Asıl hedef dindar yargı projesi
-Washington, D.C.-
Donald Trump’ın başkanlığının daha ikinci haftası dolmadan basına imzalamayı düşündüğü kanun hükmündeki bir kararnamenin metni sızdı. Dört sayfalık taslak ülkede dini özgürlüklere saygı duyulması adına hükümet tarafından başlatılan geniş çaplı bir girişimi kapsıyordu. Metne göre herhangi bir kişi ya da kuruluş, resmi kurumlar da dahil olmak üzere bir çalışanın işine sadece cinsel yöneliminden, medeni halinden, cinsel kimliğinden ya da geçmişte evlilik dışı ilişkiye girdiği veya kürtaj yaptırdığı için son verme yetkisini içeriyordu.
Sarah Posner’ın Beyaz Evangelist’lerin Trump sevdasını anlattığı “Unholy” kitabında aktardığına göre “dini özgülükler” adı altındaki tasarı aslında ülkedeki Hıristiyan Sağ’ın yıllardır hayal ettiği değişimin ürünüydü. Yıllar içinde kadın hakları, ırk ayrımcılığının sona ermesi ve LGBT+ hareketinin kazandığı zaferlere yönelik oluşan tepkinin rövanşıydı. Okullarda siyah-beyaz öğrencilerin birlikte okumasının, kadınların doğum kontrol yöntemlerini kullanmalarının, evlilik eşitliğinin rövanşıydı.
Bu sayede bir pastane eşcinsel bir evli çiftin nikah pastasını yapmayı kanunen reddedebilecek, konu mahkemeye taşındığında da “ayrımcılıkla” suçlanmayacaktı. Posner’ın aktardığına göre bu Başkanlık emri sayesinde çocuk esirgeme vakıfları Hıristiyan olmayan çiftlere çocuk evlat vermeyecek, psikologlar cinsel kimliğinden dolayı hastaları reddebilecek, ev sahibi geçmişte kürtaj yapan bir kiracısını çıkartabilecek, mali müşavir lezbiyen bir çiftin beyannamelerine bakmayabilecekti.
TRUMP’IN TABANINA BORCU VAR
Kızı Ivanka ve damadı Jared Kushner’ın baskısıyla Trump tasarının ilk halini imzalamadı, onun yerine cılız, orijinal tasarıyla hiç alakası olmayan, göstermelik bir metni geçirdi. Hıristiyan Sağ öfkelendi. Sonuçta bu makama Trump’ı kendilerinin geçirdiklerini düşünüyorlardı; haksız da sayılmazlardı çünkü Beyaz Evangelist’ler nüfusun yüzde 20’sine sahip olsa da çok etkili ve organize bir gruptu, Trump’ın seçilmesinde de büyük rol oynadılar.
Evangelist’ler bu kararnameyle Trump’ın kendilerine olan borcunu ödemesini bekliyorlardı, ama Başkan çevre baskısıyla onlara beklediklerini vermedi. Onu ihanetle suçlayanlar bile oldu. Ama önümüzdeki dört sene içinde Trump bir şekilde gönüllerini almayı başardı. Federal ve yerel mahkemelere yaptığı atamalarda hem muhafazakar yargıçları seçti, mahkemeleri sağcılarla doldurdu. Ülkenin en yüksek yargı makamı Supreme Court’a iki muhafazakar yargıcı büyük tartışmalara rağmen atadı. Beyaz Evangelist taban ne istediyse Trump onlara verdi.
Ve şimdi bir kez daha devlet içinde devlet kadar örgütlü bu radikal dinci grubun bir hayalini gerçekleştirmek üzere: Anayasa Mahkemesi’ne üçüncü yargıcı atayacak.
Seçimin sonucunu beklemeyecek, bu hafta kimi aday göstereceğini açıklayacak. Senato da ışık hızıyla bu atamanın gerçekleşmesi için uğraşacak. Çünkü bu ilahi fırsat bir daha ele geçmez.
3 Kasım’daki seçimden hemen bir hafta sonra Supreme Court’un gündeminde Obama tarafından geçirilen sağlık sigortası olacak. Trump yönetimi ve Amerikan Sağı devletin sağlık sigortası temin etmesine ilkesel olarak karşı: “Ben sağlıklıyım, başkasının hastalığı için neden vergi vereyim,” itirazlarının özeti. Trump hükümeti defalarca bu sağlık sigortasını kaldırmaya çalıştı, ama siyasi kanallar tıkandı. Trump’ın atadığı muhafazakar yargıçlar bu zaferi verebilir tabana.
Hıristiyan Sağ’ın bir başka hayali de Supreme Court sayesinde garanti altına alınan kürtaj ve doğum kontrol hakkının geri alınması. Cumhuriyetçi Valiler kimi eyaletlerde kanunen garanti altına alınmasına rağmen kürtaj yaptırmayı imkansız hale getirdiler. Örneğin kürtaj kliniklerinin sayısına kısıtlama getirildi, kimi yerlerde kadınlar en az beş-altı saat yolculuk yapmak zorunda bırakıldı.
BİZİ NEDEN İLGİLENDİRİYOR
Bu meseleler Amerika’nın içişleriymiş gibi gözükse de bütün dünyayı ilgilendiriyor. Supreme Court’un aşırı sağa kayması kazanılmış kültürel ve sosyal hakların teker teker reddedilmesi anlamına gelecek. Akit gazetesinin yargıyı ele geçirdiğini düşünün.
Dünyadaki başka sağ hareketler de Amerika’nın öncülüğünden güç alacak. Başka ülkelerde tartışma konusu olmayan kürtaj gibi meseleler gündeme gelecek, tartışmalar meşruiyet kazanacak. Hamile kadınlar sokağa çıkmasın, kadınlar gülmesin, eşcinseller yüzünden deprem oluyor, gençler el ele dolaşmasın gibi itirazları Türkiye son yıllarda çok duydu. Kimi önemli makamları işgal eden kişiler tarafından dillendirilmesine rağmen bastırıldı, marjinal kaldı ve çok tepki çekti. Bu marjinal kafa kendisine bir dayanak, ideolojik bir taban, meşruiyet arayışında. “Alın işte muasır medeniyet, işte Batı,” denerek gericiliğe kılıf uydurulmuş olacak. İşte bu yüzden bugünlerde Amerika’daki yargı savaşı bizi de çok yakından ilgilendiriyor.