Gelin bu merhamet devrimini yapalım…
Hepsi de 80 yaşını geçmiş ve ciddi sağlık sorunları yaşayan darbe teşebbüsünden hüküm giyen 14 generalin hapiste çürütülmesine karşı çıktım. Çok sayıda tepki aldım. Evet bu askerler 28 Şubatçı ama artık hepsi ölüm döşeğinde...
Şayet cezaevinde kalırlarsa muhtemelen bir sabah kalkacağız ve hücrelerinde cansız bedenlerinin bulunduğunu Anadolu Ajansı haberlerinde okuyacağız. O zaman ne hissedeceğiz?
Öte yandan konu sadece 80 yaşını geçmiş 28 Şubatçılar değil. Posta kutum 80 yaşını geçmiş ve içeride aynen bu generaller gibi büyük hastalıklarla boğuşarak ölümü bekleyen mahkum yakınlarının mektuplarıyla doldu. Elbette çok acı hikayeler var.
Maalesef hapse giren kişi ünlü isim olmayınca medyanın gündemine alınmıyor. Bu açıdan mahkum yakınları haklılar. Aslında ben bu önerimi şu şekilde revize etmeyi daha doğru buluyorum bugün.
Gelin Türkiye toplumu olarak bu merhamet devrimini yapalım… 80 yaşını geçmiş tüm mahkum ve tutukluların cezalarını ev hapsi şeklinde geçirmelerine olanak tanımak konusunda uzlaşalım.
Merhametli olmak da adaletin bir parçasıdır.
Bu uzlaşma neticesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan da anayasanın 104. maddesine dayanan yetkisiyle 80 yaşını geçmiş, hastalıklarla boğuşan tüm tutukluların geri kalan cezalarını ev hapsinde geçirmelerini temin etsin. Tayyip Bey toplumdan bu ışığı alırsa hemen adım atacak bir insandır.
Ayrıca ev hapsi de hapistir… Özgürlüğünden mahkum bırakmak cezasıysa ev hapsi de o şahsı özgürlüğünden mahkum bırakmaktır.
Bizim ülkemizde hapis deyince 80 yaşını geçmiş de olsa rutubetli hücrelere girsin, sürünsün, ölsün anlayışı hakim. Bu gerçekten büyük bir merhametsizlik.
Fakat bu bağlamda şundan da kaygılıyım…
Ben 80 yaşını geçmiş 28 Şubatçılar affedilsin dediğimde alkışlayan çevreler acaba bu öneriye ne der?
“80 yaşını geçmiş ve hastalıklarla boğuşan FETÖ ve PKK mahkumları çıkmasın ama bizim generaller çıksın” derler mi?
Bizim ülkemizde bir tutarlılık ve standart olmadığı için öyle demeleri muhtemel…
Bu arada yurtdışındaki Fetullahçıların birkaç yayınını izledim. Onlar da 28 Şubatçılara karşı aşırı acımasız bir dille konuşuyorlar.
“Biz hapishanelerde şöyle zulüm görüyoruz, böyle işkence görüyoruz” diyen bir kesimin konu başkaları olunca böylesine gaddar kesilmeleri maalesef Türkiye’nin bir trajedisi. Zaten o yüzden söylediklerine de kimse inanmıyor.
Herkes nereye kulak kesilmişse ötekine sağır Türkiye’de. Zaten benim bu ülkenin özgürlükçü-demokratik bir hukuk devleti olacağı noktasında umudum yok.
Kimse prensipler üzerinden düşünmüyor, herkes için temel insan hakları için mücadele etmiyor.
Ben görüşümde ısrar ediyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elindeki yetkiyle, 104. maddeye dayanarak 80 yaşını geçmiş tüm mahkumların cezasını ev hapsine çevirmesini yine rica ediyorum.
Evet bu 14 general de 28 Şubat askeri darbesine imza atmış generaller. Evet hiç şüphe yok ki bunlar darbe teşebbüsünden hüküm giyen generaller. Zaten bu zihniyetle bu ülkede en sert mücadeleyi vermiş yazarlardan biri de benim.
Peki bu gerçekler benim Cuma gecesi, tutuklanan 14 generalden birinin yakınından aldığım telefonda duyduklarıma karşı duygusuz ve kalpsiz davranmamı mı gerektiriyor?
Hıçkırıklar içinde konuştu benimle telefondaki ses. Önce yakını olan generalin ismini vermeme müsaade etti sonra arayıp yazmamamı rica etti.
Bu isim başka bir suçtan da yatıyor olabilirdi… O zaman da aynı satırları yazıyor olurdum…
Toplum olarak şu merhamet devrimini yapma noktasında uzlaşalım...