Kara diller ve 'geleceğin ışıklı çiçekleri'
Ulusların yaşamlarında dönüm noktası olan tarihsel anlar vardır. 19 Mayıs 1919 tarihi de Türk ulusu için bu anlardan biridir.
Günümüzde alternatif bir tarih üretmeye çalışanlar ile ikinci Cumhuriyetçiler, "resmi tarih" sözcüklerini kullanarak yadsımaya çalışsalar da bu tarih, ulusal Kurtuluş Savaşımızın başlangıcını simgelemektedir. Zaten halkımız, bu nedenle Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışının yıldönümü olan 19 Mayıs'ları "Gençlik ve Spor Bayramı" ve "Atatürk'ü Anma Günü" olarak kutlamaktadır.
Ne var ki lâik Cumhuriyet'in yapı taşları olan Kemalist devrimleri bir türlü içlerine sindiremeyenler; demokratik düzenden yararlanarak din devleti oluşturma düşleri görenler, bu 19 Mayıs'ta da kara dillerini tutamamışlardır.
İçlerinden biri, 19 Mayıs kutlamalarını "1932'lerin faşist İtalya'sından alınma, faşizan bir gençlik eğitimi uygulaması" olarak nitelerken ; bir diğeri bu kutlamalar için "..biçim olarak biraz Rus,biraz İtalyan'dır aslında. Kara ve Kızılın buluşması" diyebilmiştir.
Sözde liberalliğinden yanına varılamayan bir başkası ise, ulusal günlerimizi simgeleyen tüm törenleri "tapınma amaçlı, askeri görüntü veren saçma ritüeller" olarak yaftalamıştır. O, üstelik bunların "masum ritüeller olmadığını.. Ne yaptığını bilen bir siyasi iktidarın bu saçma uygulama ve dayatmalardan mutlaka vazgeçmesi gerektiğini" de söylemektedir.
10 Kasım'lara, 29 Ekim'lere, 3 Mart'lara, 23 Nisan'lara, 5 Aralık'lara tahammülsüzlüklerini çeşitli şekillerde gösteren (bu tarihleri ajandalarında kullanmayan) ve bu ulusal günleri gölgelemek için uydurma kutlama haftaları düzenleyenler, 19 Mayıs'ı da vazgeçilecek bir tarih olarak göstermeye çalışmaktadırlar.
Dinci kesimin militan kadın yazarlarından biri ise, son birkaç yıldır gündemde yer alan "Kutlu Doğum Haftası" etkinliklerinde ( ya da ritüellerinde mi demek lazım ?) her kademedeki öğrencilere yönelik cami,türbe vbg. yer ziyaretleri ile açılan çeşitli şiir,deneme yarışmalarını, ilahi okuma törenlerini unutarak 19 Mayıs'ları bakın snasıl eleştirmektedir: "Atatürk'ü Anma Haftası olarak kutlanan 19 Mayıs'larda öğrenciler Atatürk ve O'nun Türk gençliği ile ilişkisi hakkında denemeler yazmak/ okumak zorundadır. Ayrıca,askeri nizamda geçit yapıp jimnastik hareketleri sergiledikleri stadyum kutlamalarına da katılmak zorundadır".
Bu kadın yazarın seçmiş olduğu yaşam biçimi, herhalde eleştirdiği zorunluluk ile karşılaşmasını engellemiştir. Bu nedenle, stadyumlardaki kutlamalara katılan ve Mustafa Kemal'in "Geleceğin ışıklı çiçekleri" diye adlandırdığı Atatürkçü gençliği anlama şansı da bulunmamaktadır.
19 Mayıs 2011'i nereden nereye geldiğimizi düşünerek önce biraz hüzünle; ama daha sonra Mustafa Kemal'in gençlere en bunalımlı günlerdeki o ümit dolu seslenişini anımsayarak coşkulu bir umutla kutladım.
O, "Her şeye rağmen muhakkak bir ışığa doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan kuvvet,yalnız aziz memleket ve milletim hakkındaki sonsuz sevgim değil, bu günün karanlıkları, ahlâksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkı ile ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik görmemdir" diyordu.