Sirenler ve ölüm sessizliği: Kiev
Romanya-Ukrayna sınır kapısı Siret’ten bizi alan otobüsle dün gece yarısı Kiev’e doğru yola çıktık.
Ortasına ateş düşmüş, dört bir koldan sarılmış, tepeden bombalar yağan, topraklarında yüzlerce düşman tankının beklediği bir ülkede olmak ürperti, hüzün, tedirginlik ve öfke duygularını aynı anda harekete geçiriyor.
Karlar altında Ukrayna’yı aşağıdan yukarıya doğru gecenin bir karanlığında geçerken gözlerim hep yaşam ve umut kırıntıları aradı.
Ama savaşın ortasında bunları bulmak çölde su bulmaktan bile zor. Umut yerine benzin satmayan istasyonlarda çaresizce boş raflara bakanları, tuvalet kuyruklarında dakikalarca sıra bekleyenleri, sarhoş pompacıları ve arabalarında dondurucu soğuğun ortasında geceyi geçirmeye çalışan aileleri buldum.
Nihayet şafak sökerken barikatlarla çevrili köylerden birinde durdurulduk. Silahlanmış köylü halk… Ama şayet gözlerinin tam içine gülerek bakarsanız hepsinde aynı dost ışığı görüyorsunuz. İyi niyetinizi anladıklarında zırhları bir anda iniyor. Hatta bir köyden geçerken silahlı milislerle hatıra fotoğrafı çektirmekle kalmadık, telefon numaralarımızı bile değiş tokuş yaptık.
Köylerini korumaya çalışan silahlı milisler.ANTALYA’DAKİ ZİRVE BİTERKEN KİEV’E VARDIK...
Ancak hava Kiev’e yaklaştıkça değişmeye başladı. Kaderin şu cilvesine bakın ki biz Özgür Balaban ile birlikte başkente girmek üzere iken Antalya’daki zirve de sonuçlanıyordu.
Savaşın kalbi Kiev’de.Türkiye’nin aldığı inisiyatifin yarattığı iyimserlik o zirveden asık yüzler ve olumsuz bir hava çıkınca bir anda bitti.
Yaklaşık 15 saat süren yolculukta en zorlandığımız kısım şehre girişti. Kontrol noktasını öyle sıkı tutuyorlar ki 2 saatte ancak geçtik.
Bu yazıyı yazdığım saatlerde Kiev’in tam merkezindeyim ve burası patlamaya hazır bir bomba gibi. Sokaklarda ölüm sessizliği var. Akşamüzeri 4’ten sonra ortalıkta neredeyse hiç araba ve yaya kalmadı.
Caddeler ve yollar barikatlarla kapatılmış. Kimi çıkıyor, kimi kör. O ıssızlıkta kör bir caddeye girmek ciddi bir tedirginlik yaratıyor.
Çelik yelek ve kask ile dolaşmamak insana kendini çıplak hissettiriyor.
Burası şu an dünyadaki cehennem adeta.
Halbuki bundan 4 yıl önce ziyaret ettiğimde aynı meydanları, aynı kaldırımları hatırlıyorum da. Ne renkli, ne cıvıl cıvıl bir şehirdi Kiev. Şimdi adeta hayalete dönmüş. Çok yürek burkucu.
Yaşamı böylesine silip süpürmenin hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Bu apaçık bir insanlık suçu!
PİSKOPOS EUSTRATOS KATEDRALİN KAPILARINI HABERTÜRK İÇİN AÇTI
Biz otelimize yerleşir yerleşmez daha önce aldığım randevular doğrultusunda önce meydandaki görkemli St. Michael Altın Kubbeli Katedral’e gittik. Burada Psikopos Eustratos bizi bekliyordu. Eustratos Ukrayna kilisesinde önemli bir isim. Kilisenin bağımsızlaşması ile birlikte Ukrayna’da yüz yıldır hayali kurulan bir gelişme yaşanmış ancak bu, Rusya’nın ciddi tepkisini çekmişti. Putin Ukrayna Kilisesinin Moskova’dan ayrılmasını bir başkaldırı, Batı’nın kendisine yönelik bir oyunu olarak algıladı.
Kiev’in kalbindeki savaşta kapanan Katedral’deTüm bunları, savaşın kiliseden görünen yüzünü ve yaşananları Eustratos’a sordum. Terk edilmiş kentin ortasındaki kapanmış katedralin kapılarını bizim için açtı Piskopos Eustratos, o hüzünlü ve soğuk salonları birlikte dolaştık, avluda sessizce yürürken bana döndü ve “Adeta İkinci Dünya Savaşı'nın anlatıldığı bir belgeselin içindeyiz. Bu noktaya gelmiş olmamıza inanamıyorum” dedi.
Röportajı Habertürk TV ekranlarından izleyebilirsiniz, yazılı olarak bu köşede de paylaşacağım.
POROŞENKO İLE TANKLARIN VE ASKERLERİN EŞLİĞİNDE RÖPORTAJ
Piskopos Eustratos’un yanından ayrılıp, çelik yeleklerimizin içinde bu kez Ukrayna siyasetinin en önemli isimlerinden, Zelinskiy’den önceki devlet başkanı Petro Poroşenko ile röportaja gittik. Poroşenko parti binasını savaşın başından itibaren karargaha çevirdi, tanklar getirtti, askerler ve gönüllülerle Ruslara meydan okuyor, Zelinskiy ile aralarındaki rekabet ve düşmanlığı geride bıraktığını, birlikte gelecek için çalışmaları gerektiğini söylüyor.
Poroşenko karargahında röportaj verdi.Poroşenko ile Ukrayna’nın mücadelesi, Türkiye’nin çabası ve Batı’nın rolü üzerine detaylı bir söyleşi yaptık. Onu da hem ekrandan hem de bu köşeden takip edebilirsiniz.
Kiev’de değil ertesi gün bir saat sonrasını dahi kestirmek imkansız. Belli aralıklarla kentte sirenler çalıyor. Böyle bir atmosfer insana barışın ve huzurun kıymetini çok net hatırlatıyor. Bunu korumak her şeyden önemli.
Kentten çıkmamız gerekmezse başta Ukrayna’yı 2005’te Turuncu Devrime götüren Batı yanlısı eski devlet başkanı Viktor Yuşçenko olmak üzere başka kritik isimlere de ulaşıp onların görüşlerini sizlere aktaracağım.
Ama 2022’de en gaddar biçimiyle böyle bir savaşın yaşanıyor olması hem de tüm dünyanın gözünün önünde yaşanabiliyor olmasının mesajı net: Hiç birimiz güvende değiliz.
Ve insanlık bir arpa boyu yol alamamış… Ne acı! Ne büyük bir utanç!