Van izlenimlerim…
Geçtiğimiz Cuma akşamüzeri 6’da Van’a doğru alçalırken bu güzel şehre yaptığım önceki ziyaretleri düşündüm. Bir dönem ne sık yolumuz düşüyordu buralara…
Demokratik açılım, çözüm süreci derken aklımda hep geçmişin getirdiği hüzne inat kaderini yenmeye çalışan umutlu insanlar kalmış…
Alana inip şehir merkezine doğru yola çıktığımda önce yanlış geldim sandım. Etrafıma bakıyorum, hiçbir aşinalık yok. Trafik durma noktasında, inanılmaz bir kalabalık ve hiç hatırlamadığım binalar…
Meğer ne çok olmuş Van’a gelmeyeli…
2011’deki büyük depremden bir yıl kadar sonraydı son ziyaretim. Şehre ayak bastığımda hatırladım.
Van iktisadi anlamda son 10 senede adeta küllerinden yeniden doğmuş. Müthiş bir gelişim ve genişleme içinde bir şehir gördüm. İnanılmaz bir ticari dinamizm var.
Modernleşme anlamında çok sevindirici gelişmeler bunlar…
Öte yandan halkın büyük çoğunluğu bu ülkede bir Kürt meselesinin hala var olduğu kanaatindeler. Kürt kimliğine yönelik baskıların sürdüğünü düşünüyorlar. Bana göre bu ülkede Kürt meselesinin çözüldüğünü söylemek doğru değil.
Beni 9 yıl sonra Van’a getiren sebep siyaset. Ahmet Davutoğlu’nun Van gezisini takip için buradayım.
Ahmet Davutoğlu ve Gelecek Partisi’nden geniş bir kadro bir gün önce Ağrı’dan başladılar gezmeye. Ben Van ayağını izlemeye gelebildim.
Havaalanından otele taş çatlasa 10 km olan mesafeyi yaklaşık yarım saatte aldık, bavulları odaya attım ve Davutoğlu ile eşi Sare Hanım başta olmak üzere partinin yetkililerinin davet sahibi olduğu STK’lar yemeğine ucu ucuna yetiştim.
Öncelikle şunu söyleyeyim: Evet, sorunlar çok. Van merkez ve ilçe belediyeler kayyumda.
Öte yandan Ankara’da, İstanbul’da bizlerin zannettiği gibi bir tedirginlik ortamı yok Van’da. Çok güvenli ve sakin bir şehir.
STK’ların Ahmet Davutoğlu ve Gelecek Partisi’nin davetine ilgileri güzeldi. Salon çok kalabalıktı. Önce Davutoğlu uzun bir konuşma yaptı. Yemekten sonra ise isteyen kürsüye çıkıp derdini anlattı.
KÜRT KAMUOYUNUN EN KUVVETLİ TALEBİ ANA DİLDE EĞİTİM
Ahmet Davutoğlu kendi çizgisini özgürlükçü-demokrat olarak tanımlıyor. Sık sık Başbakan olduğu döneme işaret ediyor, ana dilde eğitim hakkından ve eşit vatandaşlıktan bahsediyor.
Cuma akşamı o salonda ana dilde eğitim meselesinin Kürt kamuoyundaki en öncelikle taleplerden biri olduğu açıktı.
Mevcut güvenlikçi-milliyetçi atmosfer belki bu havayı Batı’ya ulaştırmıyor ama hem o salonda hem de ertesi gün sokakta edindiğim izlenim insanların en temel haklardan biri olan ana dilde eğitim ile ilgili bir beklenti içinde oldukları.
Gelecek Partisi programının eğitim bahsine ana dilde eğitimi bir vaat olarak koymuş. Bunun haklar ve özgürlükler çıtasını yükseltmek için çok olumlu olduğunu düşünüyorum.
Öte yandan sokaklarda dikkatimi çeken en belirgin mesele ekonomi. Hakikaten hem Van merkez hem de ziyaret ettiğimiz Gürpınar, Gevaş ve Edremit ilçelerinde Davutoğlu’nun temas ettiği esnaf, memur herkes geçim sıkıntısından bahsediyor, hayat pahalılığından şikayet ediyor.
Ekonomik meseleler kimlik, demokratik haklar gibi konuların üzerini örtmüş. Sıra oralara gelmiyor. Şayet iktidar enflasyona bir çare bulmazsa iş giderek zorlaşacak.
"BEN YÜZDE 49.8 ALMIŞ BAŞBAKANIM..."
Ben Sayın Davutoğlu’nu tanımlarken öncelikle duygusal sıfatı ile başlarım. Nitekim çok eleştirildiği Suriye politikasında da Başbakanlıktan ayrıldıktan sonra haksızlığa uğradığını düşündüğü meselelerde ilgili de hep çok duygusal tepkiler verdi.
Bugün hala her konuşmasında kendisine yapılan haksızlığı anlatırken bence kendisini öfkesine çok kaptırıyor. Bunun doğru olmadığı kanaatindeyim. Kendi hikayesine takılmış bir izlenim doğuruyor.
