Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Herkes her şeyin farkında. Sadece nasıl söyleyeceğini, nasıl çıldıracağını, nasıl haykıracağını bilmiyor insanlar.

        Sedat Peker’in eğer doğru değilse pekala yalanlanabilir olan iddialarının pek çoğu muhatapları tarafından yalanlanamadı çünkü.

        Bilakis.

        Yargıyla, hukukla, adalete erişim ve devletin adalet anlayışı ile ilgili ciddi soru işaretleri uyanıyor kafalarda.

        İçinden çıkılması güç, ikna olunması güç, anlamlı bir bağlama oturtulması güç çifte standartlar, paradokstan groteske varan çelişkiler ‘hukuk mekanizması’ ile ‘adalet arasındaki makası günden güne daha da açtı, genişletti.

        Misal 67 yaşındaki bir teyze, hem de şehit eşi olan yaşlı bir kadın (Ulviye Yiğitsözlü) Fetullahçı terör örgütü üyeliğinden yargılanacak, yani devleti tehdit ettiği varsayılacak, zor sürüklediği ayağıyla ha bugün ha yarın bir yerlerde bir şeyler yapacağı düşünülecek ama ülkenin altını üstüne getirme gücüne sahip kişilerin bazen kamu gücü kullanarak bazen de sırtını kamu gücüne yaslayarak oluşturduğu çıkar şebekeleri ülkeye tehdit kabul edilmeyecek öyle mi?

        REKLAM

        Bir ülke bu şekilde nasıl hukuk devleti olabilir, mümkün mü? Kanunlar, pratik ve adalet mefhumu arasında bu denli ciddi yarıklar oluşurken ‘kamu vicdanı’ nasıl sağ kalır bilen var mı?

        Bilen olduğunu sanmıyorum. Çünkü böyle bir tarif imkansız bir tariftir. Ve tehlikeye davetiye çıkaran da budur.

        Devlet hukukun eli aracısı olmazsa, sıradan düz sivillere yargı dağıtırken, yeri geldiğinde çuvaldızı kendisine batırmazsa, kire pasa bulanır ve arınmak için çaba göstermezse 'devlete sadık olmak' ile 'ülkeyi sevmek' arasında kalın bir çizgi oluşur.

        Devlet suçla mücadele etmek, suça dair iddiaların peşine düşmek yerine, suçu sahibinin gücüyle orantılı olarak tolere etme, görmezden gelme yoluna savrulursa “Bu böyle gitmez, ülkesini seven bu yana gelsin!” diyerek örgütlenenler, hatta şiddete başvuranlar olur. Katil olarak da anılmazlar, halk kahramanı olurlar.

        Bir başkonsolosu kaçırıp öldüren Mahir Çayan’ı bile halk kahramanı yapan süreçtir bu.

        Yolsuzluk algısının bu kadar yaygınlaşmış olmasına ve hükümetin devletle aynı şey olduğu günümüzde devletin gözlemlenebilir lakaytlığına baktığımda, ister istemez endişeye kapılıyorum.

        Zira yakın gelecek, devlete akıl, hukuk ve esenlik tavsiye eden Sedat Peker’in halk kahramanı olmasına gebe gibi görünüyor. AK Parti’nin 20 yıllık iktidarının son çeyreği kendini yetiştirmiş bir mafyözün milletin kalbine taht kurmasına tanık oluyor. Sadece bu durum bile, anlayan için kâfi miktarda kedere yol açmaya muktedir.

        Ama kötü haber bu değil.

        GEREĞİ YAPILMAZSA BU YOLUN SONU 17-25’İN AKLANMASINA ÇIKAR

        REKLAM

        Zira bunun daha ilerisi de olabilir.

        17-25 Aralık’la başlayan süreçte ‘yolsuzluk operasyonu’ diyerek hükümeti devirme işine girişenlerin kahramanlaşması bile söz konusu olabilir.

        İşin doğrusu darbe yapmasalardı şimdiye kadar çoktan öyle muamele görüyor olacaklardı.

        Millet aç gezerken viski ile araba yıkama görüntülerini sosyal medyada paylaşan, AK Parti’nin imkanlar havuzuna malum ittifaktan sonra eklemlenmiş yeni zengin Bugatti’li gençlerin sosyal medyada deşifre olan ‘dekadans’ görüntüleri, Meksika’nın uyuşturucu karteli Sinaloa’nın adamlarının ülkücü şarkılarıyla Türk ‘ortaklarını’ selamlama haberleri, her düzeyde lüks ve şatafata öykünen kamu görevlileri ve bütün bunları hiç kaale almayan külliye gerçeği derken, bu işlerin bahsettiğim noktaya gitmesi hiç zor olmaz.

