AYM'den OHAL uygulamaları kararı
Anayasa Mahkemesi (AYM), olağanüstü halde geçerli olan bazı uygulamaların yürürlükte kalmasını öngören 28 maddelik yasaya ilişkin kararını verdi. Yüksek Mahkeme, kanunda yer alan düzenlemelerin bazılarını iptal ederken, bazılarını ise Anayasa'ya uygun buldu.
Anayasa Mahkemesi (AYM), valilerin "kamu düzeni" gerekçesiyle kentlere girişleri 15 gün süreyle kısıtlama ve belli yerlerde ve saatlerde kişilerin dolaşmalarını, toplanmalarını engelleme yetkilerini Anayasa'ya uygun buldu. Yüksek Mahkeme, göreve iade edilen akademisyenlerin önceki görev yerlerine, güvenlik personellerinin ise eski kadro ve rütbelerine uygun olmayan yerlere atanmaları öngören düzenlemelerin Anayasa'ya aykırı olduğuna hükmederek, iptallerine karar verdi.
CHP, 25 Temmuz 2018 tarihli 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştu. Yüksek Mahkeme, CHP'nin başvurusunu sonuçlandırdı.
Kanun bazı hükümleri iptal edilirken, bazılarının ise iptal istemleri reddedildi. Anayasa Mahkemesi, OHAL sonrası döneme dair usulleri düzenleyen yasaya ilişkin değerlendirmesi şu şekilde:
VALİLERİN KENTLERE GİRİŞİ KISITLAMA YETKİSİNE VİZE: Anayasa Mahkemesi, valilerin, kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu ya da bozulacağına ilişkin ciddi belirtilerin bulunduğu hâllerde 15 günü geçmemek üzere ildeki belirli yerlere girişi ve çıkışı sınırlama yetkisini Anayasa'ya uygun buldu. Yine valilerin belirli yerlerde veya saatlerde kişilerin dolaşmalarını, toplanmalarını kısıtlama yetkisini de hukuka uygun buldu. Yargı denetimine dikkat çekilen kararda; düzenlemenin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile seyahat özgürlüğüne ölçüsüz sınırlama getirmediği vurgulandı.
ASKERİ MAHALLERDE ARAMA YETKİSİ: Anayasa Mahkemesi; askerî merciler tarafından verilen arama emrinin yirmi dört saat içinde görevli hâkim onayına sunulmasına ilişkin güvenceye yer verilmediği, söz konusu güvence sağlanmadan askerî mahallerde kişilerin üstü, araçları, özel kâğıtları ve eşyasının aranmasına imkân tanınmasının Anayasa’nın 20. maddesiyle bağdaşmadığı, kişilerin araçlarında yapılacak elle kontrolün arama tedbiri boyutuna ulaşmasını önleyecek şekilde kapsam ve sınırlarının tespit edilmediği, dolayısıyla anılan “…aracı…” ibaresi yönünden getirilen sınırlamanın öngörülebilir bir kanuni dayanağının bulunmadığı gerekçeleriyle kuralların iptallerine karar verdi.
GÖSTERİ YERLERİNİN BELİRLENME USULÜ: Anayasa Mahkemesi toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılacağı yer ve güzergâh belirlenirken başka kişilerin gündelik yaşamının etkilenme boyutuna yönelik olarak kuralda öngörülen vatandaşların günlük yaşamının aşırı ve katlanılmaz derecede zorlaştırılmaması ölçütüyle kamu düzeni ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacına ulaşma bakımından toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına getirilen sınırlamada çatışan haklar arasındaki makul dengenin sağlanmadığının söylenemeyeceği gerekçesiyle iptal talebini reddetti.
MİT'İN BİLGİ EDİNME HAKKI KAPSAMINA ÇIKARILMASINA VİZE: Hukuk uyuşmazlıklarında asıl olanın dava yoluyla uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması olduğu, gizlilik ilkesinin sağlanması amacıyla MİT’in taraf olduğu uyuşmazlıklarda arabuluculuk hükümlerinin uygulanmamasını öngören kuralın getirdiği farklı uygulamanın MİT personelinin kimliğinin gizli tutularak güvenliğinin sağlanması suretiyle istihbarat hizmetlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesinin amaçlarına ulaşma bakımından orantılı olmadığının söylenemeyeceği gerekçesiyle kuralın iptal talebinin reddine karar verildi.
İHRAÇ EDİLENLERİN SİLAHLARINA EL KONULMASI: Anayasa Mahkemesi kuralda herhangi bir suçta (ya da kabahatte) kullanıldığı ya da suça (kabahate) ilişkin faaliyetten elde edildiği veya bizatihi suç konusu oluşturduğu tespit edilmediği hâlde kişilerin mülkiyetinde bulunan silahların kamu görevinden çıkarılmalarına bağlı olarak üçüncü kişilere devir imkânı tanınmaksızın ya da herhangi bir tazminat yolu öngörülmeksizin doğrudan devlete devredilmesinin millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması amaçlarına ulaşma bakımından gerekli olmadığı, bu yönüyle kuralın mülkiyet hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirdiği gerekçesiyle iptaline karar verdi.
GÖZALTI SÜRELERİNİN UZATILMASINA DA VİZE: Anayasa Mahkemesi; kuralda öngörülen kırk sekiz saat ve dört günlük sürelerin Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü ve beşinci fıkralarında belirtilen güvencelere uygun olduğu, bu yönüyle kuralın anılan fıkraların sözüne aykırı olduğunun söylenemeyeceği, gözaltı süreci devam ederken bunun koşullarının bağımsız ve tarafsız mahkeme tarafından değerlendirilmesi, gerekirse tedbirin sonlandırılması veya süresinin uzatılmasının Anayasa’nın 19. maddesinin beşinci fıkrasında geçen kişinin azami olarak öngörülen süre içinde hâkim önüne çıkarılması zorunluluğunu karşıladığı, hâkim tarafından en fazla iki defa ek gözaltı süresinin verilmesinin, kuralın geçerli olduğu süre ve bu dönemin koşulları da dikkate alındığında ceza soruşturmalarının etkin ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesi amacını gerçekleştirme bakımından kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına orantısız sınırlama getirmediği gerekçesiyle kuralın iptali talebinin reddine karar verdi.
TUTUKLULUK İNCELEMESİ: Kuralda tutukluluğa ilişkin itirazın şüpheli veya sanığın dinlenilmesi suretiyle değerlendirilmesi için azami ve makul bir süre öngörülmeden dosya üzerinden karara bağlanmasına imkân tanınmasının, tahliye talebinin değerlendirilmesinde makul sınırların ötesinde otuz günlük bir sürenin öngörülmesinin, şüpheli veya sanığın tahliye talebi ve bu kapsamda dile getireceği tutukluluk durumuna ilişkin itirazların doksan gün boyunca duruşmasız olarak incelenmesinin mümkün kılınması nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesindeki güvencelere aykırı olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirildiği gerekçesiyle kuralın iptaline, karar verdi.
İHRAÇTAN DÖNEN AKADEMİSYENLERİN DURUMU: Anayasa Mahkemesi kurallarda; kamu görevine iade edilen her bir öğretim elemanı yönünden kamu hizmetinin gerekleri de gözetilerek bu kişilerin daha önce görev yaptıkları yükseköğretim kurumunda çalışıp çalışamayacakları hususunda idareye herhangi bir değerlendirme yetkisi tanınmadığı, ayrıca bu kişilerin kamu görevinden çıkarılmadan önce görev yaptıkları yerlere atanmalarının kategorik olarak yasaklanmasını gerektirecek hukuki ve fiilî zorunlulukların gösterilmediği, akademik personel açığının karşılanabilmesi amacıyla bu kişilerin atamalarının Ankara, İstanbul ve İzmir dışında öncelikli olarak 2006 yılından sonra kurulan yükseköğretim kurumlarına yapılacağı öngörülmüşse de söz konusu ihtiyacın genel, objektif ve kabul edilebilir ölçütler belirlenerek tüm öğretim elemanlarını kapsayacak bir sistem oluşturulmadan yalnızca görevlerine iade edilen öğretim görevlileriyle sınırlı tutularak karşılanmasının kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütülmesi amacını gerçekleştirmek bakımından zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği, kişilerin iradesi dışında hukuka aykırı olarak çalıştırılmadıkları döneme ait mali hakların ödenmesinin göreve başlama şartına bağlanmasının mülkiyet hakkına yönelik haksız müdahalenin giderilmemesi ve bu suretle söz konusu hakka getirilen sınırlamanın devam etmesi sonucunu ortaya çıkardığı, tedbir işleminin haksız uygulanmasından dolayı uğranabilecek maddi ve manevi zararları giderme hususunda kişilere dava açma imkânı verilmemesinin devletin etkili giderim mekanizması sağlama yükümlülüğüyle bağdaşmadığı, gerekçeleriyle kuralların iptallerine karar verdi.
İADE EDİLEN GÜVENLİK MENSUPLARI İLE DİPLOMATLARIN DURUMU: (Kamu Görevine İade Edilen Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) Görevli Subay, Astsubay, Uzman Jandarmalar ile Emniyet Genel Müdürlüğünde Emniyet Hizmetleri Sınıfına Tabi Olanlar ve Dışişleri Bakanlığı Diplomatik Kariyer Memurlarından Millî Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Bünyelerinde Kurulacak Araştırma Merkezlerinde İstihdam Edilmelerini Düzenleyen Kural...) Anayasa Mahkemesi kurallarda; mahkemelerce veya Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonunca kişiler hakkında göreve iade kararı verilmesine rağmen söz konusu tedbirin sebep unsurunun ortadan kalkmadığı izlenimi doğacak şekilde bu kişilerin eski kadro, rütbe veya unvanına uygun olarak atanmalarının engellendiği, iadeyle birlikte kamu görevinden çıkarma tedbirinin tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılması gerektiği hâlde kişilerin kazanılmış hakları gözardı edilerek farklı bir statüde atanmalarına imkân tanındığı, kamu görevine iade edilen kişilerin yeniden atanmalarında ilgili bakanın hangi ölçütlere göre değerlendirme yapacağına ilişkin bir belirlilik bulunmadığı, bu konuda idareye oldukça geniş yetki tanınmasının kamu düzeninin sağlanması ve kamu yararı amacının gerçekleştirilmesi bakımından zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği, yine kamu görevine iade edilen personelin farklı statüde istihdam edilmelerini gerektirecek kabul edilebilir ölçüde hukuki ve fiilî zorunlulukların gösterilmediği, bu açıdan göreve iade edilen kişilerin araştırma merkezlerine atanmasına imkân tanınmasının kamu yararı ve kamu düzeninin sağlanması amacı bakımından gerekli olduğunun söylenemeyeceği, gerekçeleriyle kuralların iptallerine karar verdi.
OLAĞAN DÖNEMDE MESLEKTEN ÇIKARMA: (Olağan Dönemde Disiplin Hukukunda Öngörülen Yöntem Dışında Kişiler Hakkında Meslekten Çıkarma Tedbirinin Uygulanması...) Anayasa Mahkemesi, önceki kararlarında kişilere meslekten (kamu görevinden) çıkarma sürecinde haklarındaki isnatlara cevap verme ve bunlara karşı delil sunma imkânının tanındığı bir soruşturma sürecinin yürütülmesini, bu süreç sonunda somut olgu ve olaylar çerçevesinde iddia, savunma ve delillerin tartışılarak ulaşılan sonucun dayandığı maddi ve hukuki temelleri gösteren gerekçelerin açıklanmasını bireyselleştirme için yeterli gördüğünü, kurallar kapsamında da bireyselleştirme şartının sağlandığı dikkate alındığında meslekten çıkarmada benimsenen usulün millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, kamu hizmetinin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi amaçlarına ulaşma bakımından orantılı olduğunu belirterek iptal talebinin reddine karar verdi.
