Binali Yıldırım'dan 'pozitif kampanya' mesajı: "Sadece İstanbul konuşacağım"
Türkiye Demokrasi Platformu platformu ismini taşıyan bir mecra var.
Camia ya da çevre aidiyetlerine mensubiyetin refleksleriyle hareket etmeyen, demokrasi kültürünün derinleşmesini, toplumun çoğulcu niteliğinin korunmasını hedefleyen bir oluşum. Hakkındaki bilgim de aşağı yukarı bundan ibaret. Belki de bu yüzden, Platformun kurucularından Ak Parti İstanbul Büyükşehir Belediyesi adayı Binali Yıldırım’ın sınırlı sayıda katılımcıyla yapacağı bir toplantı için davet aldığımda tam olarak ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum.
Beşiktaş’ta bir mekanda, birkaç gün önce bir araya geldik. Mükellef ama abartılı olmayan bir yemeğin eşlik ettiği; Sare Aydın Yılmaz ve Kezban Hatemi’nin modare ettiği toplantıda Binali Yıldırım, iş ve kültür dünyasından, akademi ve sivil toplumun önde gelenlerinden 80-90 kişilik bir topluluğun İstanbul ile ilgili dertlerini, beklentilerini dinledi, sorularını yanıtladı.
Şikayetler uzun ama zarif, sorular nazik ama dolaysızdı. Binali Yıldırım birkaç kez tebessüm ederek , ‘Arkadaşlar hele durun, daha seçilmedim ve şu an Belediye başkanı değilim’ demek durumunda kaldı.
En çok konuşulan meseleler, Yıldırım’ın nasıl bir kampanya yürütmeyi seçeceği, İstanbul’un tüm yatırımlara rağmen devam eden trafik ve ulaşım sorunu, kentsel dönüşüm, imar planları, imar barışı ve şehrin hızlı dönüşümüyle beraber gelen sorunlar oldu.
Basına kapalı bir toplantı için kim neyi sordu gibi detaylara girmeyeceğim. Ama kimsenin mahremiyetini ihlal etmeden genel bir çerçeve çizmek mümkün. Zira Yıldırım’ın bazı cevapları kampanyanın nasıl yürüyeceğine dair önemli işaretler barındırıyor. Bir katılımcının, iktidarın ve muhalefetin yerel seçimi yerel seçim gibi yürütmediği, bunun sonucunda da iktidarın beka sorununa, muhalefetin de sistem eleştirisine sıkıştığı, kendilerini de birbirlerini de kilitledikleri tespitini yapması üzerine Yıldırım’ın verdiği cevap mesela…
“15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından yapılması gerekenler, alınması gereken tedbirler sürüyor. Türkiye’ye yönelik saldırılar malum. Terörle mücadele bitmedi. Ama bu bir yerel seçim ve ben kampanyada İstanbul’u, bu şehrin sorunlarını ve çözüm planlarımızı konuşacağım, bunlara ağırlık vereceğim”
Doğrusu bu cevabı önemli buluyorum.
Yerel seçim gündemi oluştuğundan beri yazıyorum: Bu yerel seçim genel seçim gibi yürüyor ama büyükşehirlere özellikle İstanbul’a dikkat. Bu kentte yerel seçim, sadece yerel seçim olacak.
Elbette istisnai dönemler oldu. Devletin bekası, İstiklal Mücadelesi gibi argümanların hakiki olarak elle tutulacak gözle görülecek kadar somut bir karşılığa tekabül ettikleri 2013-2017 dönemi böyleydi. Sokak hareketlerinden casusluk şebekelerinin operasyonlarına ve en son bir darbe girişimine varana kadar devletin bekasının sahiden tehdit edildiği oldukça zor bir süreçti ve yerel seçimlerde oy dağılımı İstanbul gibi büyük bir metropolde bile bu kaygılara göre şekillendi. Ancak artık 2019’dayız ve büyük kentler bütün kutuplaşmalara rağmen; maddi manevi konforunu önemseyen, laftan ve hamasetten çok seçeceği kişinin geçmişine, tecrübesine, neleri yapıp neleri yapamayacağına, iş yapma kabiliyetine sahip olup olmadığına dikkat eden seçmen profilinin de ağırlıkta olduğu yerler. Ve bu insanlar artık ‘Benden oy istiyorsan bir sebep göster’ diyor. Bunun için de seçecekleri kişinin bu kente ne vaat ettiğini, neyi garanti ettiğini öğrenmek istiyor.
