuvvetlendiriyor. Birbiri ardına çok tartışmalı yasalar çıkarıyor, düzenlemeler yapıyor.
Fransa’da yaşayan Müslümanlar, insan hakları örgütleri ve demokrat çevreler Macron’a karşı ayakta.
Böyle bir iklimde Fransa Hükümeti Fransa’daki üniversitelere ve ortaöğretim kurumlarına gönderilen Türkçe okutmanlarından ve din görevlilerinden B2 düzeyinde Fransızca istemeye ve bunu sağlayamayanlara vize vermemeye başladı.
Bu son derece yanlış, maksatlı ve iki ülke ilişkilerini zedeleyecek bir karar.
Çarşamba günkü yazımda bizim Türkiye olarak yanlışa yanlışla karşılık vermememiz gerektiğini söylemiştim.
Sayın Yekta Saraç yazım üzerine aradı…
Bir saate yakın konuştuk YÖK Başkanı ile...
Çok geniş çerçevede YÖK olarak akademik zenginliğin korunması ile ilgili yaptıkları çalışmaları anlattı ama aynı zamanda Türkiye’deki üniversitelerin uluslararası düzeyde haklarının çiğnenmemesi için verdiği mücadeleleri de aktardı.
Yekta Saraç Fransız okutmanlarla ilgili aldıkları kararın çok kuvvetli bir şekilde arkasında duruyor.
Bununla birlikte Galatasaray Üniversitesi’nin özgün yapısının zedelenmemesi hususundaki hassasiyetlerinde hiçbir değişiklik olmadığının da altını çiziyor.
Bu konuda tüm Galatasaraylıların gönlünün rahat olmasını istiyor.
Ancak Fransa’nın Türkiye’den gelen akademisyen ve eğitmenlerine yönelik tutumundan çok rahatsız.
"Fransa aldığı kararları doğrudan kabul etmemizi bekliyor Nagehan Hanım ancak bizim mütekabiliyet esasında aynı konu ile ilgili karar almamızı kabul etmiyor. Biz eşit muamele arıyoruz doğal olarak. Galatasaray Üniversitesinin özgün yapısı ile ilgili hassasiyetimiz aynen sürüyor. Fransa tavrını değiştirdiği an biz de gerekli adımı atacağız. Bu karara politik anlamlar yüklemek doğru olmaz" dedi.
Ben YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın rahatsızlığını çok iyi anlıyor ve kesinlikle haklı buluyorum ancak bu haksızlığı düzeltmenin yolunun Galatasaray Üniversitesi’ndeki Fransız hocaların Fransa’ya dönmelerinden geçmediğini düşünüyorum.
Yani Yekta Saraç ile yaptığımız uzun konuşmaya rağmen son yazımda ifade ettiğim görüşleri koruyorum.
2016'DAN BERİ TÜRKİYE'DEN TÜRKOLOG GÖNDERİLMEMESİ KABUL EDİLEMEZ
Fakat burada bu vesileyle öğrendiğim çok önemli bir detayı sizinle paylaşayım.
Fransa’nın tamamında yalnızca 4 üniversitede Türkoloji bölümü bulunuyor: INALCO- Paris, EHESS-Cetbac-Paris, Strasbourg Üniversitesi ve Aix-Marseille.
Fransa Türkiye’de Galatasaray Üniversitesi, Fransız Kültür Merkezi gibi kurumlara okutman-öğretim elemanı atıyor.
Buna karşın Strasbourg ve İNALCO Üniversitelerinin Türkoloji bölümüne 2016’dan beri Türkiye’den okutman-eğitmen alınmıyormuş.
Dikkatinizi çekerim, Fransızca bilme şartından bahsetmiyorum, direkt öğretim elemanı gönderilmesini yasaklamış bu üniversiteler.
Bu kabul edilemez bir yasak!
Bunun üzerine Fransa Hükümeti okutman ve din görevlilerine B2 düzeyinde Fransızca şartı da koyunca YÖK mütekabiliyet prensibini devreye sokup Galatasaray Üniversitesi için böyle bir karar almış.
Fransa’nın giderek daha da belirgin hale gelen yıkıcı, üstten bakan ve negatif tavrı uzun yıllara dayanan Türkiye-Fransa ilişkilerini çok kötü bir noktaya sürüklüyor.
Liderler arasında sert siyasi polemikler yaşanabilir. Ancak iki ülke ilişkileri günlük siyasetin üzerinde görülmeli.
YÖK Başkanı Sayın Yekta Saraç’ın Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi Herve Magro ile Türkiye’nin hakkını ve üniversitelerimizin pozisyonunu savunan çizgide önemli görüşmeler yaptığını biliyorum.
Konu müzakere edilmeye devam ediyor. Önümüzdeki günlerde yeni görüşmeler olacak.
YÖK Fransa’nın bu kararı geri alması halinde derhal kendi kararlarını buna göre revize edeceklerini söylüyor.
Türkiye üstten bakılacak, keyfi muamele yapılacak bir ülke değildir. Mevcut Fransa yönetiminin bunu görmesi gerekir.
Ancak Paris’e hangi hava hakim olursa olsun Türkiye Ankara Anlaşmasına uyan, özgüvenli ve misafirperver bir ülke olmaya devam etmeli…
Çünkü biz de imparatorluk bakiyesi bir ülkeyiz.
Sayın Saraç’ın hassasiyetini anlamakla birlikte Türkiye’nin Fransız öğretmenlere kucak açmaya devam eden çizgisinin bizi küçültmeyeceği aksine büyüteceğine olan inancımı sürdürüyorum.