Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

YEME içme sektöründeki yabancı markaların Türkiye’de yer edinmesi gün geçtikçe zorlaşıyor. Yıllar önce çok sayıda yabancı marka İstanbul ve Bodrum gibi yerlerde büyük yatırımlar yaparak mekân açtı. O zamanki düşünce “Bir yabancı marka getiririm gerisi kolay. Adamlar sistemi kurar, ben de para kazanırım” şeklindeydi. Zamanla işin hiç de düşünüldüğü gibi olmadığı anlaşıldı. Büyük umutlarla Türkiye’ye gelen markalar nasıl tek tek yok oldu hep birlikte gördük.

Çok eskilere gidersek Benihana, Bice ve China White’ı örnek verebilirim. Günümüze doğru gelirsek Billionaire, Cipriani, Nobu, Jamie’s ve daha adını hatırlayamadığım birçok marka. Bunların içinde en son kapanan, büyük umutlarla açılan dünyanın en ünlü şeflerinden Jamie Oliver’ın mekânı Jamie’s oldu. Hem de Zorlu Center’ın en güzel yerinde yer almasına rağmen kepenk kapatmak zorunda kaldı. Olmayınca olmuyor. Tabii birçok insan işsiz kaldı. Bir mekân kapanınca sevinenleri görüyorum. Sevinmeyin kardeşim, her mekân bir iş kapısı demek, vergi, sigorta ödemek demek, ekonomiye katkı demek... O yüzden bir yerin kapandığını yazarken gerçekten zorlanıyorum. Çünkü oralarda alın teri var, sandalye var, tabak çanak var, çatal bıçak var, bardak var, var oğlu var... Kapanan bir mekânın bu malları da çöp oluyor, satmaya kalksan beş kuruş etmiyor.

FİLM YAPMAK GİBİ!

Bu işler o kadar riskli ki. Sanki her açılan mekân iş yapıyormuş gibi saldıranlar var. Yeme-içme sektörü, tıpkı sinema sektörü gibidir. Aylarca hazırlık yaparsın, oyuncu kadrosunu oluşturur çekim mekânlarını belirlersin ve sonra çekimlere başlarsın. Çekim sürer, sonra montajı, sesi, efekti derken nihayet filmi bitirirsin. Sonra bir cuma vizyona girer, pazartesi ilk hafta sonu seyirci rakamlarını beklemeye başlarsın. Böyle stresli iş olabilir mi? Düşünün çok düşük maliyetli ve hiç beklenmedik bir film rekor kırıyor, büyük umutlarla çekilen başrol oyuncularının 500 bin lira aldığı bir film gişede çakılmış. Bırakın kendi masrafını, beş film yapıp tutsa zararını çıkaramaz. Sinema yapımcıları hep ‘Recep İvedik’i örnek alıp bu işe giriyor. Oysa ‘Recep İvedik’ de Şahan Gökbakar da tek. Cem Yılmaz bile son dönemlerde gişede umduğunu bulamıyor. Yeni filmiyle inşallah istediği başarıyı yakalar. Düşünün Cem Yılmaz’ın filmini aylardır medyadan takip ediyoruz. Vizyona girecek ve tutmazsa emekler çöp olacak. Aynı yeme-içme sektörü gibi.

ÇAKMA MEKÂNLAR

Sinema ve yeme-içme işi birbirine çok benziyor Her ikisi de çok para kazandırabilir de batırabilir de... O yüzden her iki işte de çok dikkatli olmanız gerekiyor. Bir mekân iş yapıyor diye herkes mekâncı oldu. Bir film iş yapıyor diye herkes filmci oldu. Son zamanlarda bir sürü mekân açıldı ve bir sürü de komedi filmi yapıldı. Nasıl Lucca, Papermoon ve Hazine’nin çakmaları açıldı, Recep İvedik çakması filmler de yapıldı. Çakmaları aslını yaşatıyor, o yüzden mekânların birçoğu kapanmak zorunda kalıyor. Çakma Recep İvedik filmlerinin yapımcıları da zarar ediyor. Yabancı markalardan başlayıp nelere geldik. Uzun lafın kısası, sinema da yeme-içme sektörü de ateşten gömlektir, o gömleği bunu bilerek giyeceksin...

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar