Kemal Kılıçdaroğlu yayınının ardından neden hüzünlendim?
Dün Muharrem Sarıkaya'nın moderatörlüğünde Habertürk Özel Kemal Kılıçdaroğlu yayını yaptık. Güzel ve bol manşet veren bir yayın oldu. Seyredemediyseniz bile bugün o yayından manşetleri detaylı olarak okuyacaksınız.
İlgi çekici ve çok izlenen bir yayın oldu ancak ben bu satırları yazarken hüzünlüyüm...
Evet, Kemal Bey sorduğumuz birçok soruya detaylı cevaplar verdi ama özellikle Nihal Bengisu ve benim ısrarla sorduğumuz bir soruya cevap vermekten hep kaçındı. Bu tavrından da Kılıçdaroğlu'nun 2023 dönemecine dair niyetini anladık...
Kemal Bey, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin çürümüş ve çökmüş olduğunu, bu sistemin Türkiye'yi felç ettiğini söylüyor. Güçlendirilmiş parlamentarizmi savunuyor.
Fakat eğer Tayyip Erdoğan da "Tamam gel parlamentarizmde uzlaşalım" derse 2022'de önce bu sisteme geçip sonra 2023 TBMM seçimlerine gider misiniz, sorusunu ısrarla cevapsız bırakıyor.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin tutmadığını düşünüyor Kemal Bey. Ben de bildiğiniz gibi tamamen bu görüşteyim. Başbakanlık hükümet sistemi diyebileceğimiz bir yepyeni parlamentarizme geçişi Kemal Bey de doğru buluyor. Peki neden şimdi değil de illa 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra bu geçişi istiyor?
KEMAL BEY YÜZDE 100 ADAY
Dünkü yayınla da net anlaşıldı ki Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 99 değil yüzde 100 Cumhurbaşkanı adayı.
2023 Haziran ayındaki Erdoğan-Kılıçdaroğlu düellosunu yani başkanlık müsabakasını Kemal Bey de istiyor. Bu artık ayan beyan ortada.
Ben ise bu düellonun bizzat kendisine karşıyım. Böyle bir düellonun ne iki tarafa ne de Türkiye'ye hiçbir fayda getirmeyeceğini düşünüyorum. Bilakis Türkiye'nin büyük zararlar göreceği bence çok açık.
Erdoğan-Kılıçdaroğlu müsabakasında kazanan taraf Türkiye olmayacaktır. Hem Erdoğan hem Kılıçdaroğlu kaybedecektir. Seçimden 6 ay önceden itibaren Türkiye büyük bir kimlikler çatışmasına sahne olacaktır.
Fakat Kemal Bey de gördüğüm kadarıyla Tayyip Erdoğan ile birebir yapacağı bu müsabakayı yaşamak ve deneyimlemek istiyor.
Genel Başkanlığından 13 sene sonra Erdoğan'a karşı -ne olursa olsun- galip gelmek istiyor. Tayyip Bey de Kemal Bey'i -ne olursa olsun- mağlup etmek istiyor. İşte bu manzara beni kaygılandırıyor ve hüzünlendiriyor.
Hem iktidar medyasının hem muhalefet medyasının Türkiye'nin istikbalini asla düşünmeyen gaz vericilerine inat ben ısrarla "Durun kalabalıklar burası çıkmaz sokak" demeye devam edeceğim.
Kemal Bey Başkanlık adaylığını kesin olarak kafaya koyduğu için, "Tayyip Erdoğan eğer 'Evet' derse 2022'de güçlendirilmiş parlamentarizm üzerinde uzlaşır mısınız" sorusuna "Erdoğan mümkün değil böyle şey istemez. Tayyip Erdoğan 'Evet' demez. Geçin bu seçeneği Nagehan Hanım. Demek ki siz Tayyip Erdoğan'ı tanımıyorsunuz" diye kaçamak cevap veriyor.
Yani aslında Sayın Kılıçdaroğlu da seçim öncesi Başbakanlık modelinde uzlaşmaya yanaşmıyor. Bu noktada da "Erdoğan asla uzlaşmaz" diyerek bir bahane buluyor.
Sevgili Kemal Bey, ben Tayyip Bey'i yıllardır yakından takip eden ve iyi tanıyan bir gazeteciyim. Recep Tayyip Erdoğan'ın ne kadar pragmatik bir siyasetçi olduğunu bu ülke defalarca gördü. Yarın ne olacağını kim bilebilir?
İşte bakın daha geçen hafta Tayyip Bey "Yüzde 50 artı 1 noktasında yanlış yaptık" dedi Temel Karamollaoğlu'na...
O günden beri AK Parti içi karıştı. 50 artı 1 kuralına karşı çıkanlar gür sesle konuşmaya başladı. Öte yandan 50 artı 1 modelini savunanlar da var. Hatta Şamil Tayyar-Mehmet Uçum polemiği gibi sert atışmalar bile doğdu. Tayyip Bey bu bağlamda parti içi tartışmayı serbest bıraktı ve çözümün adresi olarak TBMM'yi işaret etti.
Erdoğan, sistem meselesine dair teşkilatların da özgürce kanaatlerini söylemesini istiyor.
Yarın öyle bir hava doğar ki AK Parti grup ve teşkilatları "Başbakanlık hükümet sistemi" modeline gidelim, diyebilir...
Siyasette 24 saat bile çok uzun zamandır. Yarın ne olacağı hiç belli olmaz...
Fakat Kemal Bey öyle bir havaya girmiş ki AK Parti'nin olası "Gel uzlaşalım" teklifini bile reddedebilecek psikolojide. Üzülerek söylüyorum ki ben dün öyle gördüm Kemal Bey'i...
Eğer Türkiye 2023 öncesi Başbakanlık modelinde diğer bir deyimle yepyeni bir parlamentarizmde uzlaşmazsa gelecek belirsiz.
Öngörülemez bir Türkiye fotoğrafı...
Bu gerçeği Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da tespit etmesi ve artık bu sistemde ısrar etmemesi gerekiyor.
Eğer Sayın Erdoğan ve Sayın Kılıçdaroğlu bu konuda uzlaşırlarsa Türkiye'nin geleceğini kurtarırlar.
Aslında bir bağlamda 1979 Türkiye ortamında gibiyiz... Yani Demirel ve Ecevit uzlaşırlarsa ve geniş tabanlı hükümet kurarlarsa Türkiye kurtulacak...
Ama 1979 Türkiye'sinde Demirel ve Ecevit uzlaşmazlarsa Türkiye bir felakete sürüklenecek.
42 sene önce o uzlaşma maalesef yaşanamadı ve Türkiye 12 Eylül felaketine sürüklendi. Bu işin sonu hem Demirel hem Ecevit hem de Türkiye toplumu için çok çok kötü neticelendi.
Erdoğan-Kılıçdaroğlu eğer Başbakanlık hükümet sisteminde uzlaşmazsa 12 Eylül tipi bir askeri darbe olur demiyorum ama yaşanacak olanlar 12 Eylül travmasının Türkiye'ye yaşattıkları kadar hatta belki daha da beter olabilir diye endişeleniyorum. İnanın bana sevgili okurlarım çok gerçekçi bir endişe bu...