        Hiçbir iddia ikna edici ve rıza üretici yöntemlerle yalanlanamaz yahut 'gereği yapılmaz' ise olacak olan bu ya da benzeri işlerdir.

        Gereği yapılmazsa, bu tefessüh FETÖ’yü aklar.

        17-25’i aklar.

        FETÖ’nün suç ve kabahatleri "Adamların bir bildiği varmış, biz anlamamışız" müphemliğinin sularında yıkanır. Bir şey şüpheli hale geldi mi, tam zıttına inkılap etmesi için aylar değil günler yeterli olur.

        Uyanıklar bunu bildikleri için Peker’i hiç alakası olmadığı halde FETÖ’cü ilan etmeye çalıştılar. Gerekçeleri "Eh çünkü ifşaatları FETÖ’ye yarıyor” şeklindeydi.

        REKLAM

        Gereği yapılsa, yaramazdı. Yapmadığınız için yarıyor.

        Gereğini yapın: 2015’te meclise sunulan ‘Kamu Şeffaflık Paketi’ni yeniden gündeme alın. Söz, "Şimdi mi aklınıza geldi, madem öyleydi, neden o paketi hazırlayan Ahmet Davutoğlu’nu ölmekten beter ettiniz?” demeyeceğiz.

        Ben demeyeceğim en azından.

        Benim tek derdim evladıma yaşanabilir bir ülke kalması.

        Çalışanın kazandığı, vatandaşlarının önünü görebildiği, mahkemelerine güven duyulabilen, şeffaf ve öngörülebilir yönetim, kanun önünde herkesin eşit olduğu bir ülke.

        Başka bir derdim, başka bir duam yok.

        TABAN HÂLÂ “ONLAR BOZDUĞU İÇİN ANCAK ONLAR DÜZELTİR” DERKEN...

        İnsanlar neden hala anketlerde sizin partinizin adını veriyorlar biliyor musunuz?

        “Çok kötü bozdunuz ama çok incelikli bozdunuz o yüzden ancak yine siz kendileri düzeltebilirsiniz” diye.

        Defalarca duydum bunu. Çeşitli şekillerde ama hep aynı mealde.

        O halde düzeltin.

        Büyük bir huruç hareketi, arınma ve temizlik başlatın, tuğlayı çeken siz olun.

        Altında kalan kolunuzmuş, ayağınızmış bakmayın.

        Seçim kazanır mıyım, seçim kazanamaz mıyım kaygısı gütmeyin.

        REKLAM

        Çünkü bunu yapmadığınızda kaybedeceğiniz /kaybedeceğimiz şey seçimden çok daha fazlası olacak.

        Hiçbir seçim, hiçbir güç mücadelesi bu toprakların, bu insanların, bu inancın, milyonlarca masumun damgalanması ve bir daha başlarını kaldırmayacakları bir geleceğe icbar edilmesi riskine değmez.

        Çok büyük bir kumar oynadınız, size inanların bolluğunu mesnet alarak bu riske girdiniz, inananların inancını sermaye ettiniz.

        Sayenizde ‘Anadolu İrfanı’ ifadesi artık ya küfürlerin ya da esprilerin müdavimi.

        Bu yanlıştan dönün, kazanırsanız kârlı çıkar, kaybederseniz hiç değilse güzel kaybedersiniz.

        İtibarlı bir kaybediş, pespayelikle kazanmaktan hayırlıdır.

        Yazıları seçip Cumhurbaşkanının önüne koyan arkadaş…

        Senin de gereğini yapman hayırlı olandır.

        Bak, Washington’dan, Brüksel’den değil; hala dönüp dönüp "Yaparsa o yapar, bu pisliği temizlerse yine o temizler" diyen, ama bir hareket, bir hamle göremeyenlerin kaçan uykularından bildiriyorum…

        İşe bu sesi duymakla başla. Bu ses doluya koysa almayan boşa koysa olmayan, her şeye rağmen hala Erdoğan’a da devletine de kıyamayan ama kara kara düşünmekten ciğeri solanların sesi.

        O babaların, annelerin, amcaların teyzelerin mahcup olmaktan yorgun düşmüş omuzlarında devleti bir kez daha kaldıracak; sizleri ‘dış güçler’ ‘ama o terör örgütü’ ‘o hain öbürü dönek’ şablon düşmanlarından bir kez daha kurtaracak güç yok artık, bitti o.

        REKLAM

        Bu kez ne yapılacaksa siz yapacaksınız.

        Millet yeterince sınav verdi. İyi notlar aldı, sınıfı geçti.

        Bu ise artık sadece sizin sınavınız.

        Kalsanız bile geçmeye çalışın, sahici bir çaba gösterin.

        Aksi takdirde affedilmeyeceksiniz.

        Diğer Yazılar