Onların Clint Eastwood'u varsa bizim de Haldun Dormen'imiz var
Clint Eastwood ve Haldun Dormen... 90'lı yaşlarda çalışmaya ve üretmeye devam ederek emekli olmaya koca bir "Hayır" diyorlar. Eastwood; yeni bir film çekme hazırlığı yaparken, Dormen; tiyatro oyunları sahneliyor. Bu yazıda; neden emekli olmadıklarını, hayatlarının kırılma noktasının ne olduğunu, ortak özelliklerini ve bugüne kadar neler yaptıklarını okuyacaksınız
Atamız Atatürk'ün miras bıraktığı özlü sözlerden çalışmak, üretmekle ilgili olanı şöyle; "Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar, önce onurlarını, sonra özgürlüklerini daha sonra da bağımsızlık ve geleceklerini kaybederler."
ABD'li ünlü yazar John Steinbeck ise bu konuda demiş ki; "Yaşamak ve üretmek için gerekli olanları elde etmekten başka insanoğlunun en çok istediği şey, geriye kendisinden bir iz bırakmaktır. Belki de kendisinin gerçekten var olduğunu ispatlayacak bir kanıt bırakma peşindedir. Bu kanıtı bir tahta, taş üzerine ya da diğer insanların yaşantıları üzerine bırakır.
Onlar, mesleklerine başladıkları yıllardan bugüne kadar Türkiye ve dünyada başta; teknoloji, sosyal yaşantı ve siyasi konjonktür olmak üzere birçok değişim yaşandı. Onların çalışma, üretme çabası ve mesleklerine olan saygıları, bildiklerini yeni nesle aktarma arzusu hiç değişmedi. Hem de ilerleyen yaşlarına rağmen...
Biri; Clint Eastwood.
Diğeri; Haldun Dormen.
Clint Eastwood ile Haldun Dormen'in meslektaş olmaları dışında başka ortak yönleri de bulunuyor.
Birincisi; başarılarının temel taşlarından birinin 'En büyük doğrular en küçük ayrıntılardır' felsefesini benimsemiş olmaları.
İkincisi; şartlar ne kadar zorlu olursa olsun, çalışmaktan, üretmekten asla vazgeçmemeleri.
Geçtiğimiz günlerde ajanslara düşen bir haber bana Atatürk ile John Steinbeck'in özlü sözlerini hatırlattı. Haberin öznesi; Clint Eastwood idi.
40 gün sonra 94 yaşına girecek olan Clint Eastwood, yeni bir film çekmek için sete çıkmaya hazırlanıyor. Eastwood; Nicholas Hoult ile Toni Collette'un başrollerini paylaştığı, bir yargılama hikâyesini beyazperdeye taşıyacak olan 'Juror No. 2'nin yapımcısı ve yönetmeni.
O yaşta yapımcılık yapması anlaşılabilir. Verirsin parayı, birileri çalışır.
Peki yönetmenlik öyle mi?
Başrol oyuncusundan getir - götür işlerini icra eden set görevlilerine kadar yüzden fazla kişiden sorumlu.
Senaryonun hakkını vermekten ve verilmesini sağlamaktan sorumlu.
Yapımın izleyicilerle doğru zamanda, doğru şartlarda buluşmasından sorumlu.
Bunlar, yapıma ve başkalarına karşı olan sorumluluğu...
Bir de kariyerine karşı olan sorumluluğu söz konusu...
Sözün özü; sorumlu kere sorumlu...
Üstelik Clint Eastwood, arada sırada çalışmıyor.
Her daim çalışıyor.
Son 20 yılda 12 filmi yönetirken 4'ünde oyunculuk da yaptı.
Clint Eastwood'un; çoğu kişinin işten elini ayağını çoktan çektiği, yıllarca hayalini kurduğu emeklilik hayatına çoktan başladığı zamanlarda durmadan çalışmasının nedeni nedir?
Para kazanmak için mi?
Dünyanın en zengin sinemacıları arasına gireli zaten çok olmuştu?
Şöhret mi?
Şöhreti, Tibet'in yaylalarına bile ulaşalı çok olmuştu...