PASAPORTLARIN İPTALİ: (Haklarında Meslek Çıkarma Tedbirine Yönelik İşlem Yapılanlar ile Suç Soruşturması veya Kovuşturması Yürütülenlerin ve Bunların Eşlerinin Pasaportlarının İptaline İmkân Tanıyan Kural...) Anayasa Mahkemesi, kuralda aynı kişiler hakkında anılan 375 sayılı KHK’nın (A) fıkrasıyla çelişki oluşturacak şekilde idareye takdir yetkisi verilmek suretiyle bir kez daha pasaportların iptaline imkân tanındığı, bu yönüyle kuralın belirsizliğe yol açabilecek ölçüde farklı yorumlara ve uygulamalara elverişli olduğu, yine kural kapsamındaki kişilerin pasaportlarının iptal edilmesinde idareye tanınan takdir yetkisinin kapsam ve sınırlarının da belirsiz olduğu, bu itibarla kuralla yurt dışına çıkma özgürlüğüne getirilen sınırlamada kanunilik şartının yerine getirilmediği gerekçesiyle kuralın iptaline karar verdi.
RÜTBELERİN İPTALİ: (TSK, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Teşkilatından Farklı Nedenlerle Ayrılan Kişilerin Rütbelerinin İptalini Düzenleyen Kural...) Anayasa Mahkemesi kuralda; terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisaklı yahut irtibatlı olduğu değerlendirilenlerin, haklarındaki isnatlara cevap verme ve bunlara karşı delil sunma imkânının tanındığı bir soruşturma süreci yürütülmeden ve bu süreç sonunda somut olgu ve olaylar çerçevesinde iddia, savunma ve delillerin tartışılarak ulaşılan sonucun dayandığı maddi ve hukuki temelleri gösteren gerekçeler açıklanmadan yetkili mercilerce rütbelerinin alınmasına imkân tanınmasının millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanması amacı bakımından demokratik bir toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olduğunun söylenemeyeceğini belirterek kuralın iptaline karar verdi.
TMSF'NİN KAYYUM YETKİSİNİN UZATILMASI: Anayasa Mahkemesi, terör örgütleriyle aidiyet, iltisak veya irtibat düzeyindeki bir bağlantı nedeniyle kayyım tedbiri kararı verilmesinin ancak bu fiillerin suç niteliğinde olması ve kişiler hakkında bu nedenle ceza soruşturması ve kovuşturması yürütülmesi hâlinde söz konusu olacağını, kural kapsamında suç niteliğinde olmayan aidiyet irtibat veya iltisak fiillerinin kayyım atanmasına imkân tanıdığı söylenemeyeceği, soruşturma evresinde kayyım atanması kararına karşı 5271 sayılı Kanun’un 267. ve devamı maddeleri gereğince itiraz yoluna başvurulabilmesinin mümkün olduğu gerekçesiyle iptal talebinin reddine karar verdi.
TMSF'NİN MUAFİYETLERİ: (TMSF’nin Kayyım Olarak Atandığı Dosyalarla İlgili Olarak Hak, Yetki, Sorumluluk ve Muafiyetleri Düzenleyen Kuralların Yürürlüğünü Uzatan Kural...)Anayasa Mahkemesi kuralın uygulanabilirliği ile ilgili olarak belirtilen tarihlerden önce sona eren Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ve TMSF’nin kayyımlık yetkisi kapsamında atananlar veya görevlendirilenlerin görev, hak, yetki ve sorumlulukları ile şirket ve mal varlığı değerlerine ilişkin, kefalet ve takip dâhil tüm muafiyetleri düzenleyen başka hangi kanun hükümlerinin bulunduğuna ilişkin bir belirlilik bulunmadığı gerekçesiyle kuralın iptaline karar verdi.
KAYYIM ATANAN ŞİRKETLERİN DURUMU: (Kayyım Atanan Şirketlerdeki Ortaklık Pay ve Haklarıyla İlgili Devir ve Temlikleri Geçersiz Kılan Kural...) Anayasa Mahkemesi kuralda kayyım atanan şirketlerde ortaklık pay ve hakkını devralan iyi niyetli üçüncü kişilerin muvazaanın olgusal temelini oluşturan gerçek iradeye aykırı işlem tesis edildiğinin aksini iddia ve ispat etme imkânlarının olmadığının söylenemeyeceği, bu yönüyle kuralın ihdas amacına uygun kullanılmasını sağlayacak ve bu konudaki keyfîliği önleyecek yasal güvencelerin bulunduğu gerekçesiyle kuralın iptali talebini reddetti.