Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Asgari ücrete beklenen zam, beklenen oranın da üzerinde bir oranla geldi. Asgari ücret net 2825,90 kuruştan net 4253 TL’ye çıktı, yani %50’nin üzerinde zam yapılmış oldu.

        Ayrıca şöyle bir yenilik var: Artık asgari ücret alanlar gelir vergisi ve damga vergisi ödemeyecek.

        Cümleyi şöyle de kurabiliriz: Asgari ücret alanlar yıllardır gelir vergisi ödedi bu ülkede.

        Kimse de "Ne geliri arkadaşım, gelir demeye bin şahit gerektiren miktardan neyin vergisini alıyorsun" demedi.

        Daha doğrusu diyenler demekten yorulmuş, artık söylemeyi bırakmıştı.

        Böyleydi evet, zenginden alıp fakire vermesi gereken devlet bizde fakirden alır, zengine ise vergi affı yapar.

        Ülkemiz öteden beri geliri vergilendirme ve aldığı verginin karşılığını verebilme noktasında pek adil bir hesaplama ve ölçümleme şemasına sahip değil.

        Asgari ücretten alınan gelir vergisi bunun en açık örneğiydi. Bu konuda bir aydınlanma yaşanmasına ve hatadan dönülmesine ne kadar sevindiğimi anlatamam.

        Biliyorum, enflasyonist baskılar karşısında o ücret artışı kısa sürede buharlaşacak. Ama dar gelirlinin ‘şimdilik’ kısa bir süre için olsa bile nefes alması çok değerli şu an.

        Nefes derken alegori yapmıyorum.

        Bizzat nefesin kendisinden bahsediyorum. Öz hakiki somut nefesten.

        Şakası yok zira.

        Süte bakıp alamıyordu insanlar. Yumurtaya bakıp iç geçiriyorlardı. Beyaz peynirin kilosu olmuş 70 TL… Bot ve çizmelerin fiyatını gördünüz mü? Suni deri olanların en mütevazileri 250’den, hakiki deri olanların en çirkinleri 450’den başlıyor… Her yıl kışa girerken oğlunun kızının botlarını yenileyen ebeveynler iki yıldır evlatları karşısında mahcup.

        Anlayacağınız şu artış olmasa ağır psikolojik buhranlar, bireysel trajediler ve büyük aile dramları görecektik.

        İster siyasi maksatla olsun, isterse bir erken seçim kararına altlık yapma hesaplarının habercisi. Şu an o önemli değil.

        Çünkü insan hayatlarının ipin ucunda olduğu bir yerde buna bakılmaz.

        Asgari ücrete yapılan zam, şimdilik yüzbinlerce insanın hayatını kurtardı. Bir süreliğine daha nefes alacaklar ve bu çok değerli.

        ÖTV YA DA ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZASI (GARANTİLEME) VERGİSİ

        Umarım benzer bir aydınlanma da arabalardan alınan ÖTV konusunda yaşanır.

        Çünkü ölümlü araba kazalarının en temel nedeni ÖTV.

        Çok eski yıllarda yolların bozukluğu, bölünmüş yol yokluğu bir sebepti. Ama AK Parti’nin övünmeyi sevdiği hizmetlerden birinin gereği olarak, doğrudur artık ülkede yol gibi yol var, coğrafyanın her yanına dağılan kaymak gibi asfaltlar.

        Ama bu kez de arabalar pahalı. Hem de çok pahalı.

        Şöyle anlatayım.

        Türkiye’de sağlam bir araba almak istediğinizde ödediğiniz fiyat aslında arabanın gerçek fiyatı değil malum.

        Ödediğiniz fiyatın yarısı vergiye gidiyor, kendinize bir araba alırken bir tane de devlete alıyorsunuz.

        ÖTV’ye karşılık gelen vergiler konusunda ABD’de % 3, Kanada’da % 5, Japonya’da % 8, Almanya’da % 19, Fransa’da % 20, İspanya’da % 21 ve İtalya’da % 22 civarında vergi alınıyor.

