Böyle bir adamı işe alır mısınız?
Yazar-yönetmen Nora Ephron o harika kitabı “Yaşlanıyor muyum Ne”de hayattan öğrendiklerini alt alta sıralıyor. Aldığı bir ders oy verme oranının epey düşük olduğu ABD’de seçimlerin Anayasa Mahkemesi için önemli olduğu.
Anasaya Mahkemesi yani “Supreme Court” en üst makam olarak kanunların Anayasa’ya uygunluğunu görüşüyor ve önemli konularda çığır açıcı kararlara imza atıyor. Kadınların doğum kontrol hakkı, ifade özgürlüğü, siyahlara seçme ve seçilme hakkı, kadın-erkek veya evlilik eşitliği gibi tartışmalı konularda son sözü söylüyor ve önemli sosyal devrimlerin bir daha tartışılması teklif dahi edilemez şekilde kanunlaştırıyor. Bu devrimler sadece ABD’yi de ilgilendirmiyor; dünyanın geri kalanına da dalga dalga yayılıyor.
Cumhuriyetçi başkanlar muhafazakar yargıçları, demokratlarsa özgürlükçü-liberalleri atıyor Mahkeme’ye. Senato sorgusundan geçtikten sonra oyla seçiliyorlar ve ömür boyu görev yapıyorlar Mahkeme üyeleri. Ve muhafazkarlar da yıllardır SupremeCourt’ın kararlarını tartışmaya açmak, mahkemeyi ele geçirmek istiyor.
SARHOŞ OLUP KENDİNDEN GEÇİYOR
Görev bu kadar önemli olduğu için de yargıcın inanılırlığı, güvenilirliği belirleyici kriterler arasında yer alıyor.
Donald Trump’ın Mahkeme’ye atamak istediği Brett Kavanaugh diye bir yargıç var. Hakkında lise yıllarından onu tanıyan bir kadın çeşitli iddialarda bulundu. Gençliğinde içki problemi olduğu bariz olan, sık sık içkiyi fazla kaçırdığı anlaşılan Kavanaugh’un sarhoş bir anında kadını odaya kapatıp üzerine çıktığı, tecavüze yeltendiği, kadının son anda kurtulduğu… Ardından başka tanıklar da Kavanaugh’un sarhoş bir anında cinsel organını çıkartıp bir başka kadının suratına salladığını, içip içip sık sık kendinden geçtiğini söyledi. Kimi arkadaşları ise Kavanaugh’a destek çıktı.
Brett KavanaughYargıç geçen hafta tarihi bir oturumda Senato’da kendini savunmaya çalıştı. Savunurken de en büyük şahidi bağımlılık tedavisi gören, sağlık sorunlarıyla boğuşan ve hayatının büyük bir kısmını aramayan yakın arkadaşı Mark Judge’dı. Senato önünde ifade vermeyi reddeden Judge’ın malum olay esnasında odada olduğu, bir kadın taciz edilirken kahkahalar attığı öne sürülüyor.
İki cümlesinden biri “Evet bira içtim, bira seviyorum, sık sık spor yaptım, ağırlık kaldırdım” diyen Kavanaugh’un bir diğer tanığı da 1982 yılındaki takvimleri. 1982 yılında tuttuğu takvimleri kim hala saklar, bilmiyorum.
Buna karşılık lise yıllığı da geçen haftaki sorgulamalarda gündeme geldi. Birçok liseli yıllığında saçmalamıştır belki ama Kavanaugh’un sayfasında yer alan şifreli mesajlar bugüne ışık tutacak nitelikte. “Renate Mezunu” lafı geçiyor mesela bir yerde. Çeşitli erkekler kendilerini Renate’nın “tedrisatından geçmiş” gibi göstermek için bu iğrenç kalıbı uydurmuş. Elbette altında cinsel bir ima var.
Kavanaugh’un sayfasındaki bir diğer tabir de “Şeytan Üçgeni.” İki erkek ve bir kadının seks yapmasının argo adı ama yargıca göre “içilince oynanan bir oyun.”
AÇIKLAMALARI YANLIŞ VE YANILTICI
Basit bir Google araştırmasıyla bunların seks göndermeleri olduğu ortaya çıkıyor. Üzerinden yıllar geçtikten sonra Kavanaugh bu ifadeler hakkında yanıltıcı şeyler söylüyor ama.
