Cemal Okan: Biz o işe hızlı adapte oluruz
Cemal Okan, Habertürk HT Stüdyo'da sinemadaki gelişmeleri anlatırken yeni projelerin çekimleriyle ilgili bilgiler verdi. Okan, aynı zamanda projesini oluşturdukları, Atatürk'ün Samsun'ı çıkışını konu edinecek 'İlk Adım 1919'u neden çekemediklerini de açıkladı
Cemal Okan...
Kurulduğu 1967'den günümüze kadar Türk ve yabancı olmak üzere yaklaşık 10 bin filmin post prodüksiyonunu yapan Fono Film'in sahibi.
Kurulduğu 2013'ten günümüze kadar 44 film üreten TAFF Pictures'in (Tam Aile Filmleri Fabrikası) Timur Savcı ile ortağı.
TÜRSAK Vakfı'nın başkanı.
Cemal Okan, konuk olduğu Habertürk HT Stüdyo'da sinemada yaşanan gelişmeleri anlattı. Okan, TAFF Pictures'ta ortağı olduğu Timur Savcı ile birlikte en büyük hayallerinin Oscar adayları arasında ilk 5'e girecek bir film çekmek olduğunu söylerken bu konuda dönemsel bir hikâyeyle çalışmalara başladıklarını söyledi.
TAFF Pictures, 2019'da Abdullah Oğuz'un yönetmenliğini yapacağı, Halit Ergenç'in ise Atatürk'ü canlandıracağı 'İlk Adım 1919' adlı bir proje geliştirdi. Ne var ki Atatürk'ün Samsun'a çıkışını konu edinecek filmin çekimleri gerçekleştirilemedi. Cemal Okan, projenin neden iptal edildiğini açıkladı; "senaryo o kadar farklı boyutlara gitti ki bir anda bütçe iki katına çıktı."
Pandemi döneminde sinema ne ölçüde etkilendi? Bir yapımcı olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tam patlamış mısır krizini çözdük ki hiç beklemediğimiz bir yerden gol geldi. Büyük projeler vardı. Yeni projelerimizi hayata geçirmek için tam da yola çıkmaya başlamıştık.. Örneğin 'Ölümlü Dünya 2'yi çekmeyi planlamıştık ama bir anda pandemiyle karşı karşıya kaldık. Planladığımız filmleri çekemedik. Senede 7 film çeken bir yapıyken son 2 senede sadece 2 film çekebildik. Çok kötü etkilendik, genel olarak sektör de çok kötü etkilendi.
Film çekememenin ekonomik boyutunun yanı sıra psikolojik boyutu da vardır...
Tabii bir de sadece sinema yaptığım için etkisi daha fazla oldu. Dizi tarafına hiç bulaşmadım, hayatımda sinema olmadığından dolayı çok etkilenmiş oldum. Manevi olarak da çok etkilendim çünkü bir anda boşa düşüyorsun.
Büyük yapımların gösterime girmesiyle gördük ki izleyiciler sinemalara gidiyor. Peki önümüzdeki dönemde gösterime girecek yeteri kadar film olacak mı?
Yeni projelerimiz var ama bir filme aldanıp da bir şey yapamıyoruz. Çünkü biliyorsun maliyetler çok arttı, bütçelerle baş edemiyoruz. Bütçelerden kaynaklı da film yapmak artık çok pahalı bir iş.
Şimdi daha da pahalandı, onun için de bunu yaparken çok daha dikkatli hareket etmemiz gerekiyor. Şu anda daha gözlemleme aşamasındayız. Tabii ki bu arada projelerimizi hazırlıyoruz. Çünkü sinema olmazsa olmaz. Hayatımızın en önemli parçası. Sinemayı çok sevdiğimi biliyorsun ama şu ara sinemayı bir müddet daha bekleyeceğiz ve olgun şartları oluşturduğumuzda tekrardan harekete geçeceğiz.
'Örümcek Adam Eve Dönüş Yok' 934.599 ile açıldı. Bu durum izleyicinin sinemalara gittiğini net olarak gösterdi mi yoksa filmin ana hedef kitlesinin 18 yaş altı olmasından dolayı mı bu kadar yüksek açılış oldu? İstisnai bir durum mu gerçekleşti?
