Cumhuriyet kadınları Taliban'ı kutlarken…
Doğu Perinçek liderliğindeki Vatan Partisi’ne yakın olduğu bilinen Cumhuriyet Kadınları Derneği’nin Afganistan’da yönetimi ele geçiren Taliban’ı tanıdığını ifade eden bildirisi kimilerini çok şaşırttı ve tartışma yarattı. Derneğin bildirisinde “Bağımsız Afganistan’ı tanıyoruz, tanımayanı da tanımıyoruz” gibi ifadeler yer aldı. Hatta şöyle bir soru soruluyordu: “Şeriatla yönetilen ABD dostu ülkelerin kadınlarını dert etmediniz de ABD’yi ülkesinden söküp atan bir millet olunca mı tanımamaktan bahsediyorsunuz?”
Şimdi elbette bunlar Doğu Perinçek’in görüşleri.
Ancak kendisine Cumhuriyetin Kadınları diyenlerin bu görüşleri, laik çağdaş modern kadınlar olarak nasıl sahiplenebildikleri akıllara durgunluk veren bir durum.
Bu Cumhuriyet Kadınları 28 Şubat döneminde genç kızların başörtüleriyle eğitim göremeyeceklerini buyurmuş olan kadınlar. Bu Cumhuriyet Kadınları Hayrünnisa Gül, başörtüsüyle Çankaya Köşkü'ne girecek diye ‘Atammm’ diye başlayan ağıtlar yakmış olan kadınlar.
Meğer başörtüsü düşmanlıklarının nedeni burka seviyor olmalarıymış.
PERİNÇEK NEDEN TALİBAN'I KUTLADI?
Doğu Perinçek’in “ABD emperyalizmine karşı bağımsızlık mücadelesi veren herkes kardeşimdir” duruşu, yeni bir şey değil.
Perinçek dünyasında saygı duyulmaya değer olan her şey ‘bağımsızlık’ kavramına, empeyalizm de sadece ‘ABD emperyalizmine’ indirgenir.
Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, temiz siyaset için mücadele etmek, yerel otoritenin dikta rejimine karşı şeffaflık ve demokrasi talep etmek, kadın hakları gibi meseleler ikincildir.
Sorulunca “Devlet bağımsız ise gerisi zaten olur” gibi kestirmeci bir yaklaşımla yuvarlak cümleler kurar ama çok bellidir ki, söz konusu değerleri aslında o kadar da önemsemez, hatta ‘ABD propagandası’ olarak görür.
Ona göre demokrasi demek, çoğulculuk demek, merkezi idarenin güçlü yerel aktörlerce denetlenmesi demek, yargının siyasi otoriteye karşı bağımsızlığının sağlanması demek Amerikan propagandasıdır ama Çin’i övmeyi hiçbir zaman Çin propagandası olarak, Çin lehine kültür emperyalizmi yapmak olarak görmez.
Varsa yoksa ABD emperyalizmidir.
Ona göre ABD kime bulaştıysa ya da Doğu Bey kime bulaştığı izlenimini edindiyse o kişi iyidir. Saddam iyidir, Esad iyidir, Kaddafi iyidir, dolayısıyla Taliban da iyidir. “Kötü olsalardı ABD onları başının üstünde taşırdı” diye düşünür.
Şöyle bir olasılığı düşünmez: Bunlar korkunç insanlardı, ABD bir rüşvet karşılığında bunlara bir süre tahammül etti ama astarı yüzünden pahalıya gelmeye başladıklarında onları yok etmekte ya da kaderlerine terk etmekte sakınca görmedi.
Bu cümleler tahmin değil. Kendisi söylüyor. En son Mehmet Akif Ersoy’un "Nedir Ne değildir” programında aynen şu cümleyi ifade etti mesela: ”Saddam kötüyse ABD neden onu yok etti?”
Bunu neden anlattım?
Perinçek’in Taliban’ı "milli mücadele veren ve Amerika’yı kovan" bir unsur olarak ‘kutlaması’ aslında kendisi açısından son derece tutarlı.
