Ya ev güvenli değilse?
Koronavirüs ile ilgili tedbirler evi yeniden hayatın merkezi yaptı. Ailede hasta olan biri olmadığı sürece gayet kabul edilebilir hatta tadı çıkarılabilir bir mola bu. Ekonomik açıdan da ‘idare edebilir’ durumda iseniz bu süreci ailenize, kendinize ve hobilerinize zaman ayırmak bol bol okumak, kaçırdığınız dizi ve filmleri izlemek için değerlendirebilirsiniz. Sosyal mesafe kuralına riayet etmek için vaktini evde geçiren pek çok kişi eğer işi, maaşı, ücreti tehlikede değilse günlerini böyle geçiriyor.
Ancak herkes için durum bu değil.
Patronu tarafından ücretsiz izinle eve yollanmış, hükümetten nakdi yardım beklerken ‘sabır kardeşim sabır’ temennisi ile karşılaşmış, ev geçindirme baskısı altında ezilen erkekler için #evdekal çağrısına uymak huzur değil stres kaynağı.
Hele bir de zaten şiddete meyyal olan erkeklerin eşi, kızı ya da kardeşi olan bir kadın iseniz bütün zamanı evde geçirmek diken üstünde yaşamaya eşdeğer hale geliyor.
11 Mart’ı takip eden iki hafta içinde öldürülen 18 kadından 12’sinin cinayet mahallinin ‘ev’ olması bize bir şey anlatıyor olmalı.
EV HAYATIN KALBİDİR AMA HER EV BÖYLE DEĞİLDİR
Hatırlanacağı gibi Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Birimi, 2019’da kadınlar için en tehlikeli yerin kendi evleri olduğunu açıklayan bir rapor yayınlamıştı.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun ortak basın açıklamasıyla 2019 başında kamuoyuna tanıtacağı ama basın toplantısı sonradan iptal edilen “Dünyada ve Türkiye’de Kadın Cinayetleri, 2016- 2017-2018 Verileri ve Analizler” adını taşıyan Polis Akademisi Yayını verileri de farklı değildi.
Kadınların kendi evlerinde o kadar da güvende olmadığını ortaya koyan İçişleri Bakanlığı yayınında cinayetlerin mekanları da sunulan veriler arasında yer alıyordu. Buna göre kadınların en yakınları olan erkekler tarafından öldürüldükleri mekanların tasnifinde ev ilk sıraya yerleşmekteydi. Cinayet mekanları sıralamasının ortaya koyduğu ürkütücü gerçek şuydu: Ev %72.8, sokak %15, açık araziler %3.3, iş yeri %3.2, diğer %5.7 .
İstanbul'da, 2019 Mart'ta 1804 aile içi şiddet olayı yaşanırken, 2020’nin aynı ayında ise olay sayısı 2493'e yükselerek, geçen yıla göre 38,2 artış gösterdi. Günde ortalama 80,4 aile içi şiddet olayının meydana geldiği kentte olayların yüzde 99'u aydınlatıldı.
Şimdi bu koşullara Korona günlerinin evde kalma evde bulunma zorunluğunu ekleyin.
Nitekim endişelerin yersiz olmadığı kısa sürede ortaya çıktı.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu “11 Mart’ı izleyen günlerde 12’si evinde olmak üzere 18 kadın erkekler tarafından öldürüldü” tespitini yaptığında takvim 31 Mart’ı gösteriyordu.
Nisan verileri ise daha kayıtlara girmedi ve acil yardım hattına gelen başvuru sayısında artış var.
AKKOÇ (KAMER): YETKİLİLER TV’LERDEN UYARI YAYINLAMALI
Merkezi Diyarbakır’da olan, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinin 20 ilinde birer şubesi bulunan KAMER (Kadın Merkezi) vakfı kurucusu Nebahat Akkoç da çok sayıda kadının şiddet başvurusu yaptığını söylüyor. “Bu süreçte biz de çalışmalarımızı evden yürütüyoruz. Ama sürecin başında dahi ‘Evde hayat var’, ‘Evde kal, sağlıklı kal’ ve buna benzer sloganların pek çok kadın için ‘Evde şiddet var, ölüm var’ anlamına geldiğini tahmin ediyorduk. Evden çalışma sürecini başlatmadan önce tüm irtibat telefonlarımızın duyurusunu yaptık. Önceki dönem ile kıyaslanınca şiddet başvurusu yapan kadınların sayısı arttı. Gerektiğinde sığınma evine yönlendirme yapılıyor. Sığınma evine gidecek kadınlar önce kolluk kuvveti eşliğinde sağlık kontrolüne gidiyorlar. COVİD 19 ile ilgili gerekli tedbirler alındıktan sonra kadınlar sığınma evine kabul ediliyor. Ama biliyorsunuz ölen kadınlar oldu. ”
Salgın döneminde nasıl bir tedbir alınabilir sorusuna “Bana göre en yetkili ağızlar bu konuda uyarılarda bulunmalı. Herkes evde ve TV başında. Etkisi olacaktır” şeklinde cevap veriyor.