Clint Eastwood'un parayla da şöhretle de ilgisinin olduğunu düşünmek, masallardaki kaf dağında anka kuşu aramaya benzer.
Hele ki bu yaşta...
Peki neden?
Nedenini; Atatürk ile John Steinbeck'in özlü sözleriyle anlamak pekâlâ mümkün.
Serveti yaklaşık 500 milyon dolar olan Clint Eastwood, iki kez evlenirken 8 çocuğu bulunuyor.
KARİYERİ
Yapımcı... 40
Yönetmen... 38
Oyuncu... 67
Clint Eastwood'un çocukluğuna dair nadir fotoğraflarından biri...
O Clint Eastwood ki vakti zamanında adem elmasının çıkık olması nedeniyle Hollywood'da rol verilmek istenmemesi, verilmemesi veya yeteneklerine rağmen küçük roller verilmesi nedeniyle kariyerini, tırnaklarıyla kazıyarak elde etti.
20'li yaşlardayken 1950'li yıllarda B sınıfı filmlerde haftalık 75 dolar ücretle yan karakterleri oynadı. Kazandığı para yetmeyince; hayatını, yüzme havuzları için çukur kazarak devam ettirdi.
Ta ki 1964'e kadar...
1955'te başladığı oyunculuk kariyerinin ilk 10 yılında 5'i TV, 12'si sinema filmi olmak üzere 17 yapımda küçük rollerde kamera karşısına geçen Clint Eastwood, baktı ki ülkesi ABD'de olmuyor, arzu, meleke ve yeteneklerine rağmen sırf adem elmasının çıkık olması nedeniyle görmezden geliniyor "Ver elini Avrupa" dedi.
Zira, o yıllarda İtalya, ABD'li sinemacılara büyük ilgi gösteriyordu. Dönemin en ünlü oyuncuları sık sık İtalya'ya gidiyor, pek çok ortak yapımda rol alıyordu.
Clint Eastwood - Sergio Leone
Birkaç yıl işsiz kalsa da ünlü İtalyan yönetmen Sergio Leone ile yolları kesişti.
Affedersiniz, Leone o zamanlar ünlü değildi. Yardımcı yönetmendi...
O zamana kadar, biri; yönetmeninin hastalanmasıyla onun yerine tamamladığı olmak üzere iki film yönetti.
Birkaç yıl işsiz işsiz gezerken yolu, Clint Eastwood ile kesişti.
Her ikisi de kariyerlerinin 'yardımcı' dönemindeydi.
Her ikisi de sahip oldukları arzu, meleke ve yeteneklerine rağmen görmezden gelinmenin ruhsal baskısı altındaydı.
Her ikisi de aslında kim olduklarını gösterebilecekleri bir fırsat kolluyor, tünelin sonundaki ışığı görmenin peşinde koşuyordu.
Bu ortak özelliklerinin de etkisiyle birbirlerine sarıldıkları, kader birliği ettikleri o fırsat, karşılarına İtalyan yapımcı Arrigo Colombo tarafından çıkarıldı; 'Bir Avuç Dolar'...
Sergio Leone'nin senaryosunu 3 kişiyle yazdığı İtalya - İspanya ortak yapımı bu filmin bıraktığı etki derin olunca, hemen ertesi yıl; 'Birkaç Dolar' çekildi. Ondan sonraki yıl da 'İyi Kötü ve Çirkin'... Bu 3 filmin ortak teması; "Ya zengin ol, ya da öl"...
'İyi Kötü ve Çirkin'de; Clint Eastwood'un Eli Wallach ve Lee Van Cleef ile olan efsanevi final sahnesi...
Bu 3 film, Clint Eastwood ile Sergio Leone için; "Ya hep, ya hiç" anlamındaydı.
Toplam bütçeleri 2 milyon dolar olan bu 3 film toplamda; 54.775.905 dolar hasılat elde ederek, bütçeden 27 kat fazla hasılat elde etti.
