Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

(IŞ)İD elindeki Japon rehineler Haruna Yakava ile Kenji Goto’yu peş peşe öldürdü. Son olarak Ürdünlü pilot Muaz Kasasbe’yi canlı canlı yaktı. Ama hemen yanı başımızda yaşanan ve bizi birinci dereceden ilgilendiren bu dehşet verici olaylara rağmen ülkemizde garip ve tehlikeli bir ilgisizlik ve duyarsızlık yaşanıyor.

Halbuki durum sadece Suriye ve Irak için değil, Türkiye için de gerçekten çok vahim. Eğer kısa bir süre içinde yok olmazsa, ki böyle bir ihtimal kesinlikle gözükmüyor, (IŞ)İD, er ya da geç Türkiye topraklarında saldırılar düzenleyecektir. Örgüt birçok gerekçeyle bu yola başvurabilir. Örneğin:

1. Kobani başta olmak üzere Irak ve Suriye’de savaştığı ve genellikle yenik düştüğü PKK’ya (ve onun destekçilerine) yönelik misillemeler yapmak isteyebilir.

2. Son Charlie Hebdo olayından sonra oluşan atmosferden, kendi kitle tabanını genişletmek için yararlanmak isteyebilir.

3. Ankara’nın uluslararası koalisyonla işbirliğini ciddi bir şekilde hayata geçirmesi halinde yaşayacağı sıkıntılara cevap vermek isteyebilir.

İlk iki seçeneğin HDP çevreleri tarafından da ciddiye alındığını, Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş’ın Milliyet’ten Serpil Çevikcan’a söylediklerinden öğreniyoruz.

Yine Demirtaş’ın, “Eğer bir IŞİD provokasyonu olursa herkes sağduyulu olmalı ve saldırı kime olursa olsun mağdurun etrafında kenetlenmeli. Bu tür provokasyonlardan ancak böyle çıkarız” sözlerinin altını çizmek lazım. Çünkü (IŞ)İD gibi yapılanmalar, örneğin laiklik yanlılarına saldırarak dindarların, Kürt siyasetçilere saldırarak Türk milliyetçilerinin, devlete saldırarak muhalefetin desteğini veya en azından kayıtsızlığını hesaba katarlar. Eğer bu tür bir saldırıda hedef kim olursa olsun Türkiye toplumu birlikte hareket edebilirse, işte o zaman (IŞ)İD ve benzerleri ava giderken avlanmış olurlar.

(IŞ)İD TASFİYE OLURSA

Her geçen gün savaşını, başta Irak ve Suriye’nin komşuları olmak üzere başka ülkelere taşıyan (IŞ)İD’in Türkiye’yi hedef almayı düşünmediğini sanmak saflık olur. Yani Türkiye’nin (IŞ)İD’in kapsama alanına girmesi, esas olarak bir zamanlama sorunudur ve bunun kararını da (IŞ)İD’i yönetenler verecektir.

Öte yandan (IŞ)İD’in bir şekilde tasfiye olması durumunda da Türkiye örgüt artıklarının saldırılarına sonuna kadar açık bir ülke olacaktır. Öncelikle sağda solda çıkan haberlerden, (IŞ)İD saflarına Türkiye’den ve Avrupa’da yaşayan Türkiyelilerden çok sayıda katılımlar olduğunu öğreniyoruz. Resmi rakamlar yüzlerce kişiden söz ediyor ki bunun daha fazla olduğunu tahmin ediyorum.

Suriye ve Irak’ta iyice profesyonelleşen ve vahşeti içselleştiren bu kişilerin ne kadarının “normal hayat”a döneceği, ne kadarının kaldığı yerden devam etmek isteyeceği ciddi bir soru ve sorundur. Şunu akılda tutmakta yarar var: (IŞ)İD, El Kaide gibi örgütler askeri olarak yenilseler bile (ki o da epey zor) ideolojik-politik olarak varlıklarını başka isim ve şekillerde sürdürebiliyorlar ve genellikle gelen gideni aratıyor.

VAHŞET GÖRÜNTÜLERİ

Son olarak (IŞ)İD ile mücadeleyi, vahşet görüntülerinin kayıtlarını dolaşıma sokmaktan ibaret görenlere dikkat çekmek ve kendilerini uyarmak şart. Tekrar olacak ama bunları dolaşıma sokmak sadece ve sadece (IŞ)İD’e yarar. Çünkü bunların çoğunu zaten (IŞ)İD üretip dolaşıma sokuyor. Kendilerine zarar verecek olsa herhalde bunları kaydedip yaymazlardı. Bir gazetecinin kafasının kesilmesini, bir pilotun canlı canlı yakılmasını, onlarca kişinin topluca infaz edilmesini izleyen insanlardan, öfkelenip (IŞ)İD’e karşı savaşmaya koyulan hiç var mıdır, emin değilim, ama bunların cazibesine kapılıp dünyanın dört bir tarafından (IŞ)İD’e katılan veya kendi ülkelerinde bu sahneleri tekrarlamak isteyen epey kişi olduğunu biliyoruz.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar