Arif Nihat Asya'nın 'Bayrak'ı
'Korona Günlerinde Şiir'in konuğu ünlü 'Bayrak' şiirini yazarı Arif Nihat Asya. Milliyetçi şiirleriyle tanınan Asya, yurdun güzelliklerini, doğasını anlatan ve Türklüğü yücelten şiirler yazdı
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
'Bayrak', orta okul yıllarımda Türkçe öğretmenimiz Erdoğan Tufan'ın 3 yıl boyunca düzenli olarak öğrencileri tahtaya kaldırıp okuttuğu şiirdi.
Şiirdeki duyguları doğru tonlamayla okuyanlara okul kantininden şalgam suyu ısmarlardı.
Benim de bir kaç kez ısmarlama şalgam suyu içmemi sağlayan 'Bayrak'ın şairi Arif Nihat Asya...
Milliyetçi şiirleriyle tanınan Arif Nihat Asya, yurdun güzelliklerini, doğasını anlatan, kimi zaman yergici ama Türklüğü yücelten şiirler yazdı.
Şiirlerinde halk ve divan edebiyatı nazım şekilleri yanı sıra modern edebiyatın nazım şekillerini de ele alan Arif Nihat Asya'nın en çok kullandığı nazım şekli rubai oldu. Asya, rubailerden oluşan 5 ayrı kitap yazdı.
İşlemiş olduğu başlıca temalar; kahramanlık ve tarih duygusu, din, aşk, tabiat ve memleket güzellikleri olan Arif Nihat Asya, şiirleri arasında Ebced hesabıyla tarih düşürdüğü manzumeler de önemli bir yer tutar.
Şiirlerinde günlük Türkçeyi bir sanat dili haline getirerek kullanan Arif Nihat Asya, rahat, özentisiz ve sade bir üsluba sahip olurken Yahya Kemal Beyatlı'nın açık tesiri görülür. Asya, sosyal ve siyasal konuları, yurt gözlemlerini, arkadaşlarını, yakın çevresini, tarihi konuları, dini meseleleri, aşkı, tabiatı konu alan nesir türünde eserlere de imza attı.
1904'te Tokatlı Ziver Efendi ile Tırnovalı Zehra Hanım'ın tek çocuğu olarak Çatalca'nın İnceğiz köyünde dünyaya gelen Arif Nihat Asya'nın asıl adı Mehmet Arif'tir.
Arif Nihat Asya, henüz bebekken babasının vebadan hayatını kaybetmesi sonucu annesin yeni bir evlilik yapıp Filistin'e gitmesi üzerine 3 yaşından itibaren akrabalarının yanında büyüdü.
Öğrenim hayatı Örçünlü Köy mektebinde başlayan Arif Nihat Asya, babaannesinin ölümünden sonra onun bakımını üstlenen halasıyla birlikte Balkan Savaşı'ndan kısa bir süre önce İstanbul'a göçtü.
Orta okulda şiire ilgisi artan Arif Nihat Asya, hocası Enver Kemal Bey'in Gençlik Dergisi'nde ilk şiirlerini yayımladı.
İlk şiir kitabı 'Heykeltıraş'ı 1924'te çıkaran Arif Nihat Asya, Yüksek Muallim Mektebi son sınıfındayken ilk eşi olan Hatice Semiha Hanım ile evlendi. Asya'nın bu evlilikten iki çocuğu oldu.
1928'de edebiyat öğretmeni olarak Adana'ya tayin olan Arif Nihat Asya, Adana Kız Lisesi ve Adana Erkek Lisesi'nde öğretmenlik ve idarecilik yaptı.
Bu dönemde Üsküdar Mevlevihanesi'nin son şeyhi Ahmet Remzi Akyürek ile tanışan Arif Nihat Asya, dervişlik çilesini çekip Mevlevilikte şeyhlik makamına kadar yükselirken
milli şiirlerin yanı sıra tasavvufi şiirler de yazdı.
Arif Nihat Asya, 1940'ta Adana'nın düşman işgalinden kurtuluşunun kutlandığı 5 Ocak'ta düzenlenen tören için yazdığı 'Bayrak' adlı şiirini yazdı.
'Bayrak Şairi' olarak tanınan Arif Nihat Asya, kaderin garip bir cilvesi olarak hayata bir 5 Ocak günü veda etti.
1941'de Hatice Semiha Hanım'dan boşanan Arif Nihat Asya, kimya öğretmeni Servet Akdoğan ile ikinci evliliğini yaparak iki kez daha baba oldu.
