Z Frekansı'nda haftanın konuğu Maya Perest!
Genç müzisyenlerin müziğine kapımızı açtığımız programımız Z Frekansı'nın bu haftaki konuğu, yeni nesil Türkçe müziğin en özgün ve duru sesli temsilcilerinden Maya Perest! "Yok Bana Bu Cihanda", "Karanfil Eker Misin?" ve "Konstantinopolis" gibi teklilerle öne çıkan Maya Perest'le kendi müziğini, hikayesini ve dönemin müziğinin ruhunu konuştuk.
Güncel müziğin tınısını takip eden, genç müzisyenlerin platformu Z Frekansı, bu hafta yeni dönem Türkçe müziğin en duru ve kendi tarzını yaratmış seslerinden Maya Perest'i konuk etti.
Maya küçük yaştan itibaren sanatın içine doğmuş bir İzmirli. Ailesinin kariyerinde kendisine büyük destek olduğunu belirtiyor. Besteler yapan, şarkılar söyleyen bir annenin kızı. Piyano dersleri, bale dersleri, koro... Maya'nın ruhu gerçekten sanata ait.
İlkokulda, lisede müzikle ilgilenmeye devam eden Maya, her lise öğrencisinin yaptığı ve bence yapmaya devam etmesi gerektiği gibi, grubuyla Rock coverlar yapıyor. İlk stüdyo deneyimi 18 yaşındayken kayıt aldığı, Teoman'dan "İstanbul'da Sonbahar".
Fransa'nın Montpellier Üniversitesi'nde Resim bölümünde lisans öğrenimini tamamlayan Maya, o dönem biraz daha resim odaklı olduğunu ve bu yoldan yürümeye karar verdiğini söylüyor. Ancak Türk insanı, ne olması gerektiğine 17-18 yaşında karar vermeye zorlanan bir sistemin ürünü. Maya da bir süre devam eden iç sesini dinleme ve kendini gözlemleme sürecinin ardından profesyonel kariyerinin müzik üstüne olması gerektiğine karar veriyor.
Henüz bir profesyonel kariyeri yokken ürettiği besteleriyle, söz yazımıyla müzikten kopmamış olan Maya, İstanbul'a taşınmasının ardından artık bu yolculuğa adım atıyor. Ancak tüm deneyimleri, geçmişi; yarattığı müziğini şekillendiriyor.
"Yok Bana Bu Cihanda" şarkısıyla Fransa günlerinde ülkesine duyduğu özlemin tınılarını ve sözlerini duyabiliyoruz. İzmir'de yaşarken yazdığı "Konstantinopolis" şarkısıyla İstanbul ile arasındaki nefret/aşk ilişkisini hissediyoruz.
Aslında Maya'nın müziği, biraz derdini anlatma yolu. Hissiyatını, düşüncelerini sözlere ve tınılara döküyor. İçine tabii ki yaşanmışlıklarını, hayallerini ve mizacını katıyor. Ve ortaya gezgin bir ruhun bir iz bırakma çabası çıkıyor...
Günümüz müziğinin durumuyla ilgili ise Maya umutlu. Evet, dünyanın dönüştüğü tüketim çağından müziğin de nasibini aldığı ve şarkıların metalaştığını belirtiyor ancak yeni ve güçlü tarzların da doğduğu bir dönemde olduğumuzu vurguluyor.
Maya, duyduğum en duru, en saf seslerden biri. Kulağı, entonasyonu, temposu muazzam. İşinde mükemmeliyetçi ve asla kolaycı değil.
Kendisiyle ilk olarak "Konstantinopolis" şarkısıyla tanışmıştım, tabii ki kim olduğunu bilmiyordum ama dinlemekten keyif duyduğum bir şarkının yaratıcısıydı. Daha sonra bir Bursa yolculuğumda yakın bir arkadaşımın heyecanla benle, "Yok Bana Bu Cihanda" şarkısını paylaşmasıyla tüm külliyatını dinledim. Belki de modern insanın en yana yakıla aradığı şey huzur, Maya bu huzuru sesiyle veriyor.
Gezgin bir ruh, her geçen gün daha fazla insanın hayatında iz bırakıyor...