GÜMRÜKÇÜOĞLU (KADEM): AİLE BAKANLIĞI VE KURUMLAR HIZLI MÜDAHALE YOLLARI ÜRETMELİ
#Evdekal sürecinde şiddeti önlemeye yönelik yasal düzenlemeleri hatırlatan ve sosyal medya hesabından bu dönemi ev hayatındaki sorumlulukların sadece kadınlara ait olmadığını anlamak ve iş yükünü paylaşmak için bir fırsat olarak görmek gerektiği yolunda paylaşımlar yapan KADEM’in başkanı Saliha Okur Gümrükçüoğlu’nu aradığımda da benzer kaygıların paylaşıldığını görüyorum.
“Evlerimizi hayatın kalbi olarak görüyoruz” diyor Gümrükçüoğlu ama devamı da var: “Ama evin mahrem alan olması, insanların işledikleri suçlardan hesap vermeyeceği anlamına gelmez. Ev içi şiddeti önlemeye yönelik olarak düzenlenen 6284 sayılı yasa, insanlara kendi evlerinde bile devlet güvencesi sağlamak içindir. Biz sivil toplum kuruluşları olarak yasanın uygulama sürecinin de iyileştirilmesi için gerekli desteği veriyoruz. Ancak evlerimize çekildiğimiz şu günlerde yaşanan acı olaylar yeniden gösteriyor ki evler ve ev hayatımız kendi haline bırakılamayacak kadar kıymetli. Bu sebeple bizi aile içinde dahi korumaya çalışan yasal düzenlemelere sahip çıkmalıyız. Koronavirüsten korumaya çalıştığımız insanları şiddet sebebiyle kaybetmek asla kabul edebileceğimiz bir durum değildir. ”
Peki şiddet failinin mağdurdan uzaklaştırılması için gerekli koşullar nasıl sağlanmalı, salgın şartlarının sığınma evlerine yönlendirme yapmayı zorlaştırdığı bilgileri geliyor, neler yapılmalı?
Gümrükçüoğlu şu yanıtları veriyor:
“6284 sayılı yasaya göre şiddet mağduru olan kişi, sığınma evlerine yönlendirilebilir ya da şiddet faili evden uzaklaştırılabilir. Salgın sebebiyle sığınma evlerine girmek de zorlaşmış olabilir. Şu durumda Aile Bakanlığı’nın ve diğer ilgili kurumların, mağdurların şiddet ortamından kurtarılması için daha hızlı müdahale yolları üretmelerinin ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Her şeye rağmen devletimizin tüm kurumları şiddetle mücadelede üzerlerine düşen görevleri eksiksiz yerine getirmeye çalışmaktalar. Şiddet tehdidi altında olan mağdurların, kendilerini korumak için hangi araçları kullanabileceklerini iyi bilmeleri gerekiyor. Örneğin İçişleri Bakanlığı’nın Kades uygulaması, Alo 155 polis imdat hatları bu anlamdaki en akut başvuru araçları. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) bu anlamda önemli başvuru merkezleri. Şönimlerin her merkezde bulunmuyor olması bugün için bir eksiklik olarak görülebilir ancak Bakanlık bunu Alo 183 destek hattıyla gidermeye çalışıyor. İhtiyaca göre, tıpkı sağlık çalışanları için yapıldığı gibi, şiddet mağdurları için de ivedi durumlarda barınma merkezleri oluşturulabilir. Yine şiddet faillerine ilişkin uzaklaştırma kararlarının uygulanması için barınma ve karantina ortamları oluşturulabilir.”
GÜLBAHAR (AKTİVİST, AVUKAT): KADINA ŞİDDETİ ÖNLEME TEDBİRLERİ GÖSTERMELİK!
İnsan Hakları aktivisti avukat Hülya Gülbahar ise devletimizin kadına karşı şiddetle mücadele konusunda bütün kurumlarıyla görevlerini eksiksiz yerine getirdiği görüşüne katılmıyor.
Gülbahar şiddet vakalarında çalışan kadın hareketine mensup kişilerden 155, 112 ve 183 nolu hatların hatta KADES’e yapılan aramaların cevaplanmadığı yönünde şikayetler aldığını aktarıyor. “İşin doğrusu zaten tek hat olmalıydı. 183 eskiden ‘Alo Şiddet’ hattı idi. Şimdi sosyal yardım hattı! Çok övülen panik butonu da 3-5 kentle 80-100 örnekle sınırlı kalmıştı.”