Malatya Lisesi'ne müdür olarak atanıp Adana'dan ayrılan Arif Nihat Asya, Maarif Vekili Hasan Ali Yücel ile sert tartışmalar yaşadı. 3 yıl Malatya'da görev yaptıktan sonra yeniden edebiyat öğretmeni olarak Adana Erkek Lisesi'ne döndükten sonra 1948'de Edirne Lisesi'ne sürgün edildi.
1950 Türkiye genel seçimlerinde Demokrat Parti'nin listesinden Adana milletvekili olan Arif Nihat Asya, dönemin sonunda aktif politikayı bırakarak Eskişehir Lisesi'nde öğretmenliğe döndü. Asya, 1955'ten itibaren Ankara Gazi Lisesi ve Lefkoşa Erkek Lisesi'nde görev yaptıktan sonra 1962'de Ankara'ya döndü. Tekrar öğretmenlik yaptığı Gazi Lisesi'nden emekliye ayrıldı.
Emekliye ayrıldıktan sonra İstanbul'da gazetelerde köşe yazarlığı yapan Arif Nihat Asya, Aralık 1974'ün sonlarında hastalanarak hastaneye kaldırıldı. 5 Ocak 1975'te vefat eden Asya, Ankara Karşıyaka Mezarlığı'na defnedildi.
KİTAPLARI
* Kanatlarını Arayanlar
* Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor
* Kubbeler
* Ses ve Toprak
* Top Sesleri
* Dualar ve Aminler
* Kökler ve Dallar
* Aramak ve Söyleyememek
* Fatihler Ölmez ve Takvimler
* Ayın Aynasında
* Rübaiyyat-ı Arif 1
* Rübaiyyat-ı Arif 2
* Heykeltıraş
* Yastığımın Rüyası
* Ayetler
* Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor
* Kubbe-i Hadrâ
* Kökler ve Dallar
* Emzikler
* Dualar ve Aminler
* Aynalarda Kalan
* Bütün Eserleri
* Rubaiyyat-ı Ârif
* Kıbrıs Rubaileri
* Nisan
* Kova Burcu
* Avrupa'dan Rubailer
* Şiirler (Ahmet Kabaklı derledi)
* Bütün Eserleri
* Bayrak
* Çocuk ve Ağaç
BAYRAK...
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin altında öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!
BİR BAYRAK RÜZGAR BEKLİYOR
Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor.
Ve bir göğüs, nefes almak için;
Rüzgar bekliyor.
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?
Destanını yapmış, kasideye kanmış.
Bir el ki; ahretten uzanmış,
Edeple gelip birer birer öpsün diye fâniler!
Öpelim temizse dudaklarımız,
Fakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız.
Rüzgarını kesmesin gövdeler
Sesinden yüksek çıkmasın nutuklar, kasîdeler.
Geri gitsin alkışlar geri,
Geri gitsin ellerin yapma çiçekleri!
Ona oğullardan, analardan dilekler yeter,
Yazın sarı, kışın beyaz çiçekler yeter!
Söyledi söyleyenler demin,
Gel süngülü yiğit alkışlasınlar
Şimdi sen söyle, söz senin.
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için;
Rüzgar bekliyor!
Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin;
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye? ...
FETİH MARŞI
Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektirilen, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle sûrun dişleri sökülecek!
Yürü; hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın?
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!
Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden
Senin de destanını okuyalım ezberden
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden
Elde sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!
Yüzüne çarpmak gerek zamânenin fendini!
Göster: kabaran sular nasıl yıkar bendini!
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini!
Şu kırık âbideyi yükseltecek taştasın;
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın
Bu kitaplar Fâtih'tir, Selim'dir, Süleyman'dır;
Şu mihrab Sinânüddin, şu minâre Sinân'dır;
Haydi, artık uyuyan destanını uyandır!
Bilmem, neden gündelik işlerle telâştasın
Kızım, sen de Fâtihler doğuracak yaştasın!
Delikanlım! işaret aldığın gün atandan!
Yürüyeceksin! Millet yürüyecek arkandan!
Sana selâm getirdim Ulubatlı Hasan'dan!
Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!
Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın
Yürü, hâlâ ne diye kendinle savaştasın?
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!
ÇARŞAMBA: Lale Müldür
'KORONA GÜNLERİNDE ŞİİR'İN DİĞER ŞAİRLERİ