'Matrix' de vizyona girdi, onu da gözlemlememiz lazım. Arkadan gelecek birkaç Türk filmi var, onların gişelerini de analiz etmeliyiz. Şu anda büyük bir sorunumuz var; aşısız olanlar arasında 18 yaş ve üstü PCR testi yaptırmadan sinemaya giremiyor. 'Örümcek Adam Eve Dönüş Yok'un yüksek açılışının hedef kitlesinin 18 yaş altı olduğunu düşünüyorum. 18 yaş altına aşı ve PCR testi zorunlu olmadığı için filmin açılışı bir hayli yüksek oldu. Bizim yaptığımız araştırmalarda PCR'dan dolayı % 25'e yakın izleyici kaybımız var. Sayın bakanımız (Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy) bize en geç ocak ayının sonuna doğru bunu çözeceğini söyledi. Biz de Sağlık Bakanlığı ile olan yazışmalarımızda PCR'ın kalkması gerektiğiyle ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Çünkü alışveriş merkezine PCR olmadan girebiliyorsun ama içindeki sinemaya PCR olamadan giremiyorsun.
PCR testi zorunluluğu kalkarsa ne olacak?
İzleyici sayısı biraz daha artacak. Sen düşünebiliyor musun? PCR testi olup filme gider misin? Bak, bu stüdyodaki arkadaşlar da bana kafa sallayarak 'hayır' diyor. Stadyumlarda böyle değil mesela... Bir Galatasaray aşkı, bir Fenerbahçe aşkı, bir Beşiktaş aşkı başka bir şey. Taraftarı olduğun takımın maçlarına PCR testi yaptırıp gidebilirsin ama bir filmi izlemek için test olmak istemezsin.
Sinemanın tamamen normalleşmesinin 2022 - 2023 sezonunda olacağını düşünüyorum. Sizin bu konudaki öngörünüz nedir?
2023'ün ilk yarısında tekrardan normale döneceğini düşünüyorum. 2022'nin sonunda başlar ama 2023'ün sonunda tamamen normal seyrine oturacağına inanıyorum.
Pandemi öncesinde Türk filmleri, yabancı filmlerden çok daha fazla izleniyordu. Şimdi gösterimde çok az Türk filmi olduğu için durum tersine döndü. Bu durum 1980'li ve 1990'lı yıllara dönme tehlikesi oluşturur mu?
1980'lerde yine bir ara çok büyük bir krize girdik. Sonra ABD şirketleri, Türkiye'ye geldiğinde Dustin Hoffman ile Tom Cruise'un 'Yağmur Adam'ı ile sinemaya tekrardan bir dönüş sağladık. Galiba burada yine lokomotifi önce ABD'lilere vereceğiz. Sonra biz o gemiye bineriz. Biz o işe hızlı adapte oluruz.
Sinema, az önce sözünü ettiğiniz gibi yakın zamanda bir patlamış mısır krizi yaşadı. Şimdi de pandemi sorununu yaşıyor. Bir de Dijital platformların etkisi söz konusu. Dijital platformların sinemaya etkisinin ne olduğunu / olacağını düşünüyorsunuz?
Bana göre en büyük problem, bir işi yapmakta ve bulmakta değil, bu işi yapacak insanları bir araya getirmekte. Çünkü 8 ulusal kanalımız, 6 da dijital platform var. Bu 14 televizyon demek. Her birinin 10'ar tane işi olsa, 140 yönetmen, 140 senarist, 140 görüntü yönetmeni gerekiyor. Elbette çok sayıda oyuncu da. Bunları bulmakta sıkıntı çekilecek. Teknik ekiplerde de bu sıkıntıyı yaşayacağız. Kameralarda da aynı sıkıntıyı yaşayacağız. Daha sinemadan bahsetmedim bile. Pandemiden önce yılda 140 - 180 film üretimi vardı, bunları da hiç koymadan sadece bu tarafını anlattım. Onun için bizim biraz da buraya yatırım yapmamız lazım. Burada hem teknik ekipleri geliştirmemiz hem post - prodüksiyon stüdyolarını geliştirmemiz gerekiyor. Sesi çekecek adam dahi bulamayabiliriz.