        Türkiye’de ise 2020’de çıkan bir cumhurbaşkanlığı kararnamesi ise oranlar çok yükseldi. O kadar ki, orta ve üst grup otomobillerde ÖTV oranlarına yapılan zamlar konusunda ‘dünya lideri’ durumundayız.

        Üst dilim arabalarda tavan yüzde 160’tan yüzde 220’ye çıktı mesela, KDV ile birlikte en üst otomobil vergisi yüzde 277'ye yükselerek, tüm dünyada rekor kırdı.

        Bunun acı yanı, bu nedenle insanların çok düşük segmentte arabaları yıllarca kullanması, yollarımızın yaşı geçmiş, yani evrensel standartlarda ‘hurda’ olmuş arabalarla dolu olması ve doğal olarak ölümlü trafik kazası oranımızın da oldukça yüksek olması.

        Siz bakmayın sürekli kişi başına düşen otomobil sayısı arttı yok efendim aynı hanede iki arabası olanlar şu kadar yükseldi diye rakam verenlere.

        Gerçek tablo başka.

        Ama önce bir hatırlatma:

        Türkiye’de 2012’den beri işleyen bir sistem var. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın uyguladığı "Ömrünü Tamamlamış Araç Bertaraf Takip Sistemi”. Kısa adıyla ÖTA.

        AK Parti’nin parti gibi parti hükümet gibi hükümet olduğu zamanlarda yürürlüğe girmiş, ileri medeniyet ülkelerine yaraşır bir uygulamaydı.

        Bu sistem sayesinde ömrünü tamamlamış olan M1 ve N1 sınıfındaki araçlar kayıtlı bir şekilde hurdaya ayrılıyor ve ekonomiye kazandırılıyordu.

        ÖTA halen devrede, iptal edilmiş değil ama teşvik bitti, hayat şartları mahvoldu ve artık kimse aracını hurdaya ayıramıyor!

        Anadolu Ajansı'nın verilerine göre 2018'de 150 bin 611 adet araç, devlet gözetiminde hurdaya çıkarılarak ekonomiye kazandırılmıştı.

        2019’da bu sayı 295 bin 704'e kadar yükselmişti.

        Hoş o zamanlarda bile Türkiye’deki dört araçtan biri ‘hurda’ idi. Yıl 2017 idi ve yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre trafikteki araçların %45’i 12 yaşın üzerindeydi.

        Ama devletin eski araçları hurdaya ayırmayı teşvik etmesi ve insanların bütçesinin yeni araç satın almaya hala müsait olması nedeniyle, ömrünü tamamlamış ya da tamamlamak üzere olan araçların trafikten çekilmesi hala mümkün olabiliyordu .

        Ancak 2020 ve 2021 yıllarında bu rakam hızla düştü, adeta tabana yapıştı.

        2020’de trafikten çekilen araç sayısı 3.128'e kadar geriledi.

        2021’de de rakam aşağı yukarı aynı.

        Pandemi şartları, araba fiyatlarındaki artış ve 2020’deki ÖTV zammı derken sonuç: İnsanlar artık isteseler de arabalarını hurdaya çıkaramıyor, hurdayla yola çıkıyorlar.

        Dar ya da orta gelir grubu yıllarca para biriktirip hayalini kurduğu arabayı alamıyor. Sadece hayalleriyle ilgisi olmayan ama bütçesine uygun; yani yaşlı ya da kaportası kağıt gibi olan arabalardan alabiliyor.

        Onlar aynı zamanda orta ya da üst segmentteki bir araçla yapılan ve herkesin sağ kurtulabildiği kazaların benzerini yaptıklarında hayatlarını kaybeden kesim.

        Ya da şöyle söyleyeyim, belki daha etkili olur…

        Faiz indirimi yapılırken, bankaların bu şekilde düşük faizle kredi verebileceği ve insanların da konut, araba alımlarına yönelerek ekonomiyi canlandıracakları iddia edilmişti.

        Bu ÖTV ile zor.

        Diğer Yazılar