Ekrem İmamoğlu'nun Doğu Karadeniz turundan notlar…
Trabzon Ramada Oteli’nin terasında Karadeniz’e karşı oturuyorum. Sert ve serin rüzgar, hırçınlığıyla meşhur suları hareketlendirmiş. Hissettiğim soğuk mayıs ayına meydan okuyor. Acaba meydan okuyan sadece soğuk mu?
Bayramın ikinci gününü uykusuz bir gecenin ardından 15 saatlik bir Doğu Karadeniz yolculuğunda geçirdim. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile buluşmak için sabah 6 uçağı ile Trabzon’a hareket ettim.
İmamoğlu’nun gezisinin detaylarını haberlerde takip etmişsinizdir. Onları tekrar etmeyeceğim. Ben sizlere Rize ve ilçelerini dolaştığı o seyahatten kendi gözlemlerimi, kişisel notlarımı ve izlenimlerimi aktaracağım.
Ancak bu yazıya başlarken haber peşinde koşmaktan heyecan duyan bir gazeteci olarak lüzumsuz yere bizzat beni haber haline getiren, yüzüme gülen sonra da gizli çekim tezgahıyla alicengiz oyunu yapmayı marifet sayan meslektaşlarıma sitemimi de ifade edeyim. Ernesto Guevara mevzusunu, o gizli çekimli ve danışıklı dövüşlü, nezaketten uzak dondurmacı kumpasını ayrıca yazacağım.
Bir gazeteci olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın seyahatine davet edildiğimde elbette kabul ederim. Bu gazeteciliğin bir gereğidir. Bu davete icabet ettiğim için bana ya da bu daveti yaptığı için Sayın Ekrem İmamoğlu’na hakaret edenler Ortadoğulu kabileci kafa yapısına sahip olduklarını kanıtladılar.
Sabahtan akşama uygar ve Batılı olduğunu söyleyenlerin nasıl Ortadoğulu feodal kabileci kodları içselleştirdiğini gördük bu olayda. Sadece CHP’nin angaje muhabirleri İmamoğlu tarafından davet edilsin istiyorlar. E o zaman eleştirdiğiniz iktidardan ne farkınız kaldı? Hadi kamyon arkalarında yazan maganda erkek laflarını ekrandan söylemeyi marifet sayan spiker gibileri anlıyorum da Gönenç Gürkaynak gibi kıymetli bulduğum bir hukukçunun bile sosyal medya gazıyla nasıl Şarklı popülist haline geldiğini görünce üzüldüm. Sakin kafayla, gaza gelip attığı tweetlere yeniden bakarsa bence Gürkaynak da üzülecek ve kendine kızacak. En azından büyük haksızlığa uğradığını çok iyi bildiği ve medyada açık ara en çok benim yazdığım Osman Kavala’dan utanacaktır bu tweetleri attığı için.
Ekrem İmamoğlu’nun bu gezisinde iktidarı destekleyen gazete Hürriyet’ten Fatma Aksu, yine hükümet taraftarı gazete Milliyet’ten Selay Saykal, 20 senedir hep AK Parti’yi desteklemiş Türkiye gazetesi-TGRT’den de Ziya Osman Açıkel vardı. Akif Beki de çok uzun seneler Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanıydı. Bu gazetecileri de çağırmayıp dışlasa mıydı Ekrem İmamoğlu? Bu gazeteci meslektaşlarımız da bu geziye katılınca Ekrem İmamoğlucu mu oldular? Ben öyle mi oldum? Ekrem Bey ile Habertürk TV’de yaptığımız sert tartışmayı Youtube’da 3.6 milyon kişi seyretti. Oradaki görüşlerim de değişmedi. Ama ben gazeteciyim.
Bu nasıl bir saçmalıktır? Anlamak mümkün değil. Gerçekten Türkiye bir açık hava tımarhanesine döndü…
Seyahati takip eden medya mensupları, en önde İmamoğlu’nun medya İlişkiler Koordinatörü ve basın Danışmanı Ceren Akdağ.RİZE'DEN DOĞU’YA GİDERKEN ADIM ADIM DEĞİŞEN HAVA
Şimdi artık bu seyahate döneyim ve İmamoğlu ve ekibi ile sabahtan gece yarısına değin süren yol hikayesinden çıkardığım notlara başlayayım.
