![Nagehan Alçı](https://im.haberturk.com/yazarlar/HTGazete/nagehan-alci-400x400.png?v=1577435978)
Modern yaşam tarzımız ve konforumuzdan vazgeçmedikçe bu felaketler bitmeyecek!
Bozkurt’ta, Sinop’ta, Bartın'da selin vurduğu yerlerde cansız bedenleri bulunanlar ve su baskınlarında kaybolup, hala bir umut arananları aralıksız olarak izliyorum iki gündür. Ölü sayısı 58 oldu, kayıp ise 77'yi buldu.
Böyle bir felaket, böyle bir acı karşısında ne denebilir? O yıkılan evler, o çarpık yapılaşma, o daraltılan su yatağı… Hepsi doğanın bozulan dengesinin karşısında sorumlu.
Böylesine hazırlıksız, yanlış, bozuk bir düzen oldukça ölmeye mahkumuz…
Öte yandan Karadeniz’deki kahredici görüntüler maalesef başka bir şey daha söylüyor.
O görüntüleri izlerken gözümün önüne dünyanın farklı yerlerinden görüntüler de geliyor.
Mesela Ehr.
Almanya’nın batısında Ren Nehri’nin bir kolu olan Aar’ın üzerinde yer alan, şiir gibi güzel, minicik bir belde Ehr. Kartpostallarda resmedilen, temiz, zengin, düzenli bir Avrupa kırsalı.
Zengin Almanya’nın bu güzel noktasının belediye başkanı Dominik Gieler, 23 Temmuz gecesi annesinden son bir mesaj almıştı. Mesajda suların, Gieler’in doğup büyüdüğü eve doğru büyük bir hızla geldiğini söylüyor, "Beni kurtar" diyordu anne.
Almanya’nın kırsalındaki Ehr’in belediye başkanı, sel felaketinin yaşandığı o gece annesinin feryadına koşamadı. Anne sulara kapıldı, cansız bedeni iki gün sonra bulundu. Şehrin ise yarıya yakını yerle bir oldu.
Temmuzda meydana gelen selde Almanya’da 180’den fazla, Avrupa genelinde 300’e yakın insan öldü.
Bunları bizdeki ölümlerle kıyaslamamız için yazmıyorum. Çok büyük bir felaket yaşıyoruz ve bu felaketin sorumlusu her şeyden önce yanlış şehirleşmenin önünü açanlar.
Ancak giderek içe kapanan Türkiye’de Karadeniz’deki sel felaketini de sadece Türkiye’nin bize özgü koşullarına ve bize bağlarsak daha çok felaket yaşarız. Global olarak büyük bir denge sarsılmasının tam ortasında olduğumuzu unutmamalıyız.
Bakın yukarıda Almanya’dan bir örnek verdim. Almanya, Belçika, İtalya, İngiltere’de geçen ay sel nedeniyle yüzlerce kişi öldü.
KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ GÜNDEM OLMADIKÇA...
Küresel iklim değişikliğini artık marjinal bir konu olmaktan çıkarıp en az iç siyaset kadar güncel ve hayati bir mesele haline getirmemiz gerekiyor.
Batı dünyası harıl harıl sadece bu yıl yaşanan doğa olayları üzerinden küresel ısınmayı durdurmayı konuşuyor.
Biz yaşadığımız son hadiseyi yine mevcut siyasi kutuplaşma üzerinden birbirimizi yemek için kullanırsak otomatik refleks vermekten başka bir şey yapmış olmayız ve bu her zamanki gibi hiçbir işe yaramaz.
Doğa felaketleri dünyanın çok farklı yerlerinde benzer şekilde yaşanıyor. Bu felaketlere verilen tepkiler ve alınan önlemler tabii ki önemli. Biz bu konuda zayıfız. Öte yandan bunun kadar bu felaketlerin önlenmesi için ne yapıldığı da önemli.
PARİS ANLAŞMASI ÇIKMAZI
Bence Türkiye’nin küresel iklim değişikliğine karşı mihenk taşı kabul edilen Paris Anlaşması’nı 2016’da imzalamış olmasına rağmen halen bu anlaşmanın mecliste onaylanmamış ve hayata geçmemiş olmasını esas eleştirmeliyiz.
G20 içinde anlaşmayı uygulamayan başka ülke yok.
CHP geçen ay anlaşmanın meclisten geçmesi için çağrı yaptı. CHP’yi tebrik ediyorum ama ben bu çağrının yeterli olduğu kanaatinde değilim.
Muhalefet istediği konuları gündem yapma gücü ve kararlılığına sahip. Aynı heyecanı Paris Anlaşması'nın hayata geçmesi için hükümete baskı yapma konusunda niye göstermiyorlar?
Diyeceksiniz ki, Nagehan esas o anlaşmayı hayata geçirmeyen iktidara edecek lafın yok mu?
Var tabii. Elbette burada esas sorumluluk iktidarın. Hükümet, anlaşma Türkiye’yi ‘gelişmiş ekonomi’ kategorisinde değerlendirdiği ve maddi olarak ciddi bir yük bindirdiği için hayata geçirmediğini, Türkiye’nin koşullarına uygun olarak şartların yeniden düzenlenmesi gerektiğini ve Türkiye’nin ‘gelişmekte olan’ kategorisinde değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor.
Paris Anlaşması'na gerek yok, biz zaten bu konuda üzerimize düşeni yaparız demeye getiriyor Ankara. 16 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Yeşil Mutabakat Eylem Planını açıkladı.
Bu plan bir iyi niyet beyanı olsa da "Paris Anlaşması'nı hayata geçirmeyen Türkiye" imajını değiştirmiyor. Uluslararası finansmanla ilgili sorunları gidermenin yolunu bulup bir an önce bu anlaşmayı ülke olarak hayata geçirmemiz gerek.
Karadeniz’deki plansız yapılan çürük binalarla mücadele ederken işin bu boyutunu da gündemde tutmalıyız.