ABD’nin Afganistan’da askeri var mıydı, evet. İşgalci bir güç müydü, evet. Taliban ABD ile savaştı mı, evet. (Hayır diyenler 3000 ABD askeri nasıl öldü sorusunu bir zahmet cevaplasın.)
Günün sonunda ABD topuklayarak Afganistan’dan çıktı mı, evet.
Dolayısıyla Taliban, herhangi bir aksiliğe -mesela belki Çin’in işçi ve mühendis ordusu ila istila etmesine kadar - Perinçek’in tebrik etmeye devam edeceği bir unsur olabilir.
BİR BAŞARI VAR AMA BU BAŞARIYI KUTLAYAMAYIZ
Taliban’ın on yıllardır süren direnişinin nihayet ABD’yi ülkeden kovmasını sağladığına, bunun Taliban lehine bir ‘başarı’ olduğuna hiç kuşku yok.
Kuşku verici olan bu olayı kutlamaya değer görmek, söz konusu başarının bedellerini dikkate almamak.
Kendi küçük havuzunda ABD’ye karşı galip gelmiş her otoriteyi, geçmiş ve olası maliyetlerine rağmen kahraman ilan etme yanlısı olan başka eğilimler de var. Özellikle bazı İslamcı erkeklerde oluyor bu eğilim.
Doğrudur, Taliban Afganistan gibi üst üste yaşanan iç savaş dış müdahaleler, Eşref Gani ve yardımcısı Raşid Dostum’ın sefih hayatları, sarayları ve yolsuzluk hikayelerinin, kadınlara tecavüz ve pedofili gibi suçları işleyenlerin ferah feza gezmesine neden olan bir başıbozukluğun, asayiş sorununun bir sonucu aynı zamanda. Tam olarak bu nedenle halkta karşılığı var. Tek kurşun atmadan bölgeleri ele geçirmesi ve hızlı ilerleyişi bundan.
Ayrıca şu da doğrudur, uzak doğu geleneklerinin hala diri olduğu yerlerde kadınların uğradığı zulümler adına sadece Müslüman topluluklara büyüteç tutmak ne adil ne de rasyonel bir tutum.
Hindistan’ın Hindu köylerinde hala çeyizi beğenilmediği için çeyiziyle birlikte yakılan yeni gelinler var. Taliban’ın yönetmediği yıllarda da Afganistan kadınları müsterih değildi.
Ayrıca “Ama şimdi kız çocukları okula gidemeyecek” diyenler Afganistan’daki erkeklerin sadece %20’sinin okur yazar olduğu gerçeğini bilmiyor. Bunlar İdlib’te IŞİD tarafından yapılmış vahşetleri içeren videoları Taliban’ın zulümleri diye twitter'da dolaştıranlar için önem arz etmiyor olabilir ama gerçeğe ulaşma gibi bir derdiniz varsa, önemli.
“ABD’yi kovmuş” olan Taliban değil de küçük bir topluluk olan komünist hareket olsaydı Türkiye bu konuyu bu kadar çok tartışır mıydı?
Cevap çok net: Hayır.
Olayları, olaylar Türkiye’de oluyormuş gibi tartışan, lafın arasında sürekli İslam'la kavga eden kesimlerin bir derdi de fena halde İslamofobik olmaları ve Taliban sana söylüyorum ama Tayyip sen anla haleti ruhiyesi içinde olmaları. Açıkçası İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinin akabinde bir de "Taliban ile aramızda inanç bakımından çok da fark yok" gibi açıklamalar yapan iktidar ferasetsizliği kendisiyle beraber bu ülkede yaşayan dindarlara verilen bu mesajı adeta ısmarlamış, garanti etmiştir.
Bunlar böyle.
Adil olalım, özellikle Afganistan’ın tarihi ve sosyolojisi hakkında daha önce hiç merak edip kitap sayfası çevirmemiş olanlar yatıp kalkıp Afganistan ve Taliban hakkında hakaretamiz yakıştırmalar yapmayıp, hiç değilse bir süre beklesin, sabretsin, tamam, ona da ‘Ok’…
Peki kutlama zorunluluğu nereden çıktı?
