Ekrem İmamoğlu'ndan yanıt var
Ekrem İmamoğlu’na haksızlık mı ediyorum? En azından kendisi öyle düşünüyor olmalı ki geçen hafta basın ekibinde görev alan eski Hürriyet yazarı Şükrü Küçükşahin aradı. İmamoğlu’nun projeleri arasında yoksula para dağıtmayı, otopark yapmayı ve buna benzer başka sağcı politikacı vaatlerini eleştirdiğimde “müteahhit vizyonu” ifadesi kullanmıştım. Küçükşahin bu ifadenin ağır kaçtığını, İmamoğlu’nu bilindik müteahhitlere indirgememem gerektiğini söyledi.
Muhalefetin belediye başkan adayına yönelik ana eleştirim çevre konularını gündeme getirmeyip kampanyasını daha çok para dağıtmak üzerine kurmasıydı. Karşı tarafı yıllarca “Makarna kömür dağıtıyor” diye eleştirenlerin onlardan daha iyisini sunma zorunluluğu var.
İmamoğlu’nun ekibi kendi projelerinin Binali Yıldırım tarafından kopyalandığını söylüyor. Öğrencilere ulaşım ücretlerinin azaltılması ve su faturalarının düşürülmesi buna örnek. Ama benim merak ettiğim kim kimi kopyalıyor, ya da kim daha fazla otopark yapacak değil. Kim şehre bambaşka bir vizyon getirecek, “Dünyanın en yaşanabilir şehirleri” listesinde yer almayan İstanbul’u buralara getirecek.
Endişem bütün bu “bedava” vaatlerin arasında asıl önemli sorunlarının kaybolduğu: Yeşil ve doğa. İmamoğlu’nun bu eleştirilere de itirazı var. 130 sayfalık vaat kataloğundan örnekler sunuyorlar.
TARIM, DOĞA VE YEŞİL ALAN PROJELERİ
Yeşil alan konusu katalogda beşinci sırada yer alıyor; eğitim, sağlık, spor ve kültür vaatlerinden hemen sonra. Bu da adayın doğaya yönelik bir önceliği olduğunu gösteriyor. Ancak yeşil alan başlığı altındaki vaatler İmamoğlu’nun web sitesindeki 33 vaat arasında 31. sırada. Bir tutarsızlık görmemek mümkün değil; zaten ilk itirazım da sitedeki vaatlerinin en başında para yardımlarının gelmesineydi.
İmamoğlu’nun büyük parklara verdiği isim olan “Yaşam vadileri” ise kentin uzak noktalarına yapılacak; her türlü yeşil doğanın katledilmesinden iyidir elbette ama kentin içine, gündelik hayatımızın geçtiği noktalara yönelik bir yeşil alan vaadi göremedim. Tam da bu yüzden Paris’teki kent bahçelerini örnek vermiştim. İstanbul’un en kalabalık yerleşim yerlerindeki kaldırımlara küçücük tarım alanları neden olmasın?
İmamoğlu’nun doğaya dair bir diğer vaadi seçim kataloğunda 114. sayfada yer alıyor –artık adını bile duyunca korktuğum “kentsel dönüşüm” başlığında sonra. “İstanbul İklim Eylem Planı” iklim değişikliğine karşı şehri hazırlamayı amaçlıyor. Olimpiyat Stadı’nın yakınına güneş enerjisi santrallerinin kurulması, binaların yeşil dostu olması, yenilenebilir enerjiye teşvik ve zararlı atıklarla mücadele gibi gerekli ve gerçekleştirilmesi hayati önem taşıyan taahhütler var.
Hemen ardından da İstanbul’da bütün canlıların korunacağına dair yeni bir kategori geliyor. 130 sayfada üç ana başlık çevre ve doğayla ilgili. İmamoğlu’nun web sitesinde “Kent vizyonu” bölümünde ise doğaya dair herhangi bir vurgu yok. O kent vizyonunu görünce “müteahhit vizyonu” demiştim.
Çevreye yeteri kadar duyarlı değil, eleştirileri karşısında bir belediye başkan adayının mevcut projelerini sunması olumlu bir gelişme. Belki tartışmanın seyrinin değişmesine, en azından bu konuda bir gündem oluşmasına ufak da olsa bir katkısı olur.
SEÇMENİN İLGİSİNİ ÇEKİYOR MU
Ekrem İmamoğlu’nun YouTube kanalında doğaya dair projelerine dair başka umut verici vaatler var. Organik tarımı ve hayvancılığı teşvik, ekosistemi koruyacak, denizlerin temizlenmesi, üreticiden tüketiciye doğrudan satış vaatleri gibi hakikaten öncelik verilmesi gereken projeler var. Bütün bunlar uzun vadede yeni konut yapmaktan ya da fakire yardım dağıtmaktan daha öncelikli olmalı; biri günü kurtarmaya, diğeri geleceği korumaya yönelik yaklaşımlar sonuçta.
Ama ben yine karamsarlığa kapıldım.
İmamoğlu’nun proje videolarında çevre ve doğaya dair olanların izlenme rakamlarına baktım. Tarım alanlarından bahsettiği video sadece 2358 kere izlenmiş. Ekolojik çözüm, iklim değişikliğine vurgu yaptığı bir başka video ise 61 bin. İmar, tapu, kentsel dönmüşüm hakkındaki vurgu ise 686 bin tık almış. Aradaki uçurum seçmenin ilgi alanları, beklentileri ve kendi önceliği hakkında bir fikir veriyor mu? Eğer öyleyse kimin aday olduğunun, kimin seçildiğinin, ya da vaadin pek önemi yok demektir. Bu rakamlar İstanbullunun inşaat fetişizmine kendisini fazla kaptırdığını, asıl derdinin konut, tapu olduğunu gösteriyor. Bir anlamda İstanbul’u İstanbullunun yok etmeye hazırlandığını.
Belki de bu yüzden İmamoğlu kazanmak için “tık getirmeyen” konulardan bahsetmeyip “müteahhit vizyonu”nu vurgulamak zorunda. Halkın istediği buysa… Umudum seçilirse halkın istediğini değil de gerekli olanı yapması. Sonuçta Henry Ford’dan Steve Jobs’a büyük devrimciler “Müşteri ne istediğini hiçbir zaman bilmez” düşüncesinden yola çıkarak dünyayı değiştirdiler.