Bir de sık sık "Ben yüzde 49.8 almış Başbakanım…" ile başlayan cümleler kuruyor. Sayın Davutoğlu’nu seven bir insan ve bir gazeteci olarak hakikati hatırlatmak durumdayım.
1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra yüzde 49.8 aldı AK Parti ama bu sonuçta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hiç mi rolü yoktu? O yüzde 49.8 Sayın Davutoğlu’na verilen oy muydu? Bilakis 1 Kasım 2015 başarısı Ali Bayramoğlu’nun da ifade ettiği gibi büyük oranda Erdoğan’ın başarısıydı.
Bu düşüncemi yakın ekibi ile de paylaştığım için burada rahatlıkla ifade ediyorum. Ahmet Hoca bana alınmasın, sürekli “Ben yüzde 49.8 almış Başbakanım” demek yeni siyaset yolculuğunda kendisine puan kazandırmaz.
Aksine bu biraz kendini kandırmak gibi algılanıyor. Davutoğlu’nun ilk kez gerçek anlamda kendi olarak oy isteyeceği seçimler 2023 seçimleri olacak. 2023 Davutoğlu’nun miladı.
MİKROFON VE DAVUTOĞLU
Bence bir de konuşma sürelerini gözden geçirse iyi olur. Hocalıktan gelen refleksle çok uzun konuşuyor Davutoğlu.
Kendini mikrofonun çekimine kaptırıyor. İlk akşamki STK’lar yemeğinde de son günkü toplantı da bir saatin üzerinde konuştu.
İlçelere yaptığımız ziyarette Gürpınar ve Gevaş’ta otobüs üstünde yarım saati aşan konuşmalar yaptı. Halbuki konuşma uzayınca insanlar yoruluyor ve verilmek istenen mesajın etkisi azalıyor.
Bence etki gücünü artırmak istiyorsa süreyi kapalı alanda yarım saat, otobüs üstünde 10 dakika ile sınırlasa çok daha iyi olur.
Dilinin de çok sert olduğu kanaatindeyim. Türkiye’de siyasetin hırçınlığından ve sertliğinden insanlar yoruldu. Kutuplaşmayı sert dil artırıyor. Sayın Davutoğlu öfkeli ve çok ağır kelimelerle iktidarı hedef almak yerine daha çok kendi yapmak istediklerini anlatsa bence daha sempatik olur. Bazen hakarete varan ifadeler kullanıyor. Bence bu üslup kazandırmaz.
Gevaş’ta yerel bir radyo.ÇOĞULCULUK, DEMOKRATİK HAKLAR, ÖZGÜRLÜKLER...
Gelelim olumlu bulduğum yönlere… İktidara yönelik dili çok sert öte yandan konuşmalarının genel çerçevesi Türkiye’de herkesi kucaklayan, din, dil, ırk ayırt etmeyen, çoğulcu bir dil. Gevaş’ta, Gürpınar’da Kürtçe selamlaması, Serok Ahmet’i vurgulaması çok güzeldi.
Davutoğlu dürüst ve samimi bir siyasetçi olduğu hissini karşı tarafa geçiriyor. Kimse onun dürüstlüğünden şüphe etmiyor. Bence alçakgönüllüğü ve ulaşılabilir olduğu imajı da güçlü yönleri.
Sare Hanım ile STK yemeğinde.Herkesi kesmeden dinliyor. Tabii bu, programların çoğu zaman sarkmasına neden oluyor ama ayırt etmeden herkese vakit ayıran bir parti lideri bence halka sıcak geliyor.
Hem Sayın Davutoğlu hem de eşi Sare Hanım sahada herkesle birebir diyalog kuruyorlar.
Böyle olmaları insanların kendilerine yaklaşmalarını kolaylaştırıyor. Mesela Gürpınar ilçesinde Davutoğlu bir yıl sonra tıp okumaya gidecek olan bir genç kızı kendisi de doktor olan Sare Hanım’la tanıştırabilmek için kalabalığı yardı, ekibine talimat verdi ve beş dakika bekledi…
DEVA VE GELECEK REKABETİ
Davutoğlu muhalefetin içindeki aşırılıkçı, laikçi ve rövanşist potansiyele karşı sık sık ‘garanti benim’ mesajı veriyor.
Benzer şeyleri Ali Babacan ve DEVA Partisi de söylüyor. Bu partilerin arasındaki fark bence hala tam net değil. Neden iki ayrı parti oldukları sorusuna kamuoyunu ikna edici bir cevap vermiş değiller.
Aralarındaki fark ne? Neden ayrılar? Bu ikilik ANAP ve DYP arasındaki ayrılık gibi şahsi çekişme izlenimi doğuruyor. İnsanlar daha çok kişiye sempati üzerinden DEVA ya da Gelecek partisi seçimi yapıyor.
Bir de her iki partide de gördüğüm ortak bir duygu durumu var. Bazen sanki Cumhur İttifakı'na değil de birbirlerine rakipmiş gibi bir havaya kaptırıyorlar kendilerini. Aralarındaki yarış çok ateşli, benden söylemesi…