Ertuğrul Özkök dün “Yıllık bile sorgu konusu oldu” diye dalga geçiyor. Oysa sorun hafife alınmayacak kadar ciddi. Yaşını başını almış, kendini kontrol etmekte zorlanan, kime nasıl hitap edeceğinden hala bihaber, bağırıp çağıran, İbrahim Tatlıses gibi kontrollü gözyaşı gösterilerinde uzmanlaşmış bir adamın kasten gerçekleri çarpıtması. Geçmişine gülüp geçeceğine, ya da pişmanlığını açıklayacağına, özür dileyeceğine kandırmayı tercih ediyor. Ve hep üste çıkma derdinde. Asıl karaktersizlik de bu.
Böyle biri herhangi bir iş için mülakata girse hademe olarak işe alınmaz…
ABD’nin bugünlerde ortadan ikiye bölünmesinin nedeni de bu: Güvenilmez olduğu her halinden belli biri ömür boyu sürecek bir göreve atanmak üzere.
***
Kadın her zaman daha üstündür
Hakkında soruşturma açılan Hillary Clinton tam 11 saat boyunca Senato’da istifini hiç bozmadan ifade verdi. Bir an bile sinirlenmedi, sesini yükseltmedi, ağlamadı, bozulmadı, üslubunu değiştirmedi, hiç kimseyi küçümsemedi. En aptal sorulara (ki epey vardı) bile mantıklı cevaplar verdi, gerektiğinde söylediklerini herkesin anlayabileceği şekilde tekrar etti.
Dr. Christine Blasey Ford da geçen hafta senatörlerin önünde aynı dik duruşu sergiledi. Kavanaugh’u cinsel tacizle suçlayan Ford yer yer ağlayacak gibiydi ama hiç ağlamadı. İnandırıcı, kendinden emin, sakin ve serin kanlıydı. Korktuğu her halinden belliydi ama bu sorguyu da ciddiye aldı.
Dr. Christine Blasey FordPeki ya Kavanaugh?
Daha 15’nci dakikada ağlamaya, bağırmaya, bir süre sonra da senatörleri aşağılamaya, kendisine sorulan soruları muhataplarına döndürmeye başladı. Çünkü Kavanaugh hala tam olarak kazınmayan bir erkek zihniyetini temsil ediyor. Erkeklerin ne yaparlarsa yanlarına kar kalacağına dair yıllardır süregelen yanlış bir ezber bu.
KADINLARA BİÇİLEN ROL
Erkek toplumu tarafından belirlenen kurallara göre kadınların öfkelenmemeleri, kendilerini kontrol etmeleri bekleniyor kamusal alanda. Sinirli, ağlayan, mağdur kadın ciddiye alınmıyor, hatta “rol yaptığı” gibi yakıştırmalarla küçümseniyor.
Ama erkekler ne isterlerse yapmaya özgür davranıyor her fırsatını bulduklarında.
Doğrusu, saatler süren iki ifadeyi de izlemenizi tavsiye ederim. Amerikan siyasetini boş verin, toplumdaki kadın-erkek dinamiklerini anlamak ve bir şeylerin yanlış gittiğini, #metoo çağında bile böylesi bir erkek ayrıcalığının kafasını kaldırabildiğini görmek için bir ibret tablosu. Bu yanlışlık ne zaman son bulacak, hiç bilmiyorum. Bunca senedir süren feminist hareket, kadın-erkek eşitliği için atılan onca adım, kadınların toplumsal hayatta daha fazla yer almaları, devlet yönetmeleri falan yine de yeteri kadar yol alınmadığını gösteriyor. Çoğumuz farkında değiliz belki, hatta itiraz eden kadınlara “Ne istiyorsunuz işte her hakkınız var” diye karşılık bile verilebilir, ama erkek ayrıcalığı ve iktidarı hala baskın.
Bütün bunların yanı sıra iki sorgulamayı arka arkaya izlemek bir başka gerçeği de gözümüzün önüne soktu: Kadın her zaman her şartta daha üstün.
***
Spider-Man hakikaten yılın oyunu
• Birebir New York haritasını aynen oyuna uyarlamışlar, şehri bilince oyundaki hareket alanı da kolaylaşıyor.
• Kurallarla, sınırlamalarla belirlenmiş bir oyun değil. Özgürce hareket etmek, şehri gerekirse boş boş gezerek tadını çıkarmak da mümkün.
• Birçok oyun böyle belki ama ilk kez gerçekten bir filmin içinde, bir filme yön verir gibi bir his var. Spider-Man hep biraz animasyondu, oyunla sinema iyice içiçe geçmiş.
• Kostümler, oyuncaklar, silahlar, dövüş teknikleri çok çok iyi. Grand Theft Auto’nun süper kahramana uyarlanmış hali, ama başrolde Spider-Man olunca işin bütün havası değişmiş.
• Oyna oyna bitmiyor, paranın hakkını veriyor. Bir sürü yan görev var mesela, şehre yerleştirilmiş bir sürü küçük hazine…