İmamoğlu’nu Trabzon’u transit geçip Rize’nin ilçelerini teker teker gezerken, Rize merkezde, yol esnasındaki molalarda adım adım takip ettim, ilk duraklarda sakin başlayan, hatta beklediğimden çok daha az bir kitle ile başlayan yolculuk Rize merkezden doğuya doğru ilerleyince hareketlendi, hatta Pazar’dan Fındıklı’ya geçtiğimiz esnada apaçık bir şekilde bir tür Cumhurbaşkanlığı seçimi mitingine dönüştü.
Sayın İmamoğlu ile hem yemeklerde hem de gece, sınıra yakın Kemalpaşa’dan Trabzon’a dönerken otobüste yaklaşık 2.5 saatlik yolculuk boyunca sohbet ettik, kendisine Ertuğrul Özkök, Akif Beki, İsmail Saymaz, Özlem Gürses ve Gülşah İnce ile birlikte sorular sorduk.
İBB Başkanı ısrarlı sorularımıza rağmen konuyu hep genele çevirse de ben Nagehan Alçı olarak kesin kanaatimi söyleyeyim:
Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanlığı’na aday olmak istiyor. Vücudunun her hücresiyle bunu istiyor.
İmamoğlu, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için mücadelesini ilk kez bu kadar iddialı bir şekilde bu seyahat ile ilan etti. Benim yorumum bu.
Otobüsün üzerine çıkarak yaptığı konuşmaların tümünde bugüne kadar İstanbul’un gelmiş geçmiş en yüksek oyunu alarak seçilmiş belediye başkanı olduğunu hatırlatıp, “Türkiye’nin yüzde 60’ı değişim istiyor, bunu hep birlikte başaracağız” demesi, “Bir yıl içinde her şey çok güzel olacak” cümlesini vurgulaması, “Bu sadece siyasetin işi değil, 6’lı masanın işi değil milletin işi, millete çok sorumluluk düşüyor”, “Mevzu vatan, gerisi teferruat. Bu sadece partilerin işi değil, milletin işi” minvalinde cümleler kurması, bunları oturttuğu bağlam, tezahüratlar eşliğinde yaptığı vurgularla adaylık iddiasını ortaya koyuyor İmamoğlu.
Ancak hem otobüste iki saatlik söyleşimizde hem de arada yaptığımız sohbetlerde konuyu hep genele getirdi, adaylık bağlamına oturtmaktan özellikle kaçındı ve bu iddiaları çok net bir dille reddetti.
Bunun tersinin olmasını zaten beklemiyorum, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylık arzusunun giderek netleştiği bir ortamda İmamoğlu tabii ki açıkça "Adaylığa talibim" demez.
Ama 6’lı masaya “Millet beni istiyor”u göstererek kendi isminde karar kılınmasını sağlayabilir. Nitekim 6’lı masaya sık sık gönderme yapması bu tezi doğruluyor. Ben bu soruları ısrarla sorduğumda da “Ben 6’lı masanın en çalışkan neferiyim Nagehan Hanım” dedi Ekrem İmamoğlu.
Peki CHP, İmamoğlu’nun bu ziyaretine ve yaratılan havaya nasıl bakıyor? Genel merkezin rahatsız olduğu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun İmamoğlu’nu uyardığı yönünde söylentiler Ankara kulislerinde dolaşıyor. Bunun bir yansıması Karadeniz gezisinde var mıydı?
KILIÇDAROĞLU BU SEYAHATE NASIL BAKIYOR?
Bu sorunun cevabını çok aradım. Özellikle dikkat ettim, CHP il ve ilçe örgütlerinin katılımını gözlemledim. Açıkçası parti, temsil anlamında bir eksiklik göstermedi. Hem Rize hem Trabzon CHP il başkanları hem de ziyaret ettiğimiz ilçelerin tümünün CHP ilçe bakanları otobüsün üzerinde ve miting alanlarında İmamoğlu’nun yanındalardı.
Rize İl Başkanı Saltuk Deniz’e genel merkezden kendilerine bu ziyaretle ilgili olumsuz bir talimat gelip gelmediğini sordum. “Hayır, genel merkezin rahatsızlığı söz konusu değil Nagehan Hanım. Aksine burada CHP için çalışıyor Sayın Başkan. Yaratılan bu pozitif hava Millet İttifakı’nın adayı kim olursa olsun ona yarıyor” dese de ben Kılıçdaroğlu cephesinin bu ‘Bayramlaşma mitingleri’ne temkinle yaklaştığı kanaatindeyim.
