BM Komisyonu: İsrail, Gazze'de sağlık tesisleri ve çalışanlarına yönelik saldırılarla savaş suçu işledi
Birleşmiş Milletlerin (BM) işgal altındaki Filistin topraklarında işlenen suçları araştıran Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu, İsrail'in Gazze'de sağlık çalışanları ve tesislerine yönelik aralıksız ve kasıtlı saldırılarla savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlediğini bildirdi.
Komisyon, devam eden BM İnsan Hakları Konseyi'nin 57'nci Oturumu kapsamında yeni raporunu açıkladı.
İsrail'in Gazze'ye yönelik daha geniş kapsamlı bir saldırının parçası olarak sağlık sistemini yok etmek için koordineli bir politika izlediği vurgulanan raporda, "İsrail, sağlık çalışanları ve tesislerine yönelik aralıksız ve kasıtlı saldırılarla savaş suçları ve insanlığa karşı imha suçu" işlediği ifadeleri yer aldı.
Raporda, "İsrail güvenlik güçleri Gazze'deki kuşatmayı sıkılaştırdığı, tıbbi tedavi için bölgeden ayrılma izinlerini kısıtladığı, sağlık personellerini kasıtlı olarak öldürdüğü, gözaltına aldığı ve işkence ettiği ve tıbbi araçları hedef aldığı tespit edildi. Bu eylemler, kasıtlı öldürme ve kötü muamele ve korunan sivil mülkün tahribi ve insanlığa karşı imha suçu olan savaş suçlarını oluşturuyor." denildi.
İsrail'in saldırılarının çocukların yaşam hakkını ihlal ettiği ve onların temel sağlık hizmetlerine erişimini engellediği kaydedilen raporda, İsrail'in, Filistinli çocukların ve potansiyel olarak Filistin halkının bir grup olarak yok olmasına yol açan yaşam koşullarını kasıtlı olarak dayattığına yer verildi.
Raporda, İsrail askeri kampları ve gözaltı merkezlerinde tutulan Filistinlilerin, birçoğunun keyfi olarak gözaltına alındığı bildirildi.
Gözaltındaki binlerce çocuk ve yetişkin Filistinlinin yaygın ve sistematik tacize, fiziksel ve psikolojik şiddete ve işkence gibi savaş suçu ve insanlığa karşı suç sayılan muamelelere maruz kaldığı kaydedildi.
"Filistinliler cinsel şiddet biçimlerinin mağduru"
Filistinlilerin, tecavüz ve diğer cinsel şiddet biçimlerinin mağduru olduğu vurgulanan raporda, erkek tutukluların üreme organlarına yönelik saldırılar yapıldığı ve çıplak halde tutulmaya zorlandığına işaret edildi.
Raporda, "Gözaltındakilerin taciz veya ihmal sonucu ölmeleri, kasıtlı öldürme veya cinayet ve yaşam hakkının ihlali gibi savaş suçlarını içeriyor." denildi.
Filistinli tutuklulara yönelik kurumsallaşmış kötü muamelenin, İsrail işgalinin uzun süredir devam eden bir özelliği olduğu hatırlatılan raporda, bunun doğrudan İsrail'de cezaevi sisteminden sorumlu bakan Itamar Ben-Gvir'in emriyle gerçekleştiği, İsrail hükümetinin şiddeti teşvik eden açıklamalarıyla çatışmaların körüklendiği belirtildi.
Hamas ve Filistinli diğer silahlı gruplar tarafından tutulan İsrailli ve diğer uyruktan esirlere yönelik bazı kötü muamelelerin olduğu da raporda yer aldı.
Raporda, sağlık tesislerini ve personelini hedef almayı bırakması, Filistinlilerin keyfi ve hukuka aykırı şekilde tutuklanmasına son vermesi, gözaltına alınanlara yönelik işkence ve diğer kötü muameleyi durdurması için İsrail hükümetine çağrıda bulunuldu.
Filistin hükümeti ve Gazze'deki fiili yetkililere, tüm rehinelerin korunması ve güvenli bir şekilde serbest bırakılması çağrısı da raporda yer aldı.
"İsrail, Gazze'deki sağlık tesislerine yönelik benzeri görülmemiş kasten yıkımını derhal durdurmalı"
Raporda görüşlerine yer verilen Komisyon Başkanı Navi Pillay, "İsrail, Gazze'deki sağlık tesislerine yönelik benzeri görülmemiş kasten yıkımını derhal durdurmalı. İsrail, sağlık tesislerini hedef alarak sivil nüfus üzerinde uzun vadeli olumsuz etkilere yol açan sağlık hakkını hedef alıyor. Özellikle çocuklar, sağlık sisteminin çöküşünden hem doğrudan hem de dolaylı olarak zarar görüyor bu saldırıların yükünü çekiyor." ifadelerini kullandı.
Pillay, Filistinli esirlere karşı işlenen korkunç istismar eylemlerinin, kurbanlar için hesap verebilirlik ve tazminat gerektirdiğini vurguladı.
Bu eylemlerin üst düzey İsrailli yetkililer tarafından emredildiği ve İsrail güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirildiğini kaydeden Pillay, "Bunlar için hesap verebilirliğin olmaması ve Filistinlilere yönelik şiddetin giderek daha fazla kabul görmesi, bu tür davranışların kesintisiz bir şekilde devam etmesine, sistematik ve kurumsal hale gelmesine olanak sağladı." değerlendirmesinde bulundu.