Bizim topluluğumuzdaki merak da bu yöndeydi.
“TRAFİK SORUNU BİTMEZ AMA KATLANILABİLİR OLMASINI SAĞLAYACAĞIM”
Şüphesiz bu bir sunum toplantısı değil sohbetti. Ama konu İstanbul ve sorunları olduğunda her sohbet kaçınılmaz olarak ciddileşir.
Burada öyle oldu.
Mesela ulaşım ne olacaktı, trafik bizi delirtmeye devam edecek miydi?
“Beni seçin, trafik sorunu diye bir şey kalmaz” demem, diyemem çünkü bu gerçekçi olmaz” dedi Yıldırım. “Ama şunun sözünü verebilirim: “Trafik akacak”. Raylı sistem çalışmaları devam edecek. Çeşitli ulaşım türleri birbirine entgre edilecek. Aktarma istasyonlarını ve bu istasyonlardaki park problemlerini çözerek toplu taşıma ulaşımının konforunu arttıracağız. İnteraktif akıllı trafik sistemleriyle yoğunluğu denetleyebilecek, tıkanıklıkları açabileceğiz. İstanbul gibi bir kentte trafiği bitirme diye bir söz verilemez, ama onu ‘katlanılabilir’ kılmak mümkündür, ben de bunun olmasını sağlayacağım. Bunu garanti edebilirim”
“BELEDİYE MECLİSİNİN ÖNCELİKLİ GÜNDEMİ İMAR TADİLATI DOSYALARI OLMAYACAK”
Peki ya, kentsel dönüşüm eşittir Ak parti o da eşittir imar rantı algısı yaratan problemler?
Kendisine Nihat Zeybekçi’nin İzmir ile ilgili yaptığı sunumda ‘kent merkezinde 1 cm2 lik bile olsa yeni bir yapılaşmaya izin vermeyeceğiz’ sözünü hatırlatarak sordum: “Benzer bir şeyi siz de garanti edebilir misiniz?”
Sonra bir de şu var: “ Katılımcı demokrasi kavramının en çok konuşulduğu, savunulduğu dönem Ak parti iktidarı dönemidir ve bu da özetle önemli konularda halka danışmayı gerektirir. Taksim meydanı düzenlemesi, Üsküdar Şemsi Paşa Camii önündeki deniz doldurma ve alan genişletme işlemi, Kabataş Martı projesi gibi işleri bu şehirde yaşayanlara da soracak mısınız?
“Kentsel dönüşüm maalesef rantsal dönüşüm gibi algılandı. Deprem dönüşümü gibi, sebebi net olarak işaret eden bir ifade seçilmeliydi belki” diye başladı Yıldırım.
“Elbette dönüşümde herkesin rızası olmalı. Bir kişinin bile rızasının olmadığı bir işi yapmayı doğru bulmam. Benim demokrasi anlayışım bu. Ama unutulmamalı ki, bu ülkede ‘o iş olmasın’ diye hareket eden çevreler var. Marmaray için bizi her aşamada engellemeye çalıştılar. Beş yıl sürdü. Milletin sürece katılımı önemli ama işi engellemeye yönelik ideolojik ajandası olanlara karşı da pabuç bırakmayacağız. Ayrıca, ben kent merkezine hiç ama hiç dokunmayacağım gibi bir garanti de veremem. Herkes bütün imar planlarını sadece belediyeler yapıyor zannediyor. Oysa pek çok kurum ve bakanlık da imar planı yapıyor ve bu bakanlıklar ve kurumlar arasında bir koordinasyon sorunu, uyumsuzluk sorunu oluşmuş durumda. En zor işimiz bu uyumu sağlamak olacak. Ama şu garantiyi verebilirim: Seçilirsem, imar tadilat ve değişikliği dosyaları, belediye meclisinin öncelikli gündemi olmaktan çıkacak.”
Samimi ve gerçekçi bir atmosferde ilerleyen sohbette daha pek çok mesele konuşuldu ve sorular soruldu. Ben hepsini aktaramasam da, Yıldırım hepsini uzun uzun dinledi, yanıtladı, zor yerden gelen soruları ise rahatlığı ve esprileriyle göğsünde yumuşattı, siyasetçi kimliğini de konuşturdu.