Öte yandan dün konuştuğum, CHP’nin son dönemde öne çıkan isimlerinden Mersin milletvekili Mahir Başarır ise şunu söyledi: “Ekrem Bey’in bu seyahati tamamen Genel Başkanımız Kemal Bey’in bilgisi ve onayı dahilinde. Zaten aksi mümkün olmaz. Asla farklılık yok. CHP şu an Sayın Genel Başkanımızın önderliğinde tam birlik ve bütünlük içinde. Yarın Mansur Yavaş Bey de İç Anadolu’da şehir şehir gezebilir. Amaç Millet İttifakı’nın Haziran 2023 seçimlerinden kesin galibiyetle çıkması. Hepimiz kendi bölgemizde bunun için mücadele ediyoruz. Ben de şehir şehir Akdeniz’i geziyorum.”
CHP’Lİ BELEDİYE BAŞKANLARININ SEYAHATLERİNDEKİ RUTİN UYGULAMA
CHP’li herhangi bir belediye başkanı böyle bir program yaptığında il ve ilçe başkanları otomatik olarak katılır mı yoksa genel merkez özel talimat mı verir, temsil nasıl planlanır?
Bu soruyu Rize İl Başkanı Saltuk Deniz’e sordum. “Hangi belediye başkanı böyle bir ziyaret için gelirse gelsin biz il ve ilçe örgütleri olarak onu karşılarız ve programa katılırız” dedi. Bunun aksi olması için CHP Genel Merkezi’nden aksi yönde uyarı gelmesi gerekirmiş. Dolayısıyla normal prosedür İmamoğlu’nun programına CHP teşkilatlarının eşlik etmesi. Bu, Kılıçdaroğlu’nun bu geziyi desteklediği anlamına gelmiyor. Prosedürün dışına çıkıp teşkilatlara ‘gitmeyin’ demesi çok olağanüstü olur ve parti içi ciddi bir kavga görüntüsü yaratırdı.
İYİ PARTİ’DEN TAM KATILIM NE ANLAMA GELİYOR?
Öt yandan İYİ Parti il ve ilçe başkanları da tam kadro ziyareti takip ettiler ve otobüsün üzerinde yerlerini aldılar. Bu da ‘İttifak içinde birbirine destek’ olarak açıklansa da ittifakın içindeki diğer partilerin temsilcilerine rastlamadım.
Yani ne DEVA Partisi’nden ne Gelecek’ten ne de Demokrat Parti’den hiçbir yerel yetkili ve yönetici bu seyahate iştirak etti.
Bu tablo, “Meral Akşener İmamoğlu’nun adaylığından yana” iddiasını güçlendiriyor.
Gelelim İmamoğlu’nun kitle ile kurduğu bağa ve sokak izlenimlerime…
Hitabı güçlü ve enerjisi yüksek bir siyasetçi Ekrem Bey. Özellikle çocuklar ve yaşlılarla iyi iletişim kuruyor. Tam bir Trabzonlu. Zaten yerel basınla yaptığı toplantıda "Sevin sevmeyin, karakterimin şekillenmesinde Trabzon’un rolü büyüktür” dedi.
PROVOKASYON İHTİMALİ
Yer yer çok sert ve sık sık meydan okuyucu konuşuyor. Hem otobüs üzerinde yaptığı konuşmalarda hem de karşılıklı sohbetlerimizde. Kendisi aksini söylese de bence iktidar tarafından hedef alınmak hoşuna gidiyor ve siyasi olarak elini güçlendiriyor.
Otobüsteki söyleşide kendisine bu ziyarette provokasyon olacağı yönündeki söylentileri sordum. Rize meydanda açılan küçük bir pankart dışında herhangi bir olumsuzluk yaşanmadı tüm gün.
