Ukrayna'nın işgali şike mi?
Liderler düzeyinde kesintisiz görüşmeler.
Krizin ana aktörleriyle gerçekleşen baş döndürücü diplomatik trafik.
Üzerinde büyük bir dikkatle çalışılmış mesajlar.
Daha ilk günden Rusya’nın işgaline açıkça gösterilen tepki.
Ukrayna’ya verilen insani destek.
Sadece Rusya’nın değil, Batı'nın tüm kurum ve hamleleriyle yol açtığı trajedilere gösterilen net tepki.
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde izlediği politikanın ana başlıkları böyle.
İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un şu cümlesi de bir başka özet:
“Türkiye, barış ve istikrarın hizmetinde sürdürülebilir bir küresel sistem inşa etmek için her zaman bir yol haritası sağlamaktadır.”
Bu politikanın inşa sürecinin, kısa zaman sonra ortaya çıkacak önemli ayrıntıları var.
O sürecin perde arkasını günü gelince aktardığımızda “devlet aklı”nın gerçek bir liderlikle nasıl işlediğini hepimiz daha iyi anlayacağız.
Özellikle de her fırsatta Türkiye’yi küçümseme gayretinde olanlar. İçeride ya da dışarıda, herkes.
ABD ve RUSYA GİZLİCE ANLAŞTI MI?
Antalya’dan İstanbul’a uzanan süreç ve nihayetinde ortaya çıkan masa, barışa giden zorlu yolda en büyük umut.
Ancak sürecin devamı ve sonuç alıcı olması için geldiğimiz noktayı doğru anlamak durumundayız.
Şöyle bir tespit nasıl anlaşılabilir: ABD ve Rusya dünyada gri alanlar yaratıyor. Bunlar yeni dünya düzenine giden yolun taşları bir anlamda.
Bu yaklaşımın “Ne yani ABD ve Rusya aralarında anlaşarak mı kriz çıkardılar” gibi talihsiz bir soruya uğraması muhtemel.
Dünyada “yeni” adını alan her düzenin kuruluşunda, geriye doğru baktığınızda şunları görebilirsiniz.
Sessizce ve hiç konuşmadan karşılıklı olarak mutabık kalınan konular olabilir.
Kriz öncesinde de konuşarak değil, oyun kurarak rakibinize terk ettiğiniz alanlar olabilir.
Büyük güçler, bir krizin çıkışından sonucuna kadar yaptıkları hesaplarla belli alanları bir diğerine bırakabilir.
Bu diplomatik bir “şike” değildir. Oyun kurgusunun bir parçasıdır.
Ukrayna’nın nasıl kurban seçildiğini, daha şimdiden bölünmüşlüğünün nasıl soğukkanlı tezlerle konuşulduğuna bakarak anlamak mümkün.
Bunlar komplo teorisi filan değil. Kaldı ki farklı yaklaşımlara “komplo” yakıştırmasında bulunmak, zihinlere duvar örmenin kılıfıdır çoğu zaman.
İstanbul’daki barış masasının ardından Rusya’dan gelen açıklamanın altını çizelim.
Kremlin sözcüsü Peskov, ABD ile Rusya arasında diyaloğun gerekli olduğuna dikkat çekerek "Rusya ve ABD'nin önünde sonunda stratejik istikrar ve güvenliği görüşmek zorunda kalacak" dedi.
TUZAĞA GÖNÜLLÜ DÜŞMEK
Bu yaklaşım, asla büyük güçlerin her şeyi adım adım planladığı anlamına gelmiyor. Oyun teorileri böyle kurulmaz zaten.
Önce genel gidişatı, ardından muhtemel değişimleri hesaba katarak alternatif hamleleri kurgularsınız.
Üzerinize doğru gelen bir kriz ya da tuzağı engellemeye gücünüz yetmiyorsa, onu kabul ederek sahaya çıkarsınız. Bu tuzağa düşmek midir, bir bakıma evet.
Öte yandan böyle bir kriz/tuzak size zaten istediğiniz hamleyi yapma imkanı sağlayabilir.
Rusya’nın işgal hamlesine bunlar üzerinden bakabilir miyiz?
Peki ABD’nin yaklaşımına?
Ben bakıyorum en azından.
Şunu da öngörüyorum pek çokları gibi.
Yeni düzenin dengeleri ortaya çıkıncaya kadar çatışma alanları olacak.
Bunlar aynı zamanda bize paylaşım alanlarının kodlarını verecek.
Bazı alanlar ise “gri” kalmaya devam edecek.
Bu alanların hep zayıflar, mazlumlar, masumlar ve evini yurdunu terk etmek zorunda kalanlar üzerine kurulduğunu da unutmayalım.
Rusya ve Çin liderleri 4 Şubat 2022’de el sıkışıp dünyaya meydan okurken, Ukrayna’da ya da belki yakın gelecekte kimin öleceğiyle ilgili değillerdi.
Ukrayna’nın “arkasında duran” Batı'nın da, başından beri bu ülkeyi merkeze alan bir diplomasi yürütmediğini gördük.
SU GİBİ AKAN TEHDİT
Ukrayna büyük hesaplaşmanın bir parçasıydı taraflar açısından. Bu durum kendi içinde yaşadıklarını, başarı ya da hatalarını, acılarını ortadan kaldırmıyor elbette.
ABD ve ortaklarının verdiği gizli-açık askeri ve istihbari destek, Kiev’in kazanmasıyla değil, bu hesaplaşmanın yönünü şekillendirmekle ilgiliydi.
Peki bunca işgal ve yıkım niye oldu?
Rusya, son 10 yıldır siyasi, askeri ve stratejik kanallardan mevcut dünya düzeninin “çürüdüğü”nü söyledi. Yeni paylaşım talebinde bulundu.
ABD, kendi içindeki parçalanmışlığı ve çöküşleri Trump aynasında gördükten sonra, bu meydan okumaya cevap verdi.
Çin, bu tabloda meydan okumayı değil, kendi stratejisinin gereği olarak “su gibi akmayı” tercih ediyor.
Yeri geldiğinde suyun ne denli yıkıcı olacağını unutmayanlar, bu akışın ne denli ürkütücü olduğunu görebilir.