Covid-19 da normalleşecek mi?
Biliyorsunuz Cumhurbaşkanı Erdoğan normal hayata dönüşün kademe kademe başlatılacağını belirterek, bir normalleşme planının hazırlandığını bildirdi.
Normal hayata geçiş, virüsün yayılımını kolaylaştırma, ikinci dalgayı çağırma gibi ihtimaller üzerinden tartışılıyor.
Bu kadar çok ‘normal’ kelimesinin kullanıldığı dönemde bana anormal geleni söyleyeyim: Normalleşme sürecinin başladığı noktaların AVM’ler olması.
Neden oksijen alınabilecek alanlar, bulaşma riskinin daha az olduğu parklar bahçeler değil de, ‘AVM’ler?
Ekonomik daralma ile mücadele, pandemi ile mücadelenin yerini alıyor desek yalan olmaz.
Ancak bir de şu var: Biz normal hayata dönmek istiyoruz tamam ama Covid-19’un bundan haberi var mı?
Bakın daha üç gün önce Kırıkkale Valisi Yunus Sezer bir açıklama yaptı ve “Vaka oranının neredeyse sıfırlanmasının sevincini yaşarken, bu hafta başında bir gün içinde vaka sayısında önemli bir artış yaşandı” dedi.
Sebep de “Aaa tamam işte bitti bu iş, normalleşiyormuşuz” duygusuna kapılanların gerçekleştirdiği eş dost akraba ziyaretleriydi.
ABD son 1 ayda belgelenen en düşük günlük ölüm sayısına ulaşmıştı ve bu durum Trump’ın “Bitsin artık bu süreç!” talebine mesnet oluşturacak gibi görünüyordu. Ancak tam bu noktada başka bir şey oldu: New York Times ABD’deki yetkililerin iç yazışmalarını ve corona virüsü ile ilgili öngörülerini ele geçirdi ve bir özel haber yaptı. “İç yazışmalar’ gösteriyor ki, hükümetin gerçek fikri, Mayıs ayı sonuna doğru her gün 200 bin yeni vaka tespit edileceği ve her gün yaklaşık 3 bin insanın yaşamını yitireceği yönünde. Ele geçirilen belgelerde Salgın Hastalıkla Kontrol ve Mücadele Merkezi’nin “Çok sayıda bölgede acı ve ağırlık devam edecek” yorumunu yaptığı görüldü. Uzmanlar Haziran ayıyla birlikte yaklaşık vaka sayısında yaklaşık yüzde 70 daha fazla artış olacağını öngörüyor; işletmelerin ve ekonominin tekrar açılmasının ülkede son 7 haftada alınan önlemleri çöpe atacağını ifade ediyorlar.
Son olarak da iki gün önce Habertürk’ten Alper Uruş’un yaptığı Yeni Tip Koronavirüs’ü yenenler yazı dizisi için görüş veren babam Prof. Dr. Nihat Bengisu’nun uyarısını tekrar etmek istiyorum. Şunu demişti: “Yapılan kısıtlamaları doğru bulmakla birlikte bir kısmımızın rehavete çok yatkın olduğunu belirtmek isterim. Bayramdan sonra asla gevşemememiz lazım. Yüz yıl önce milyonlarca ölüme neden olan İspanyol gribine karşı ABD'nin Missouri Eyaleti'ndeki St. Louis şehrinde salgına karşı çok sıkı tedbirler alındı. Öyle ki birçok eyalette salgın yüz binlerce insanı öldürürken, St. Louis'de yok denecek kadar az can kaybı görüldü. Ancak kent halkı bir noktadan sonra rehavete kapıldı ve sonrası çok büyük bir yıkım oldu. Bu olay salgın araştırmalarına St. Louis Vakası olarak geçti. Bunu asla unutmayalım.”
DEVLETLER MALİYET HESABI YAPMAK ZORUNDADIR AMA…
Diyeceğim şu: Bir anlığına hükümetlerin siyasi politik etmenlerden bağımsız olarak sadece insan hayatını gözeten aygıtlar olduğunu düşünelim. O ihtimalde bile hükümetler, bir noktadan sonra alınan tedbirler, yapılan kontroller, uçuş ve karayolu yolculuğu kısıtlamalarının sürdürülmesi nedeniyle kötüye giden ekonominin sebep olacağı can kayıplarıyla, pandeminin sebep olacağı muhtemel can kayıplarını kıyaslayarak karar almaya başlayacaklar.
“Tedbirleri devam ettirmezsek kaç kişi Covid-19’dan ölecek, tedbirleri devam ettirirsek evine ekmek götüremeyen insanların yeterince beslenemeyen çocukları ya da virüs korkusundan hastaneye gidemeyen kalp damar hastaları arasından kaç kişi ölecek?” kıyaslaması yapılarak maliyet hesabı çıkarılacak.
Üzgünüm ama meselenin ardında iktidar kaybı, küresel şirketlerin baskısı gibi karanlık faktörler bulunmasa bile, devletler bunu yapar, bütüne bakarlar ve bir noktaya odaklanmanın bazı canları kurtardığını ama daha fazlasını riske attığını gördükleri anda o odaklanmanın sürdürülemez olduğuna karar verirler.
“Virüsle yaşamaya alışmalıyız” olarak yazılır, “Hayatı durdurabildiğimiz kadar durdurduk, bundan sonrasını kaldırmayız. Şimdi top sizde ey vatandaşlar. Ölmemeye çalışın” diye okunur.
O yüzden bundan sonrası bireye, vatandaşa, insanlara düşüyor.
Bayramdan sonra herkes kendi kişisel pandemi tedbirlerini uygulamak zorunda. Maske ve dezenfektan kullanımı her zamankinden önemli hale gelmek durumunda.
Her aile kendi çapında bir salgın kontrol merkezi olmak zorunda.
Siz siz olun, insanlarla toplu olarak bir arada bulunmayı gerektiren ortamlardan hiç değilse keyfi olanlarını eleyin, bir süre sinema, otel, AVM gibi yerlerde olmaktan kaçının.
Unutmayalım ki bir katille karşı karşıyayız. Bir bilinci olmadığı için ikna edemeyeceğimiz , “Bize bir deadline ver” diyerek pazarlık yapamadığımız bir katil.