Dönemine göre bir hayli yüksek gişe elde eden bu 3 filmin toplam hasılatının günümüzdeki karşılığı; 534.883.463 Dolar (17.428.535.781 TL)
Bu 3 film; sadece yüksek miktarda hasılat elde etmesinin yanı sıra Clint Eastwood'u ikon haline getirdi.
Clint Eastwood'u Avrupa'da ikon haline getiren üçleme, ülkesi ABD'de birkaç yıl sonra gösterime çıkarıldı. Hem de kısıtlı sayıda salonda...
Clint Eastwood, Avrupa'da ikon olsa da Hollywood'da hâlâ görmezden geliniyordu. Kariyerini ülkesinde sürdürmek için ya yeni bir yol bulacak ya da yeni bir yol yapacaktı. Eastwood, bu amaçla, 1967'de 5 kişiyle birlikte kurduğu Malpaso Productions ile Hollywood'a döndü.
Clint Eastwood, 'Kadın Affetmez'de oyunculuk da yaparken başrolü Elizabeth Hartman ile paylaştı.
Clint Eastwood, başlarda birkaç filmde başka şirketlerin yapımcılığında oyunculuk yaptıktan sonra 1970'te 'El Torido' ile yapımcılığa, 1971'de ise 'Kadın Affetmez' ile yönetmenliğe başladı. Eastwood, kısa sürede yapımcı, yönetmen ve oyuncu olarak ABD'nin de ikonu haline gelerek bir hayli geç de olsa hakkı teslim edildi.
Kariyerinin başında adem elması nedeniyle görmezden gelinen Clint Eastwood, günün sonunda dünyanın en ışıltılı kariyerine sahip sinemacılarından biri oldu. Akademi Ödülleri'nde 4 Oscar kazanarak ışıltılı kariyerini gözler önüne serdi. Eastwood, aralarında Oscar ödüllerinin de olduğu toplam 41 prestijli ödüle layık görüldü.
En İyi Film... Affedilmeyen (1993) / Milyonluk Bebek (2005)
En İyi Yönetmen... Affedilmeyen (1993) / Milyonluk Bebek (2005)
31 Mayıs 1930'da San Francisco'da doğan Clint Eastwood, mesleğiyle ilgili birçok gelişmenin içinde yer aldı. Birçok tarihi olaya da şahit oldu...
• Ülkesi, II. Dünya Savaşı'na girdiğinde 11 yaşındaydı.
• Ülkesi, Ay'a insan gönderdiğinde 39 yaşındaydı.
• Ülkesinde ilk cep telefonu görüşmesi yapıldığında 43 yaşındaydı.
• Tarihin en büyük terör saldırısı olan 11 Eylül saldırısı gerçekleştirildiğinde 71 yaşındaydı.
• 16 başkan gördü. 13'ünün seçimlerinde oy kullandı.
• Doğduğunda ABD'nin nüfusu; 122 milyon 775 bin, dünyanın nüfusu; 2 milyardı. Günümüzde, ABD'nin nüfusu; 335 milyon 925 bin, dünyanın nüfusu ise 8 milyar 100 milyon...
HAKKINDA İLGİNÇ BİLGİLER
• Asıl adı; Clinton Eastwood. (Eastwood; İngiltere'de eski bir kömür madencliği şehri)
• 5.2 Kg doğunca hastanedeki hemşire, İsrailoğulları'nın gücüyle efsaneleşen kahramanı 'Samson' adını verdi . Ne var ki bu isim, ailesi tarafından kabul edilmedi.
• Başarısız öğrencilik döneminde okul bahçesindeki bir heykeli yakıp okul panosuna bir yönetici hakkında cinsel içerikli yazı astı.
• Ordudayken içinde olduğu uçağın yakıtı bittiği için kıyıya yaklaşık 3.5 km mesafede Büyük Okyanus'a zorunlu iniş yaptı. Uçağın pilotu ve Clint Eastwood, fırtınalı havada saatlerce yüzerek kıyıya ulaştı. 2009'da uçağı zorunlu olarak Hudson Nehri'ne indirerek tüm mürettebat ve yolcuların hayatını kurtaran pilot Chesley Sullenberger'in hayatını konu alan 2016 yapımı 'Sully'i Eastwood yönetti.
• