Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HER kötü oğlan, kendisini bağışlayacak ve her şeye rağmen onu sevecek bir kadına ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç kadınları en çok cezbeden, o sinsi ve katil kuyuya düşmelerine sebep veren, sağlıksız bir girdap. İnsanoğlu net şeylerden sanıldığı gibi pek de hoşlanmaz. Kafa kurcalayıcı şeylerin peşinden gitmekten daha çok keyif alırız. Kafa kurcalayan duyguların içimizde yarattığı o yorucu ve komplike hislere çoğu zaman ihtiyaç da duyarız. Hayatımızın o son derece klişe, çoğu zaman sıradan, rutin sıkıcılığından kurtulmak için bir bedavacılık gibidir bu duygular. Hiç çaba sarf etmeden sürükler bizi peşinden. Çoğu kadının, çok nadir olmak üzere de erkeğin mustarip olduğu bir konudur kötünün büyüsü dilemması...

        'ISSIZ ADAM' KONSEPTİ SIKTI

        Onları sokakta yanınızdan geçerken bile hissedersiniz. Gizemli, büyülü, merak uyandıran ve çarpıcı kişilikleri olur kötü oğlanların. Onların gizemi; size kendinizi kötü hissettireceğini bildiğiniz halde, onu o kötülüğün içerisinden çıkarma çabasıdır. Şimdi elimde herkesin merakla ve delirmiş gibi okuduğu, benim de bu yüzden merak ettiğim E.L James'in üç kitap halinde olan 'Fifty Shades of Grey' isimli romanı var. Issız adam konseptinde, elinize aldığınız anda sizi istediği yere çok kararlı bir şekilde götürebilen, harikulade bir roman.

        Fakat ben sanırım bu 'ıssız adam' konseptinden son derece sıkılmış durumdayım. Canı hiçbir kadına saygı duymak istemeyen, hoyrat, kendi varlığı ve başına gelenler dışında dünya üzerinde hiçbir şey olmuyormuşçasına yaşayan bu erkek modeli ergenlik döneminden yeni çıkarken iyiydi. O zamanlar siyah da çok modaydı. Karanlık olan her şeyin bir çekiciliği, melankolinin bir anlamı vardı. Anlamadığımız şeylerden etkileniyorduk. Oysa kötü oğlan anlaşılmayan bir varlık değil. Aksine çok kaba, sadece kendiyle alakalı, sizi hiç düşünmeyen, canı istediğinde yanınıza gelip bir sonraki an da istemeyen, başına buyruk bir adam. Bunun cazibeli olan tarafı da sadece gençliğini yaşayamamış veya henüz kendi kimliği hakkında az ipucuna sahip insanların hayal dünyalarına saplanıp kalmaları.

        ERKEKLER O KADAR DÜZ Kİ...

        Hepimiz tuhaf insanlardan hoşlanırız. Onların aramızda olmasından keyif duyarız. Bu 'komplike adam' formatının bugün hâlâ işe yarıyor olmasına hayret ediyorum. Erkekler bunu bilirler ama kadınlar anlamamakta direnirler: Erkek duygulanımı komplike değildir. Onlar biz kadınlar gibi bir gün ters, öbür gün düz de olmazlar. Karşınızda gördüğünüz her neyse, içeride de aynısı vardır. Belki de o kadar düzler ki, biz kafalarının içi küçük Rum mahalleleri gibi olan kadınlara erkeğin kafasında barınan o koca otobana bakıp da anlam çıkarmak zor geliyor herhalde. Biz kadınların "Şöyle dedi ama neden?", "Acaba böyle mi demek istedi?", "Fakat aslında bir gece bunu da demişti"lerinin erkeğin aklından geçenlerle uzaktan yakından alakası yok. Ortada iyileştirilmeye muhtaç, bir gün biri için iyi biri olacak bir erkek de yok.

        KENDİNİZE İYİ DAVRANIN

        "Bugüne kadar kimseleri sevemedi ama beni galiba sevecek" diye bir şeye inanmayı her kadın ister. İster çünkü aslında kendinin herkesten daha üstün özelliklere sahip olduğu inancını taşımak ister. Bunu böyle söylemez, "Ama ben onu çok seviyorum" der. Bu yüzden o kötü oğlanın peşini bırakmak istemez. Bir gün en özel o olacak diye büyük bir hasretle bekler. Elde edeceği tek şey ise tonla gözyaşı, kilolarca kalp kırıklığı, aklın başına gelene kadar çekeceği çok büyük bir acı. Çünkü düzelmeyecek olanın peşinden gitmek size diğerlerinden hiç farkınız olmadığını hissettirir. Yani sizi sıradan yapar. Kimse sıradan olmaya dayanamaz. Herkes özel hissetmek ister. Herkes özeldir de. Ama bunu anlamak ve kendine ispat etmek için o kötü oğlanın peşinden gider durur. Ben yapmadım mı? Yaptım. O kötü adam hâlâ karanlık ve bunun sizinle uzaktan ya da yakından bir alakası yok. Umarım bu yazı size binlerce gözyaşınızı kazandırır. Kendinize iyi davranın.

        Diğer Yazılar