Bu fırsat da olabilir. İş sahası genişleyince sektöre yeni girişler olur, yeni okullar açılabilir...
Okullar zaten var ama oralarda yeterli eğitim aldıklarını düşünmüyorum. Sahaya girmek bambaşka bir şey. Bu iş, olduğu yerde öğrenilen bir iş. Fono Film, aynı zamanda post - prodüksiyon stüdyosu. Bu stüdyonun en önemli özelliği, çok eleman yetiştirmiş olmasıdır. Stajyer olarak aldığımız bir elemana çay getir - götür yaptırmayız. Direkt işe başlatırız. Örneğin havuza girip de biri elinden tutarsa yüzme kolay öğrenilmez, havuzun içine atarsın, o yüzmeyi doğal olarak öğrenir. Bizim iş de böyledir. Bu sebeple okullardan daha çok post - prodüksiyon stüdyolarının elemanlarla çalışması lazım. Mezuniyetlerinden hemen sonra kurgucu da olmak istiyorlar yönetmen de. Bir de final - mix yapayım" diyorlar. Bu kadar kolay olmuyor bu işler. Bunlar için hem çok çalışacaksınız hem de biraz isteyeceksiniz.
Araç gereci kullanmak belki bir günde öğrenilir ama işin doğasını öğrenmek biraz zaman alır ve elbette emek ister...
Gençlerimiz biraz hızlı hedef odaklılar. Gittiğim bütün okullarda da hep bunu anlatmaya çalışıyorum, hemen en üst seviyeye çıkmak istiyorlar ama bu iş öyle kolay değil.
Özellikle pandemi döneminde dijital platformlara olan talep çok arttı, bu durum gelecekte sinema sektörünü ve izleyicisini nasıl etkiler?
Ben sinemanın hiçbir zaman biteceğine inanmıyorum. Çünkü orası bir sosyalleşme alanı. Tabii ki öncelikle pandemiden kurtulmamız lazım, en önemli tarafı bu. Ben bir filmi evde izlediğimde sinemadaki o etkiyi alamıyorum, bilmiyorum belki de yaşım gereği de böyle olabilir.
Yaşla bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta sinemaya en fazla gençler gidiyor...
Düşünsene, evinde sürekli bir şey yapıyorsun, durdurup, içeri gidip, bir şeyler yapıp, geri geliyorsun, konsantrasyon da kayboluyor. Sinema öyle bir şey değil ki. Biz bir filmi izleyiciye 100 dakikanın içerisinde anlatmaya çalışıyoruz. Verilere baktım da şimdi gençlerde o konsantrasyon ilişkisi çok kısaldı, ufak ekranlarda da izlediklerinden 10 - 15 dakikada sıkılıyorlar. Bu durum enteresan bir tarafa gitmeye başladı. Dijital platformlarda seçenek çok olduğu için sıkıldıklarında hemen bırakıyorlar ama sinema öyle bir şey değil. Sinemaya girdiğin zaman onun bir arası vardır, ondan sonra ikinci yarıya girer çıkarsın. Ben aslında verilen araların da kalkmasından yanayım. Filme başla, bitir ve çık olsa daha güzel olacak. Ben dijital platformların sinemayı çok etkileyeceğine inanmıyorum. Hâlâ sinemacıyım ve sinemanın var olduğu sürece devam edeceğine inanıyorum. Tabii ki teknolojik gelişimle değişimler yaşayacak ama sinemanın ana doğasının varlığını her zaman koruyacağına inanıyorum.
Sinema başladığı yıllardan beri birçok badire atlattı. Televizyonun yaygınlaşması, video, DVD, VCD... Günün sonunda hep ayakta kalmayı başardı.
Hâlâ ayakta duruyor ve inşallah pandemiden sonra sinemada daha da güzel günler bizi bekliyor.
Aynı zamanda TÜRSAK Vakfı'nın yeni başkanısınız, TÜRSAK Vakfı nedir, ne yapar?
