Devletin pandemi ile mücadele stratejisini değiştirmesi gerekir, yeni dönemde sadece PCR testi ile kontrol mümkün değil
Bugün okullar açılıyor. Artık açılması da gerekiyordu.
Pandemide geçen iki yıl, kısa bir süre değil.
İki yıl, bu gün 10 yaşında olan bir çocuğun yaşamının beşte biri. Okul hayatının yarısı.
Okulları daha fazla kapalı tutmak mümkün değil.
Yeni süreçte çocukların, gençlerin okullar açılırken, sosyal hayata dönerken delta mutasyonu başta olmak üzere yeni varyantlardan korunabilmesi için uygulanabilir yeterli etkili stratejik planların yaşama geçirilmesi gerekir.
Ama açıklanan kararnameleri okuyunca bir hekim olarak görüyorum ki devletin bu konudaki mevcut stratejik politikaları gerçekçi ve sürdürülebilir olmaktan uzak olduğu izlenimini veriyor.
PCR MALİYETİ YÜKSEK VE HANTAL BİR TEST
Yeni uygulamalarda aşısız öğretmenler ve okul çalışanlarına haftada iki gün PCR testi zorunluluğu getirilmiş.
PCR testi sadece devlet hastanelerinde yapılıyor.
Özel laboratuvarda yapılan PCR testinin maliyeti aylık bir öğretmenin yarı maaşından fazla.
Test sonucu ertesi gün veriliyor.
Okul personelinden haftada iki gün devlet hastanesine gidip PCR yaptırmasını istemek bu personeli haftada iki gün hastane gibi yüksek riskli bir alana yönlendirmek demek.
Personel PCR sonucunu beklediği günler işe gitse bir sorun gitmese ayrı bir sorun.
Aşısız çalışanlarda da sorun benzer.
On binlerce iş yerinin kendi restoranı yok.
Sadece İstanbul’da yüz binlerce çalışan öğle yemeğini civardaki lokantalarda cafelerde yiyor.
Aşı belgen yoksa “öğle yemeğini git dışarıda ye yada PCR testi yaptır gel” demek pratik olarak imkansız.
PCR testi yaptırsa da; çalışanın yemek için, ertesi günü çıkacak test sonucunu beklemesi gerekecek.
Yüz binlerce çalışanı haftada iki gün hastaneye göndermek pandemi açısından da büyük risk, devlete de büyük yük.
Üstelik ekonomik açıdan devlete büyük yük.
Bu yük vatandaşlardan alınan vergilerle karşılanıyor. Birçok insan haklı olarak bu yükü neden ben çekiyorum diye soruyor.
Dünyada pandemi stratejisini sadece PCR testi kontrolüyle yapıp bunu da katı devletçi politikalarla oluşturmuş sadece biz kaldık.
HIZLI ANTİJEN TESTLERİNİ HALKA AÇMADAN YÖNETİM ZOR
Tüm dünya artık hızlı antijen testlerine geçti.
Bu testler nükleik asit temelli çalışıyor. Duyarlılığı da, özgüllüğü de çok yüksek, %99 civarında. PCR kadar güvenilir.
En çok 15 dakikada sonuç veriyor.
Çok basit, artık boğazdan bir sürüntü alarak yapılabiliyor.
İsteyen herkes kendisi yapabiliyor, evinde sonucu hemen görüyor.
En önemlisi çok ucuz. Maliyeti PCR’ın dörtte biri.
Tüm dünya bu testleri kullanıyor.
İspanya ülkeye girerken hızlı testle kontrol edip ülkeye alıyor.
Uzak Doğu okullarda her hafta hızlı antijen testi ile öğrencileri kontrol edip okula alıyor. İşyerlerinde haftada bir işçiye test uyguluyor.
Bütün Avrupa'da eczanelerde satılıyor.
İngiltere’de devlet NHS’e başvuran herkese ücretsiz gönderiyor. İsteyen evinde kendi yapıyor. Sağlık sisteminin üzerindeki yükü kaldırmış.
Ayrıca İngiltere’de eczanelere yetki verilmiş, merak eden girip anında sonucunu öğreniyor.
Bizde devletin bu kontrolü sadece hastanede yapılan PCR’la sınırlandırması hem sağlık sistemi üzerinde büyük yük hem de ekonomik sisteme de büyük yük.
Mevcut uygulamada bizde koronadan şüphelenen kişi tek yol hastanede test yaptırmak olunca çoğunlukla insanlar hastane korkusundan, karantina korkusundan gitmiyor, tanı gecikiyor, tedavi aksıyor, tablo ağırlaşıyor, yoğun bakım yükü artıyor.
Artık Sağlık Bakanlığı'nın pandemi ile mücadelede katı devletçi uygulamalarda ısrar etmesi fayda yerine zarar veriyor.
Hızlı antijen testlerinin hızla yaygınlaştırması gerekli.
Okul personeli de, öğrencisi de haftada bir gün okula girerken testini yaptırsın, hem velilerin içi rahat eder hem de sistem aksamaz.
Çalışanların testleri iş yerinde yapılır, sonuç hemen öğrenilir, üretim aksamaz.
İsteyenler testi en yakındaki eczaneye gider yaptırır ya da alır evinde bakar. Pozitifse zaten hastaneye gider, orada PCR yapılıp yine pozitifse ilaçlarını alır, tedaviye başlar.
Milyonlarca dolarlık ekonomik yük devlete binmez, özel okullar, veliler, iş yeri sahipleri ve vatandaşa paylaştırılır.
Ülkeye girerken aşı belgesi olmayanlara üç gün önceden yapılmış PCR testi yerine (bu tıbben hükmü olmayan, anlamsız bir uygulama) ayrı bir alanda KKTC’ye girişte yapıldığı gibi hızlı testle kontrol edip geçiş yapılması çok daha güvenilir olur.
Üstelik ülkeye giriş yapan bir yolcu ücretini başka ülkenin laboratuvarlarına değil devlete öder, devlete büyük gelir olur.
Artık pandemi ile mücadelede dünyada yöntemler değişti.
Bilim Kurulu'nun bazı üyelerinin de, Sağlık Bakanlığı'nın da katı devletçi politikalarda ısrarı bırakıp; ülkenin ekonomik yükünü de, sağlık sisteminin üzerindeki yükünü de azaltması gerekir.
- Metin Arolat'ın zamansız kaybı, spekülasyonlar ve genç yaş kalp krizi ölümlerinin ardındaki gerçek1 hafta önce
- Bir endokrinolog gözüyle Cezaylrli boksör olayı1 ay önce
- Dr. Ekrem Tunçer'in katili kim?7 ay önce
- Kombo virüs salgını: Yeniden maske takma zamanı mı?8 ay önce
- Sayın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e açık mektup9 ay önce
- Karaciğer naklinde büyük devrim1 yıl önce
- Yeni kuşak zayıflama ilaçları dünyada obezite salgınının kontrolünde nasıl bir rol oynayacak?1 yıl önce
- Depremde yaşamlarını yitirenlerin kimlik tanımı: Aileler için çok önemli insani ve hukuksal boyutları olan sorun, çalışmalar hangi aşamada?1 yıl önce
- Tip 1 diyabetli çocukların sensör geri ödeme umutları nasıl yok ediliyor? Soru işaretleriyle dolu bir bürokrasi sarmalı1 yıl önce
- Diyabetli çocukların sensör sorunu acil çözüm bekliyor1 yıl önce