Asıl şimdi siyaset zamanı
Büyük toplumsal olaylarda ve afetlerde iktidar ve egemenler bir taraftan halkı teskin etmeye çalışırken, öbür taraftan “Şimdi siyasetin sırası değil” çağrısı yaparlar.
Bu çağrının peşinden de hemen vicdan, sağduyu, ahlak gibi erdemleri gündeme eklerler ki, toplumun sesini yükseltmemesini, ihmalleri, aksaklıkları, sorunları, öfkeyi, acıyı ve derin sıkıntıları dile getirmemesini beklerler.
Angst yazarı Enes Köse, “Enkazın Siyaseti” başlıklı yazısında, bu konuya önemle vurgu yapıyor.
Köse’nin yazısını okuyunca ona hak verdim.
Şu anda da her şey aynen onun ifade ettiği gibi gelişiyor.
6 Şubat kıyametinden sonra bunları bire bir yaşamaya başladık.
“Şimdi siyasetin zamanı değil” denilerek, pek çok konunun konuşulmaması talep ediliyor.
Bu çağrının hemen peşinden de vicdan, sağduyu, ahlak gibi erdemler tüm söylemlerin içine katılıyor.
*
İyi de..
Siyaset kriz zamanlarında, felaket dönemlerinde, kaos ortamlarında yapılmazsa ne zaman yapılır?
Siyaset yalnız belirli dönemlerinde insanların oy kullanmak için bir araya gelip çeşitli kanaatlerle seçim yaptıkları bir etkinlik midir?
Siyaset denen şey, hayatın her alanına burnunu sokmuyor mu?
O halde neden toplumsal kriz dönemlerinde buharlaşıp uçuyor ve yapılması istenmiyor?
Neden bir anda caiz olmaktan çıkıyor ya da çıkarılmak isteniyor?
*
Bu sorulara, Fransız filozof Jacques Rancier’den alıntılar yaparak cevap veriyor Enes Köse..
O alıntılara göre, “şimdi siyasetin zamanı değil, bu işler siyaset üstüdür” ifadesinin altında şu gerekçeler yatıyor:
Felaket dönemlerinde, kriz ortamlarında, kaos zamanlarında tüm yanlışlar, sorumsuzluklar ve hatalar teker teker ortaya dökülür.
Hepsi açığa çıkar, görünür olurlar.
Bunları saklamak isteyenler, sağduyu, ahlak, erdem gibi toplumda sakinleştirici etkisi yapan çağrıları dile getirirler.
Bir nevi örtbas sistemi uygularlar.
*
Oysa bunun tam tersi olması gerekmez mi?
Siyaset, asıl bu zamanlarda lazım değil mi?
Hırsız müteahhitler, görevlerini ihmal eden bürokratlar, denetim vazifesini yerine getirmeyen kurumlar, rant sisteminin içindeki unsurlar, kağıt gibi yıkılan yapılara güle oynaya izinleri verenler, en üstten en alta kadar sınırsız sorumsuzluk silsilesi yaratanlar siyasetin konusu değilse, neyin konusudur?
Bu çarpıklıkları gündeme getirmek, tekrarı olmaması için önlem alınmasını istemek siyasetin meselesi değilse, kimin meselesidir?
Üç kuruş fazla para kazanma uğruna on binlerce masum insanı aldatanlardan, onların hayatlarını çalanlardan hesap sorulmasını beklemek siyasetin işi değilse, neyin işidir?
Ben de, bu olayı gündeme taşıyan Enes Köse ile aynı fikirdeyim.
Siyaset asıl şimdi lazımdır.
İktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplum örgütleriyle, iş insanlarıyla, meslek odalarıyla, üniversiteleriyle, halkın tamamıyla asıl tam da şimdi siyaset zamanıdır.
Yoksa, bir sonraki felakete kadar birer kurban olarak sıramızı bekler dururuz.
- Deli, veli, dahi..1 yıl önce
- Şili modeli bize uyar mı1 yıl önce
- Enayi misin, kurnaz mı1 yıl önce
- Belediye sisteminde büyük değişim1 yıl önce
- Gazeteci öldürerek gerçekler gizlenemez1 yıl önce
- Turizmci nasıl dayansın1 yıl önce
- Deprem ve KAÇUV1 yıl önce
- Bir duyan olsa, çözüm hazır1 yıl önce
- Şahane kongre1 yıl önce
- Özgür olmak çok mu zor1 yıl önce