Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ben Gezi eylemlerinin sahiden bir çevre eylemi olarak başladığını, polis şiddetinin gerçekleşmesinden sonra daha keskin bir protestoya dönüştüğünü, devamında ise artık bir ayaklanma halini aldığını düşünenlerden biriyim.

        Eylemselliğin aldığı son hale karşı muhalefet de ettim. Çünkü geldiği son aşamada artık barışçıl protesto gerçekleştirenler ile hükümeti çalışamaz hale getirenlerin ve hükümeti devirmeye çalışanların niyetleri iç içe geçmişti, biri nerede başlıyor diğeri nerede bitiyor anlaşılamıyordu.

        Gezi, Erdoğanizm’in doğmasına yol açtı arkadaşlar.

        O kadar sert bir kırılma yarattı ki, kendi dışındaki süreci de belirledi. Fırsatçılara gün doğdu ve adım adım her şey kötüye gitti. Sırf bunun için bile Gezi’yi olumlu bir milat olarak anmam.

        Ancak.

        O günden bugüne 9 yıl geçti.

        9 yılda çocuğunu kaybeden anneler bile kalben iyileşiyor. Acıyı unutmasa da acıya alışabiliyor.

        Bir: İktidar bu konuda bir türlü iyileşemedi. Hala alışamıyor. Bu yüzden Osman Kavala’dan, 70 yaşındaki Mücella Yapıcı’ya, duruşma için Almanya’daki hayatını bırakıp gelmiş olan Çiğdem Mater’den, Tayfun Kahraman’a, Yiğit Ali Ekmekçi’ye kadar birçok insan cezaevinde.

        İki: ‘Gezi’yi meslek edinenler de yatışamıyor, şirazeyi kaçırıyorlar.

        Hatta birkaç aydır Gezi’yi muhalefet için bir kırmızı çizgi haline getirmeye çalışıyor, “Gezici değilsen AKP’lisindir” gibi bir kafayla esasen altılı masayı ve oluşturabileceği konsensusu hedef alıyor, sabote ediyorlar.

        Bunlar böyle.

        Lakin, Gezi’nin darbe girişimi olduğuna, Gezi’ye katılan herkesin terörist olduğuna inanmıyorum, erkeklerinin çürük, kadınlarının sürtük olduğu gibi ifadeler ise kulaklarımın yanmasına neden oldu.

        Ülkeyi yöneten akıl her ağzına geleni söyleyebilir mi? Nerede görülmüş bu? Böyle bir üslup yok, olamaz.

        KELİME KONUŞMA METNİNDE YOK

        Çürüğü bilmem, sürtük kelimesi bizatihi kadınları ilgilendirdiği için korkunç. Kelimenin prompterda yazdığı haberleri yapıldı ama bu doğru değil. Beştepe’den ve sağlam kaynaklardan edindiğim bilgiye göre konuşma metninde öyle bir ifade yok. Cumhurbaşkanı'nın metnin dışına çıktığı anlardan biri daha söz konusu.

        Tabii bu neyi değiştirir bilmiyorum. “Biraz da ‘çevresi iyi kendisi kötü’ diye takılalım” diyecek olanlar varsa, bakın onların işine yarayabilir.

        Sözün özü birkaç gün “Acaba ben bu kelimeyi, çok gezen, eve girmeyenleri ifade etmek için kullandım” diye bir yumuşatma açıklaması gelir mi, diye bekledim.

        Yok, gelmedi. Bilakis Cumhurbaşkanı kelimenin arkasında durdu.

        Gezi hakkındaki olumsuz kanaatimi girişte belirttim. Ama kendimi kandıramam. Gezi’nin özellikle başlangıç safhasına, yani gitarlı müzikli şiirli şarkılı kısmına geçerken uğrayan genç kızlar, öğrenciler, anneler de gitti.

        Burası torunumun oynayabildiği tek alan diyen bir yaşlı teyze vardı mesela.

        Başörtülü kadınlar da vardı.

        AK Parti’yi epey desteklemiş, mütedeyyin camiayı etkilemiş yazar düşünür kimselerin kızları da vardı. (İktisatçı düşünür Mustafa Özel ne diyordur acaba bu işe?)

        Kaldı ki, “Evet burası park olarak kalmalı, her yerde her istediğinizi yapamazsınız” itirazını ağzını bozmadan duvarlara küfür yazmadan ifade edenler de vardı.

        İşlerin feci bir noktaya gittiğini görünce meydandan ayrılan kimseler de vardı.

        Hepsi mi sürtük oldu şimdi?

        Günlerdir düşünüyorum ve kulaklarıma inanamıyorum.

        Bazıları benim kadar bile düşünüp üzülmedi yalnız, onu biliyorum.

        Feminist literatürden bihaber olanlar bilmez.

        Her kadın böyle bir hakaretle karşılaştığında gözüne fener tutulmuş tavşan gibi apışıp kalmaz.

        Gezide yer alan feminist kadınlar ‘velev ki, sürtüğüz’ diyerek karşı atağa geçer böyle bir durumda. Nitekim böyle tweetler de gördüm.

        Çünkü feminist pratik şöyle der: “Erkeklerin size saldırmak için sarf ettiği kelimeler yüzünden travma geçirmeyin, bilakis, sahiplenin. Böylece sizi, o aşağılayıcı ifadelerle yaralayamayacaklarını göstermiş olursunuz.”

        Hâkeza, 70 yaşında cezaevine konulmuş olan Mücella Yapıcı dedi ki: “Velev ki çürüğüz, velev ki sürtüğüz ama haklı ve dürüstüz.”

        İşin ilginci, Gezi’de duvarlara yazılan küfürleri temizleyenler ya da farklı renklere boyayarak üzerini kapatanlar da aynı kadınlardı. Yine aynı Mücella Yapıcı kendisini ziyarete gelen Özgür Özel’e hatırlatmış bunu. Mor boyalarla o küfürlerin üzerini kapattık, ellerimiz her yerimiz mor oldu diye.

        Bu hakaret, Gezi eylemlerine katılan kadınlarla, katılmayan kadınlar arasında derin, geçilmesi zor bir uçurum oluşsun diye sarf edildi.

        Çocuk parklarında karşılaşan kadınlar, çocuklarının beraber oynamasına izin vermeyecek kadar ayrışsın isteniyor adeta.

        Kadınlar buna izin vermemeli.

        İzin vermemeliyiz.

        Diğer Yazılar