Biraz yıldız, biraz yıldız adayı: Müzik dünyasının yeni çıkanları
"Cuma modu"ndan herkese merhaba! Sıcak havalar çalma listelerine de yansıdı, hisler daha belirgin, neşeler, kederler daha bir göz önünde sanki bu hafta. Müzisyenlerin şarkılarını yayınladığı cumaların bu cumasında, her zamanki gibi yine biraz yıldız, biraz yıldız adayı var. Modern Türk müziğinin önde gelen seslerinin birliktelikleri, kuşak farkının ortak tınılarda buluşması ve yıldızlar karmasını sizlere sunarız...
"Bir Gün Beni Arzularsan Gel", "Havada Bir Hinlik Var" adlı şarkılarıyla adından söz ettiren Nilipek, kendi iç çatışmasını bize o yumuşak sesiyle hissettiriyor: Baykuş.
Bu şarkıyı dinlerken kafamızın içindeki sesle davranışlarımız arasındaki bitmek bilmeyen çekişmeyi düşündüm. Kafamızdaki o ses Nilipek'in yorumunda bir baykuş. Derin bir bağ, dinleyeni sarıyor.
Şarkının melodisi akılda kalıcı, naif, yumuşak. Elektronik dokunuşlar organik havaya değer katmış.
Ve tabii ki No Land... Şarkıya katkı sunan grup, tüm karakteristik çizgisini şarkıya yansıtmış. Çok da güzel olmuş!
"Burada dur, burada dur
Sanki bir şey koptu kafamda aniden
Bir zehir, bir zehir
Varmış içimde beni yavaşça öldüren
Bir baykuş beni dinliyor
Dinliyor da sanki sesimi duymuyor
Kal, diyor, gitme kal, diyor
Kalsam faydasız ne yapsam olmuyor"
Alfie Templeman bize kendisi gibi genç, enerjik, cıvıl cıvıl bir yaz şarkısı sunuyor! "Just a Dance" ile yaza güzel bir giriş yapmamızı istediği için Alfie'ye teşekkür ederiz.
Ancak Alfie bu şarkıda yalnız değil, Nile Rodgers efsanesine merhaba diyin! Şarkı hareketli, harmonisiyle zenginlik katıyor. Elektronik beatler, gitar riffleri şarkının enerjisini bir üst seviyeye taşıyor. Farklı enstrumanlar ve vokaller gayet temiz.
Sadece dans edelim mi biraz?
"It's just a dance of love
Our love is just a dance
It's just a dance of love
Our love is just a dance"
Bu listenin demirbaşlarından biri her zaman bir retro, bir funk esintisi taşıyan şarkıdır. Bu hafta bu bayrak L'imperatrice!ten "Any Way" adlı şarkıda.
Retro- fütüristik, biraz da funk esintisi taşıyan şarkı modern bir pop şarkısı olarak öne çıkıyor. Biraz disko havası da alabilirsiniz! Melodik olarak zengin, enstrümantasyonu temiz, dinleyiciye vaadettiği şey keyif.
Bas gitarın güzelliğini de es geçemeyeceğim.
"If you call my name,
I'll run to wherever
I'll be on my way, tomorrow can wait
And I know that, no, nothing lasts forever
But I'm not too far, not too far, not too far,
I'll get there any way"
Dünyaya düşmüş bir kızın hikayesine konuk olalım. Alternatif rock olmasaydı biz ne yapardık? Bu duygusal atmosferin hüküm sürdüğü, indie izlerini bulabileceğimiz eser, Marika Hackman'ın temiz sesinden geliyor: "The Girl Who Fell to Earth"
Marika'nın sesi, şarkının havasını olağanüstü başarılı bir derecede yansıtmış. Sesindeki doğallık, kırılganlık; gerçekten de dünyada ne yapacağını bilemeyen birinin o endişesini bize hissettiriyor.
Akustik gitar, yaylı ve hafif elektronik dokunuşların uyumu gayet keyifli. Marika'nın sesinin önüne geçmemiş, melankoli havasını dağıtmamış. Enstrümanın yükseldiği yerler dengeli.
Marika'nın hikayesine kulak verelim:
"The girl who fell to Earth
She gets her kicks from science
It's hard to see, it's not enough
When you're blinded by computer love"
"Uzunlar - V1" ve "Uzunlar - V2" ile 2020 yılına damgasını vuran Evdeki Saat'ten bir tekli daha: "Biraz Ağladım"
Evdeki Saat anlatmak istedikleri konusunda gayet net. Yalanı yok. Bize çok istediği ama günün sonunda yalnızlığıyla baş başa kaldığı hikayesini tüm dürüstlüğüyle aktarıyor. Ama asla basit bir hüzün temasının içine hapsetmeyerek.
Sanıyorum özellikle indie pop şarkılarında bu şarkıları başka bir seviyeye taşıyan şey sözlerin ağırlığını, anlamını asla gölgelemeden; farklı bir melodiyi mükemmel bir dengede şarkının temeline dönüştürmek. İşte bu uyumun dinleyicinin hissiyatında açtığı kapıların çokluğunun sınırı yok. Evdeki Saat bunu başarmış.
"Solsun diye
Hadi, bitsin artık bu çile
Nefes almadım bir gün bile
Biraz ağladım, yalan yok"