CHP’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi’nin bazı maddelerini esastan görüşmeye başladığı Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili tam bir bilgi kirliliği fırtınası yaşanıyor.
Ben bu kanun gündeme geldiğinde ve CHP başta olmak üzere muhalefet partileri, bazı sendikalar ve öğretmenlerimizin bir kısmı itiraz ettiğinde kanunun detaylarını incelemiş, yapılmak isteneni amaç itibarıyla doğru bulduğumu yazmıştım.
AK Parti hükümetleri döneminde farklı bakanlar zamanında gündeme gelmiş, daha sonra 2005’te iptal istemiyle yargıya taşınmış ve akamete uğramış bir süreci mevcut Bakan Mahmut Özer tartışmaları göze alarak raftan indirdi ve öğretmenlere hem yüksek lisans ve doktorayı teşvik hem de kariyer imkanı ve buna bağlı maaş avantajı sunan bu kanun paketini meclise getirdi.
Şimdi Anayasa Mahkemesi CHP’nin itiraz ettiği maddeleri hem MEB’e hem de en çok üyesi olan üç sendikaya soracak ve bir karar verecek. Tabii bu hemen olmayacak, uzmanlara sorduğumda bana söylenen bu sürecin en az iki ay alacağı.
Fakat haftaya öğretmenlik kariyer basamakları için ilk sınav var ve fırtına da tam orada kopuyor.
Birkaç gündür çeşitli söylentiler dolaşıyor. CHP Ankara milletvekili Yıldırım Kaya dün mecliste bir basın toplantısı düzenledi ve 19 Kasımda yapılacak sınavın sorularının elden ele dolaştığını, zaten sürecin Anayasa Mahkemesinde olduğunu, sınav yerlerinin dahi belirlenmediğini dolayısıyla bu sınavın iptal edilmesi gerektiğini söyledi.
Halbuki Anayasa Mahkemesinde yürüyen süreç ile bu sınavın doğrudan bağlantısı yok. CHP’nin dava dilekçesinde 6 itiraz maddesi var ve bunların arasında uzman öğretmen ve başöğretmen unvanları için yapılacak yazılı sınava ilişkin yürütmeyi durdurma ve iptal talebi bulunmuyor. Yani AYM ne karar verirse versin bu karar sınavı etkilemiyor.
Soruların elden ele dolaştığına dair somut bir veri ya da görgü tanığı var mı? Ben iddiaları gördüm ama neye dayanarak bu iddiaların ortaya atıldığını bulamadım. Yakın zamanda KPSS’de böyle bir skandal yaşandığı için bu kadar vahim bir iddiayı dillendirmek sınava girecek öğretmenlerin motivasyonunu yerle bir edebilir. Şayet net delil varsa sayın Yıldırım açıklamalı ama söylentiler üzerinden böyle bir şaibe yaratmayı ben çok yanlış buluyorum. Aylardır sınava hazırlanan kıymetli öğretmenlerimizin yerine koyun kendinizi…
Bu arada ben Öğretmenlik Meslek Kanunu ile yapılmak isteneni doğru bulmakla birlikte buna karşı çıkanların da sonuna kadar seslerini çıkarma özgürlüğüne sahip olmaları gerektiğine inanıyorum elbette. Sınavla ilgili şaibe yaymak ne kadar yanlışsa Anayasa Mahkemesi önünde kanunu protesto eden sendika üyelerinin apar topar gözaltına alınması da o kadar yanlış. Bu uygulamalar demokrasilerde temel hak olan protesto hakkına gölge düşürüyor.
Gelelim Anayasa Mahkemesi boyutuna… Mahkemenin MEB ve üç sendikayı dinlemek için çağırma kararı almasını garipsedim açıkçası. Anayasa Mahkemesi içtihatlarında pek sık uygulanmayan bir yöntem bu. AYM içerik denetimi yapmaz, söz konusu kanunun yasalara uygun olup olmadığını denetler. O halde neden bakanlık ve sendikaları dinleyecek?
Açıkçası bu kararın bir zaman kazanma taktiği olduğu kanaatindeyim…