Bir kadının Taliban’ı, bütün olası bedellere rağmen “halkta karşılığı var” diyerek meşru ve umut vaadeden bir aktör gibi görmesi mümkün mü?
Ben Müslüman bir kadınım, ABD sevdalısı filan da değilim.
Köşe yazarlığı tarihimin başlangıç kısmı, -ABD’nin Irak’ı işgal ettiği dönemdi- ABD’nin askeri ve siyasi hegemonyasını eleştirmekle geçti.
Ancak ben dahi, bundan sonra Afganistan’da Taliban yönetiminde kadınların başına ne geleceği konusunda ümitvar değilim ve onlar hakkında müsterih olamam, olamıyorum.
On yıllardır başörtülüyüm ama devletin "Herkes başını örtecek" yahut "Kocasına itaat edecek" sopası salladığı bir yerde nefes alamam.
Yaratıcıma duyduğum imanı ve sevgiyi bana karşı koz olarak kullanmaya kalkacak bir rejimi kutlayamam.
Bugün İslam’ı tecdit etme gibi bir kaygı gözetmeyen aktörlerin "Şeriat hukuku uygulanacak, demokrasi de olmayacak" diyerek yönetecekleri ülkede vuku bulabilecek şeyleri az çok tahmin ediyorsanız, siz de müsterih olamazsınız. Olmamalısınız.
Çünkü o rejimde, büyükşehirlerde değilse bile kırsalda, rejimin kendisinin değilse bile çomarlarının yapacağı şeyler az çok bellidir.
Kadınları duvarların arkasına itmek, duyulmaz ve görünmez kılmak, kadınların ailedeki erkeklerle yaşanan çatışmaları /şiddet vakalarını iletebilecekleri ve hukuki bir çözüm bulacabilecekleri mercilerden yoksun kalması ya da o mercilere erişimlerinin imkansızlaşması, miras hukukunda erkek kardeşlerinden daha az bir paya razı olmaya zorlanmaları, zorla evlendirilmek ve giderek "Kadının yapabileceği en iyi meslek anneliktir" denilerek kuluçka makinesi haline getirilmek, çok eşliliğin norm haline getirilmesi, erkeklerin kadınları diledikleri zaman diledikleri şekilde boşamaları ve nikah akdi feshedilmiş kadınların yapabilecekleri bir meslekleri de olmadığı için mahvolmaları.
ABD’YE KARŞI OLMAK BİR YÖNETİMİ ‘İYİ’ YAPMAYA YETER Mİ?
Bir rejim sadece "Düşmanları denize döktü" üzerinden aklanıp ‘şahane’ olmaz.
Egemenliğini elde ettikten sonra o egemenlikle ne yaptığı ya da ne yapmayı planladığıdır bir rejimi iyi ya da kötü kılan.
Kuzey Kore bugün dünyanın pek çok devletinden daha bağımsız.
ABD’yi tehdit edecek cesarete sahip, çünkü nükleer silahı var.
Ama katarakt ameliyatı yapabilen doktoru yok.
Hanedan, ülkeyi küresel ekonominin, anlaşmaların, paktların bir parçası yapmıyor, halkın dünyaya erişimini tamamen kapatmış durumda. Tamamen içine kapalı bir "Biz bize yeteriz" düzeni kurulmuş ve halka din gibi kabul ettirilmiş durumda, hanedan üyeleri de o dinin tanrısı. Şaka değil, halk her gün Kim Il-sung,Kim Jong-il ve son hükümdar Kim Jong Un’un heykellerine resimlerine secde ediyor.
Cumhuriyet Kadınları Derneği’nin bildirisinde dendiği gibi "Bağımsızlık, gerçek uygarlığa kavuşmanın ön şartıdır” diye bir şey yok yani.
Dolayısıyla bu ‘Cumhuriyet Kadınları’nın gönlünün bu denli ‘geniş’ olmasında ne akıl var ne de îzan.
Olsa olsa, bana “İşe bakın. Cumhuriyetin kızları Taliban’ı kutlarken İslam’ın kızları anti Taliban oldu" dedirten bir tuhaflık var.