Şöyle dedi İmamoğlu: “E kolay değil, ben buranın çocuğuyum. Biz biliriz buraları, bizi oyuna getiremezler, o cesaret ister. Biz buranın insanını da biliriz. Provokasyon yapacak insanın gözünden anlarım ben. Bu kadar iddialı konuşuyorum. Buranın sokağını, mahallesini, köyünü, provokasyon tasarlamak isteyenler bilmez, ben bilirim…tasarlamak isteyenler aracı kullanır ama ben o insanları tanırım yani… O kadar iddialı konuşuyorum.”
Ancak böyle bir olasılık dillendirilse de Tayyip Erdoğan’ın memleketinde, Erdoğan afişlerinin duvarları kapladığı, kim ne derse desin Cumhurbaşkanına desteğin hala çok yüksek olduğu Rize’de İmamoğlu’na ters bir çıkış olmaması Rize halkında güzel bir politik olgunluk olduğunu gösteriyor.
BU SEYAHATİ KİM FİNANSE ETTİ?
İBB mi, CHP mi, İmamoğlu’nun kendisi mi? Bu seyahati kim organize ve finanse etti?
Bu soruyu geziye katılan meslektaşlarımla birlikte hem İmamoğlu’nun kendisine hem de yakın çevresine sorduk.
Bu kadar büyük bir organizasyonun masraflarını kim karşılıyor?
Ekrem Bey şöyle dedi: “Bir kere otobüsümüzde ’16 milyon için çalışıyoruz’ yazıyor. Dolayısıyla o İBB’nin otobüsü. Ekrem İmamoğlu nereye giderse gitsin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı kimliği ile gider. CHP’li kimliği illa ki vardır arka planda. Ama bizim parti kültürümüz ve ahlakımız ile ‘bir yere CHP kimliği ile gideyim, biz CHP şehriyiz, biz CHP projesi yapıyoruz’ demeyiz. Dememeliyiz zaten. Bu, ülkeyi de bölen bir kavram. Ben buraya İBB Başkanı kimliğimle geldim… Otobüs de zaten İBB başkanına tahsisli otobüs.”
Yakın çevresine sorduğumda ise bunun Ekrem Bey’in kendi organizasyonu olduğu ama lojistik anlamında belediyenin koordinasyonu ile yapıldığı söylendi. Çok açık bir cevap alamadım ancak anladığıma göre konaklama, uçak gibi kalemler İBB değil, İmamoğlu ya da onun ekibinin organizasyonu tarafından karşılandı, otobüs ve diğer araçlar belediye tarafından organize edildi, kadrolar zaten belediyenin ve CHP’nin gençlik, il ve ilçe teşkilatı kadroları, bir kısım da gönüllü vardı.
BİRAZ DA ORADAN BURADAN...
Ekrem İmamoğlu ile Çayeli’ndeki meşhur kurufasulyeci Hüsrev’de öğle yemeği yerken “En çok sevdiğiniz yemek ne?” diye sordum.
Tam bir Karadenizli cevabı verdi:
“Lahana çorbası, Karadeniz pidesi, hamsi.”
Gece otobüste sohbet ederken ise spor için vakit bulup bulamadığını merak ettim.
“Bu aralar çok vakit bulamadım, biraz ihmal ettim, tekrar daha düzenli spora başlamalıyım” dedi.
DİLEK İMAMOĞLU VE KARDEŞLERİ
Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek Hanım ile daha önce denk gelmemiştik. Bu gezide tanışma fırsatı buldum.
İtiraf edeyim, medyada yer aldığı haberlerden bende bıraktığı izlenim mesafeli ve soğuk biri olduğu yönünde idi.
Dilek İmamoğlu ve kardeşleri ileTanıştığımda bu izlenim tamamen değişti. Çok güleryüzlü, sıcak ve mütevazı biri. Ve hakikaten güzel bir kadın. Ben doğal buldum Dilek İmamoğlu’nu, çocuklardan, eşinin yoğun temposundan ve bu geziler ile ilgili izlenimlerinden bahsettik.
Dilek Hanım, 10 çocuklu bir ailenin kızı. 7 kız, 3 erkek. Bu seyahatte üç ablası ve bir abisi ile tanıştım. Yeter Hanım, Şehriman Hanım ve Nuri Bey ile bu fotoğrafı çektirdik.
Büyük oğulları hariç çocuklar, Ekrem Bey’in annesi ve babası, akrabaları, Dilek Hanım’ın akrabaları, kısacası maaile bayramda memlekete gelmişlerdi.