Türk milliyetçiliğinin postallar karşısında muhteşem sınavı
Bir cumartesi gecesi çoğunluğun uyuduğu ya da uykuya hazırlandığı bir saatte 2 değil, 5 değil, 10 değil, 30 değil, 104 emekli amiralin bir bildiri yayınlaması -kim ne derse desin- apaçık bir muhtıra girişimidir, sivil siyasete bir gözdağıdır.
(Başta 103 amiral diye çıktılar, sonra sayı 104’e yükseldi. Meğer 53’ü iki kez yazmışlar, bunu da Milli Savunma Bakanlığı fark edip açıklamasında düzeltti.)
Bu bildiri, dün ezber bozan bir tavırla ‘gamechanger’ bir siyasetçi olduğunu bir kez daha ispatlayan Meral Akşener’in tabiriyle "Baştan sona zevzekçe" bir teşebbüstür.
Açıkçası bildiriye Meral Hanım’ın destek vermeyeceğini tahmin ediyordum ama bu kadar sert sözlerle o 104 amirale yükleneceğini düşünmemiştim.
Kitabın tam ortasından konuştu Akşener. Öyle "Aman denge kurayım. Ne şiş yansın ne kebap" gibi yollara tenezzül etmedi. Çok içten ve hakikiydi. Bu tuhaf bildiriyi yazanlardan lafını hiç esirgemedi.
Peki ya Devlet Bahçeli? Devlet Bey’in tavrı da demokrasiye sahip çıkmak açısından tek kelimeyle muhteşemdi dün.
Özetle iki milliyetçi partinin iki lideri askeri vesayetçiliğe karşı en vurucu sözlerle sivil ve demokrat tavır koyma konusunda adeta birbirleriyle yarıştılar.
Birbirine rakip iki milliyetçi parti MHP ve İYİ Parti dün Türk milliyetçiliği ideolojisinin askercilik ve postalcılık anlamına gelmeyeceğini tüm Türkiye’ye ispatladılar.
Türk milliyetçiliği aynı zamanda komitacılık ve askeri cuntacılık anlamına gelen İttihatçılık ile çok özdeş algılanır bizim politik ve entelektüel tarihimizde. Üst düzey akademik çevreler Türk milliyetçiliğini sivil ve demokratik bir siyasal ideoloji olarak algılamazlar.
Bence dün o açıdan da siyasi tarihimizde kırılma noktalarından biri oldu.
4 Nisan 2021, Türk milliyetçiliği ideolojisinin İttihatçılık zihniyetinden tam olarak ayrıştığı gün olarak kayda geçti.
NE BAHÇELİ NE DE AKŞENER'DEN BÖYLE BİR TAVIR BEKLEMİYORLARDI
Hem Devlet Bahçeli hem de Meral Akşener kendini Türk milliyetçisi olarak tanıtan 104 amirale ufacık bir taviz vermediler.
İçeriğine bile bakmadan askeri bildiriye usul yönünden cepheden karşı çıktılar.
Bence 104 amiral de ne Bahçeli’den ne Akşener’den bu sert tavrı bekliyordu.
MUHARREM İNCE POPÜLİST BİR KARAKTER OLDUĞUNU BİR KEZ DAHA İSPATLADI
Bu amiraller sözde ‘solcu’ Muharrem İnce gibi “Gece yarısı açıklamaları yanlış ama amirallerimiz haklı” gibi olumsuz anlamda ‘klasik siyasetçi’ açıklaması bekliyorlardı.
Muharrem İnce de dünkü tepkisiyle büyük bir siyasetçi olmadığını ve olamayacağını, her zaman konjonktüre göre popülizm yapan bir karaktere sahip olduğunu bir kez daha ispatlamış oldu.
Öte yandan AK Parti’den de dün çok sayıda sert açıklama geldi. Bu bildirinin muhatabı hükümet olduğu için bu açıklamaları bekliyordum.
Fakat açık konuşayım AK Parti cephesinden hiçbir açıklama MHP lideri Devlet Bahçeli’nin tweetleri kadar yankılanmadı.
