Donald Trump için yargı yolu—Pennsylvania’daki yüksek mahkemenin göreceği bir dava dışında—tamamen kapandı gibi. Seçimi kaybetse de dolaylı yollardan ikinci dönem de başkanlığı sürdürme ihtimali giderek daha da imkansızlaşıyor. Son hamlesi Joe Biden’ın kazandığı eyaletlerin Cumhuriyetçi yöneticilerini Beyaz Saray’a davet edip, resmi sonuçları farklı bildirmeleri yönünde baskı kurmak. Ama Michigan’dan saraya davetli Cumhuriyetçi bir yetkili böyle bir talebi kabul etmeyeceklerini açıkladı.
Peki ne yapıyor?
Giderayak ABD’de işleyen sistemi çökertmeye çalışıyor, bir anlamda kendisinden sonra geleceklere kaos hazırlıyor. Trump’ın zararı sadece yurtiçinde de değil, bir de dünyayı karıştırmaya çalışıyor.
Mike Pompeo’nun hiç kimsenin anlam veremediği, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkeler turu iki ay kala Trump yönetiminin dünyayı nasıl bir krize sürüklemeye çalıştığının örneği. Pompeo kendi kariyeri, 2024’teki olası adaylığı için de kullanıyor bu ziyareti kuşkusuz.
Ama tam da Trump yönetiminin İran’ı bombalamayı düşündüğü, topal ördek günlerinde bir sonraki yönetime savaş mirası bırakmayı hesap ettiği zamanda ABD Dışişleri Bakanı’nın bölgede gezmesini sadece gelecekti olası bir şahsi seçim yatırımı olarak yorumlamak imkansız.
BATI ŞERİA KARARININ ETKİSİ
Pompeo’nun uluslararası hukuku hiç sayarak Batı Şeria’yı ziyaret etmesi bir krizin başlangıcı. 1967’den beri ABD yönetimleri Batı Şeria ve Golan Tepeleri’ni işgal olarak kabul ediyor, oradaki İsrail yerleşimlerinin meşruiyetini reddediyor. 1995’te Oslo Anlaşması’ndan sonra Clinton yönetimi buralarda üretilen ürünlerde “Made in West Bank” ibaresinin yer almasını şart koştu. 2016’da Obama yönetimi yerleşimlerdeki ürünlerde “İsrail Malı” ifadesinin yer almasının cezaya tabi olacağını söyleyerek İsrail’in bölgedeki yayılmasına karşı diplomatik bir uyarı yaptı.
Pompeo şimdi buralardaki ürünlere “İsrail yapımı” denmesine izin veren ABD’nin fiilen Batı Şeria’yı ve İsrail yerleşimlerini tanıdığını gösteriyor. Amerikan basını Pompeo’nun Batı Şeria açıklamasından Beyaz Saray’ın haberi olup olmadığının henüz bilinmediğini yazdı. Ama daha önce Trump kabinesinden başkan bakanlar ve 2024 için adı geçen senatörlerin bu yönde bir talebi vardı; işin içinde hepsi var.
Bu krizle uğraşmak da Joe Biden’a kalacak sonuçta. Trump daha 20 Ocak’a kadar başka ne krizler bırakacak yeni yönetimin kucağına, göreceğiz.
Bir zamanlar ona “Amerika’nın Belediye Başkanı” denirdi, 11 Eylül saldırılarından sonra New York’un yeniden ayağa kalkmasını sağladığı için. Rudy Guilliani şimdi düpedüz gözümüzün önünde eriyor. Bu erime bir metafor da değil, Perşembe günü yaptığı basın toplantısında başından yüzüne kara bir sıvı aktı. Kimilerine göre saç boyasıydı, ama New York Times’ın konuştuğu kuaförler saç boyası olamayacağını söylüyor. Bir ihtimal favorilerinin rengini boyalı saçıyla tutturmak için rimel kullanmış olması; makyajı kurumadan kameraların karşısına geçtiği için de yoğun ışıkların altında boyası akmış. Kelinin üstüne taradığı saçları komedi programlarına epey malzeme olmuştu zamanında. Kelliğiyle barıştığından beri kimse saçıyla dalga geçmiyor. Ama bu hafta sonu bu işin bol bol mizahı yapılacak, kesin.
Peki daha ne kadar gülebiliriz? Trump Amerika’sını takip ettikçe Enis Batur’un kullanıla kullanıla klişeye dönüşen ABD kitabının adına gönderme yapmamak imkansız. Rudy’nin makyajı gibi Trump da gözümüzün önünde eriyor. Almanya’dan bir web server’ı gelmiş, seçime Çin karışmış. Arjantin de bir şekilde bulaşmış. Hatta Küba’nın bile parmağı varmış. Teknoloji firmaları müdahale etmiş sonuçlara. Komplo teorileri George Soros’un adını anmadan olur mu, o da işin içindeymiş.
MEYDAN ONA KALDI
Dün Rudy’nin televizyonda olmasının nedeni seçime hile karıştığına dair yaptığı basın toplantısıydı. Trump tarafından çok fazla hedef gösterilen Fox News kendi izleyicilerine boyun eğdi bir buçuk saatlik yalan maratonunu canlı yayınladı. Oysa önce Trump’ın şahsi avukatı olarak görev yapan, sonra da seçimde hile iddiaları soruşturmakla görevli ekibin başına geçen Rudy tek bir kanıt dahi sunmadı. Dahası, Trump ekibinin hukuki çabaları da teker teker eridi. Açtıkları davalar ya reddedildi, ya kaybettiler, ya da kendileri çekildi. Tuttukları avukatlar görevi bıraktı, iş de kendi kendisinin karikatürüne dönüşen Rudy Guilliani’ye kaldı. Trump’a yakın televizyoncular bile acınası buldu dünkü basın toplantısı.
Nasıl oldu da ABD’de efsane konumuna ulaşan Rudy bir anda herkesin dalga geçtiği birine dönüştü? 11 Eylül’den sonra yıldızı parlamışken başkanlığı düşündü, ama yeterli desteği bulamadı. New York lokantalarında gezip dururken, bir yandan da şanı sayesinde epey iyi kazandığı avukatlığa devam ediyordu. Onu Harry Cipriani’de küçük kadehlerden şarapları arka arkaya devirirken görmüştüm. Pek kimse de artık ciddiye almıyordu, hatta 11 Eylül olmasa o kadar da harika bir belediye başkanı olmadığı konuşuluyordu. Times Square’i bir sirke döndüren oydu.
Sahne tozunu yutmuşlarda görülen bir tür bağımlıkla yine piyasaya çıktı Trump’la birlikte. Belki Adalet Bakanlığı düşer diye umut ediyordu, ama ilk dönemde olmadı. Şimdi bu kadar ısrarının nedeni belki ikinci dönemde fırsatın yüzüne gülebilme ihtimali.
Bir de, yine dün New York Times’ın yazdığına göre, Trump kampanyasından günde 20 bin dolar istemiş şaibe iddialarını soruşturmak için. Böyle bir para istemediğini, sonradan hesaplaşacaklarını söylüyor Rudy. İsteyeceği paranın hakkını vermek için de var gücüyle çalışıyor. Ne yazık ki şu ana kadar hep komik duruma düştü, hatta “Borat” tarafından bile rezil edildi.
Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.