101 yıllık özgürlük
San Francisco’nun Marina bölgesindeki bir sanat galerisinde toplanan kalabalık o gece birkaç genç şairin yeni şiirlerini okumasını beliyordu. 7 Ekim 1955 gecesi ortamda 25 kişi mi vardı, yoksa 155 mi hiçbir zaman tam olarak anlaşılmadı. Rakam hikayeyi anlatana göre değişiyor. Ama sahneye Gary Synder, Michael McClure, Philip Whalen, Philip Lamantia ve Allen Ginsberg şiiri okumak için çıkıyor. Seyirciler arasında ise şaraptan kafası iyi Jack Kerouac’ın olduğu, “Hadi, hadi,” diye tezahürat yaptığı biliniyor. Washington Post’a göre o akşam San Francisco’daki şiir rönesansının, 60’ların kültürel devriminin, edebiyat ve cinsellikteki özgürleşmenin başlangıcı. Bir başka deyişle Beat Kuşağı’nın doğduğu an da denebilir.
“Beat Kuşağı dediğiniz aslında hepsi Ginsberg’in arkadaşları,” diyor Lawrence Ferlinghetti. Ama Ferlinghetti olmasa Ginsberg de olmayacaktı. Marina’daki o gece sahnede genç Ginsberg’in ağzından “Kuşağımın en parlak beyinlerinin delilikle yıkıldığını gördüm,” diye başlayan dizeleri duyan Ferlinghetti ertesi gün şairi arayıp “Dosyanı ne zaman teslim edeceksin?” diye soruyor. “Howl” (Uluma) kitabını San Francisco’da 50’li yılların başında Ferlinghetti’nin kurduğu City Lights kitabevi basıyor; ikili daha sonra bu kitap yüzünden Amerikan tarihin en bilinen ifade özgürlüğü davalarının birinde sanık oluyorlar. Marina’da o gece tarih başlıyor, ikili tarihi değiştiriyor, önceki gün de o tarihin son aktörlerinden Ferlinghetti tam 101 yaşında ölüyor.
ŞEHRİN SİMGESİ CITY LIGHTS
Ferlinghetti’nin yaşı Beat Kuşağı’ndan büyük. Zaten kendisini hiçbir zaman Beat’lerin bir parçası olarak görmedi, ama önce bir arkadaşıyla kurup sonradan tek başına işlettiği City Lights’ı Beat’lerin Kabe’si haline getirdi. Kendisi de şairdi, kurduğu kitapevinde de devrimci, yenilikçi, dönemin ruhunu yansıtacak isimlerin kitaplarına yer verdi.
Tarih farklı işleseydi bugün dünyanın en bilinen şiiri olan ve bir milyon satan “Howl”u bilmeyecektik. Ahlak polisi devreye girmiş, müstehcenlikten yargılayıp yasaklamaya kalkmıştı. Sonradan başrolünde James Franco’nun oynadığı bir filmde bu dava süreci ayrıntılarıyla anlatılıyor. Ferlinghetti bir an bile tereddüt etmedi, geri adım atmadı, Ginsberg’in ve eserinin arkasında durdu. Sonunda hukuk mücadelesini kazandılar. Hepsinin California’nın kuzeyinde buluşmuş olmaları tesadüf değildi. Özgürlüğün kokusunu alıp gelmişlerdi, o özgürlük ortamını da yargıya kurban etmeye niyetleri yoktu.
San Francisco ve bölgesi sadece edebiyatta değil, her alanda dünyanın geri kalanının çok ilerisinde oldu. Bugün bütün dünyaya yayılan, endüstriyel gıdaları reddeden çiftlikten sofraya hareketini Berkeley’deki küçücük bir lokantaya, Chez Panisse’e mal etmek mümkün. Pandemi karantinasında dünyanın dört bir yanında herkesin yapmak için uğraştığı ekşi mayalı ekmek de bu şehirle özdeş. X Kuşağı’nın üniforması Gap, bir zamanlar resmi yayın organımız Rolling Stone dergisinin kökenleri de San Francisco’ya dayanıyor.
İlericilik tesadüf değil, kendi kendine ortaya çıkmıyor. Ferlinghetti gibi öncüler sayesinde bu ruh koruyor. Nitekim bir zamanlar kapatılmak istenen City Lights da bizzat belediye tarafından kentin simgesi ilan edildi.
iPHONE NASIL İCAT EDİLDİ
Şehir ve bölgesi epeydir hippie’lerin dolaştığı San Francisco değil. Bugün bütün dünyada daha çok Silikon Vadisi’yle anılıyor bölge. Teknoloji şirketlerinin üssünün Bay Area denen bu bölgede toplanması tesadüf değil; Stanford Üniversitesi’nin varlığı ve Amerikan Ordusu’nun bölgeye yaptığı yatırımlar etkili. Ama teknoloji şirketlerinin yeniliklerinde bölgenin ruhunun etkisi yadsınamaz.
Steve Jobs kendisiyle özdeş siyah kazaklarını giymeden önce çıplak ayakla gezen, Bob Dylan dinleyen, sadece meyveyle beslenen bir hippie’ydi. Apple’ın yeniden doğuşunu simgeleyen “Farklı Düşün” sloganı sadece reklam için icat edilmemiş, Jobs’ın hayranı olduğu ve etkilendiği ezber bozan kahramanlarından esinlenmişti. Onun yetiştiği iklimi yaratan San Francisco ve çevresindeki entelektüel hayat, City Lights kitapevinin öncülük ettiği kültürel devrimdi.
“Howl” şiirinin doğuşu, bu şiirle özdeşleşen ifade özgürlüğü mücadelesi bölgenin toprağına da ekildi. Silikon Vadisi’nin yenilik ve icat konusunda dünyanın öncüsü olması boşuna değil, orada özgürlük var.
Hayal gücüne sınır koymayan Beat Kuşağı gibi, bugün teknoloji şirketleri yaratıcılığa sınır koymadan çıtayı yükseltiyorlar. Berkeley’deki öğrenci protestoları, Oakland’daki Siyah Panterler, “çiftlikten sofraya” hareketi ve City Lights kitabevi olmasa iPhone yapılabilir miydi?
Görüyoruz işte, Çin yapamıyor. İnsan gücü var, parası var, ancak sadece başkalarının icat ettiğini üretiyor, kendisi sadece taklit ürün geliştiriyor. Facebook, Google, Twitter yasak ülkede ama hepsinin Çin malı çakmaları var. Çin rakiplerinden taklit edip akıllı telefon üretiyor, ama içini dolduran yazılım için Silikon Vadisi’ne muhtaç. Çünkü özgürlük olmadan yenilik ve icat mümkün değil. Kültürel iktidarı kazanmak da.