TÜRSAK Vakfı, 30'uncu senesini bitirdi, Yavuz Özkan, Müjde Ar gibi sektörün çok değerli isimlerinin kurduğu bir vakıf. Bu vakıf senelerce güzel işler yaptı. Şimdi 'Randevu İstanbul'u yapıyoruz. Bu sene konuk ülke olan İspanya'dan meşhur yönetmen Carlos Saura'yu getiriyoruz. 'Geleceğin Sineması' da var. Kısa film çeken arkadaşlarımıza güzel bir kapı açtık, 18'incisini yapıyoruz. Bizim yaptığımız etkinliklerin çoğu hep 15 sene üstü etkinlikler ve hepsi gerçekten çok keyifli. Bu sene mesela 'Randevu İstanbul'a İstanbul Büyükşehir Belediyesi destek verdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile devam eden ilişkilerimiz var. Asıl en büyük projemiz dediğimiz 'Content İstanbul' projemiz... Cannes'daki Mipcom ve MipTv Media Market gibi televizyon fuarlarını düzenlemek istiyoruz. Haziran'ın ilk haftasında düşünüyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile birlikte bu projeyi hayata geçirmek istiyoruz ki bu çok büyük bir proje. Eğer bunu doğru becerebilirsek 50 ya da 60'a yakın ülkenin alıcılarını buraya getireceğiz. Burada böyle bir organizasyon yapacağız inşallah.
Çekeceğiniz flimler arasında 'Ölümlü Dünya 2' ilk sırada mı yer alıyor?
Şu anda onun çalışmalarına başladık, daha başka projelerimiz de var ama henüz netleşmediği için bahsetmek istemiyorum. Bizim Timur ile beraber en büyük hayalimiz Oscar... Aday adayı olmak değil ama.. İlk 5'e girme hayalimiz var. Bu en büyük hayalimiz. Aslında benim çocukluktan beri böyle bir hayalim vardı sonra Timur ile beraber TAFF Pictures'i kurduğumuzda hayallerimizin bir olduğunu gördük. Şimdi oraya bir proje hazırlamakla ilgili çalışıyoruz. Onu netleştikten sonra sana söyleyeceğim, şu anda netleşmedi. 2023'ün sonunda inşallah bu projeyi hayata geçirmeyi planlıyoruz.
Tarihi bir hikâye mi?
Evet, dönemsel bir hikâye.
Atatürk ile mi ilgili?
Hayır.
Sizin Atatürk ile ilgili bir filminiz vardı ama olmadı. Neden?
O film bütçeyi denkleştiremediğimiz için olmadı. Bir bütçemiz vardı fakat sonra senaryo o kadar farklı boyutlara gitti ki bir anda bütçe iki katına çıktı. O kadar bütçenin sinemadan karşılanmayacağını düşünerek Timur ile beraber yapmama kararı aldık.
Sinemacılar işe hayal kurarak başlar. Ardından bütçe denkleştirme, senaryo yazımı, ekip oluşturma çalışmaları yapar ve filmi çeker. Sonra harcanan paranın geri dönüşünün olup olmayacağıyla ilgili uykusuz geceler mi başlıyor?
Biz Timur ile bir film yapma kararını 10 dakikada veriyoruz biliyor musun? Çok kısa zamanda karar veriyoruz, bizde o süreç çok uzun sürmüyor, yeter ki kafamıza uysun. 'Ölümlü Dünya'ya baktığımızda birçok insan yapmazdı, biz o riski almayı da işi de çok sevdik. Uykusuz geceler değil aslında... Eğer doğru sistemi kurarsak, Timur ile ben sete bile gitmiyoruz. Bizler setlere sadece 'hayırlı olsun' demek için gidiyoruz. Bana göre yapımcı sete gitmemeli. ABD'de öyledir, yapımcı sete giderse belli ki bir operasyon, bir kıyım vardır. Allah'a çok şükür biz Timur ile bugüne kadar 44 film yaptık. 44 filmde de 'hayırlı olsun' demenin dışında sete gitmedik.