Şiddeti önleme tedbirlerinin göstermelik olduğunu ifade eden Gülbahar da 6284 sayılı yasanın ‘tam anlamıyla’ uygulanmasının pek çok sorunu çözeceği düşüncesinde. Heyhat korona günlerinde o cephedeki sıkıntılar da artmış durumda. Zira Gülbahar, 6284 sayılı yasanın şiddet mağdurlarını koruyan hükümlerinin HSK’nın koronavirüsle mücadele kapsamında çıkardığı ‘İlave tedbirler madde 11’ bağlamında tamamen askıya alındığı görüşünde. Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) aldığı ‘İlave Tedbirler’in 11. Maddesi’nde “6284 Sayılı Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin koronavirüs kapsamında sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiği” şeklinde bir ibare yer alıyor çünkü. Koronavirüs sebebiyle ‘Evde kal’ çağrıları kadınları ve çocukları kendilerine daha önce şiddet uygulamış erkeklerle baş başa bırakırken, şimdi bu ilave tedbirler madde 11’de yar alan ibare bu aile üyelerini 6283 sayılı yasanın tedbirlerinin koruma kapsamından çıkaracak şekilde uygulanabilir ve Gülbahar’a göre bu kararın derhal geri çekilmesi gerekiyor.
DÜNYADA NELER YAPILDI?
Başta 90'dan fazla ülkede insani yardım ve sosyal adalet çalışmaları yapan uluslararası CARE örgütü olmak üzere benzer durumların etkilerini daha önceden deneyimlemiş ülkelerin hazırladıkları raporlar karantina koşullarında kadına karşı şiddetin arttığını ortaya koyuyor. Bu nedenle pek çok ülke şiddetle mücadele planlarının yanısıra karantinaya özgü ek önlemler de alıyorlar.
- İspanya’da eczanelerle yapılan bir protokol çerçevesinde karantina günlerinde tüm eczanelerde uygulanacak bir “Maske 19 protokolü” yürürlüğe sokuldu. Buna göre ev içi şiddete maruz kalan bir kadın herhangi bir eczaneye girip ‘Maske 19’ dediğinde eczacı kadına yönelik şiddet hattını arayıp söz konusu kadın adına yardım istemekte ve şiddetle mücadele programı hemen yürürlüğe girmekte.
- Fransa’da kısıtlamaların yürürlüğe girdiği 17 Mart'tan ay sonuna kadar aile içi şiddete ilişkin vakalar % 30 oranında arttı. Devlet de partnerleri tarafından fiziksel şiddet uygulanan kadınlar için otellerde 20.000 geceye kadar konaklama ödenmesi, ülkenin dört bir yanındaki alışveriş merkezlerinde kadınların yardım isteyebileceği 20 destek merkezinin kurulması, kadınların eczanelerden yardım isteyebilmeleri için İspanya’dan esinlenerek “Maske 19” kodu ile bir ihbar mekanizmasının yürürlüğe konulması gibi önlemler aldı.
TÜRKİYE NELER YAPABİLİR?
Kadın kuruluşlarının önerileri toparlayacak olursak alınması gereken tedbirleri şöyle özetleyebiliriz.
* Hastanelerin doluluğu göz önünde bulundurularak her ilde şiddete uğramış kadınların başvurabileceği bir hastanenin belirlenmesi ve duyurulması gerekiyor.
* Kolluk kuvvetleri 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’u eksiksiz uygulamalı, “Salgın döneminde kadınların var olan hakları askıya alınmış değildir” mesajı kamu spotlarıyla sık sık tekrar edilmeli.
* KADES uygulaması daha etkin bir şekilde tanıtılmalı. Çünkü evde şiddet gören kadının, fail erkekle birlikte aynı evdeyken yetkili birimlerden nasıl yardım isteyebileceği konusu ciddi bir konu.
* Kadınlar, güvenlikleri ve sağlık durumları arasında bir seçim yapmak zorunda bırakılmamalı. Sığınma evlerinde, korona teşhisi konmuş ya da şüphe taşıyan kadınlara yönelik güvenli alan tahsisi sağlanmalı.
* Alo 183 Acil Yardım Hattı olarak çalışmalı. Hat sadece kadına yönelik şiddet konusunda destek vermeli.
* Online sosyal, psikolojik ve hukuki destek verilmeli, kriz masaları oluşturulmalı.
* Kolluk kuvvetleri şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılması için gerekli uzaklaştırma kararlarını almalı ve alınan kararların takipçisi olmalı.
* Acil barınma ihtiyaçları salgına ilişkin sağlık önlemleri uygulanarak sağlanmalı. Şiddet mağdurları için ivedi durumlarda barınma merkezleri oluşturulurken, şiddet failleri arasında kendisine uzaklaştırma kararı verilmiş olanlar için de ayrı barınma ve karantina ortamları oluşturulmalı.