BAHÇELİ AŞİL TOPUKLARINDAN VURDU
Etki gücü bakımından dünün influencer şampiyonu Devlet Bahçeli’ydi.
Çünkü Bahçeli sadece iki küçük tweet'le bu 104 amirali birden tam aşil topuklarından vurdu.
Rütbelerin sökülmesi, özlük hakları, emekli maaşı.
Bildiriyi imzalayan amirallerin kaybetmekten en çok korktukları üç şey. Nitekim bakın Devlet Bey’in tweet'inden sonra hiçbirinin ağzını bıçak açmadı.
Kendilerine karşı açıklama yapan başka isimlere cevap verdiler ama MHP liderine ağızlarını açıp tek söz söyleyemediler.
Rasim dün seri tweetler attı. O tweetlerde bu bildirinin sebebinin esasen Montrö Anlaşması ile ilgili tartışmalar değil 6 Şubat’ta yayınlanan 70 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin bir grup ulusalcı-solcu subayda yarattığı rahatsızlık ve bunun sonucunda muvazzafların emeklileri dolduruşa getirişi olduğu iddiası vardı.
Bu tweetler üzerine Sayın Devlet Bahçeli tespitlerinden ötürü tebrik için Rasim’i telefonla aradı.
Sonrasında Devlet Bey ile ben de konuşmak istedim ve bu yazıda ifade ettiğim duygularımı kendisine de ilettim. Elbette detay veremem ama Devlet Bey’in bu 104 amiral olayını çok derinlikli analiz ettiğini söyleyebilirim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU NEDEN AKŞENER GİBİ CESUR KONUŞAMADI?
Peki iki Türk milliyetçisi parti hem MHP hem İYİ Parti militarist ideoloji karşısında böyle mükemmel bir sınav verirken çok daha net tepki vermesi gereken ‘sosyal demokrat’ CHP ne yaptı?
Maalesef çoğu CHP’li bu gece yarısı bildirisinin yanında saf tuttu. Benim değer verdiğim bir siyasetçi olan Kemal Kılıçdaroğlu ise suya sabuna dokunmayan yetersiz bir açıklama yaptı.
Aslında ben Kemal Bey’in müttefiki Meral Hanım’ın o cesur konuşmasını dinlerken "Helal olsun Akşener" dediğine ve tüm söylediklerine iştirak ettiğine eminim.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun siyasal perspektifini iyi bildiğimi düşünüyorum ama işte o CHP markası ve o CHP genetiği koskoca bir genel başkanın bile ağzını bantlamasına yol açabiliyor.
Bu genetik yüzünden Kemal Kılıçdaroğlu ya da diğer gerçek demokrat CHP’liler kalkıp bir Meral Akşener kadar cesur konuşamıyor.
Mesela net şekilde anti-militarist çizgisi olan Canan Kaftancıoğlu bile bu amirallere dair Meral Hanım’ın yarısı kadar konuşabilir mi? CHP İstanbul İl Başkanı oldukça çok zor.
Eğer konu taban konusuysa bana inanın İYİ Parti tabanında da ciddi oranda militarist bir kitle vardır ama Akşener yeri geldiğinde kendi kitlesine meydan okumayı ve onları dönüştürmeyi başarabiliyor. Sağ partiler bu noktada hep daha esnek oldu. Fakat CHP belli konularda o genetiği aşamıyor bir türlü.
İşte ben o yüzden Zülfü Livaneli’nin "CHP bir vakıf çatısı altında toplansın ve yeni bir isimle yeni bir parti kurulsun" sözünü Türkiye’deki sosyal demokratlar için hep çok doğru buldum.
Konuştuğum bir CHP milletvekili dün bana “Aslında bizim tabanımız o kadar askerci değil. CHP askerden çok çekti. Fakat öyle sanılıyor diye öyle gidiyor. Bu varsayımlar hep kağıttan kaplan. Bir kere o kağıdı alıp yırtsak bitecek bu iş. Çekinilecek bir şey olmadığını göreceğiz” dedi ama gerçekten cesur ve önemli adımlar atan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da dahil konuştuğum CHP milletvekilinin tabiriyle ‘o kaplan görünümlü kağıdı’ bir türlü yırtıp atamıyor.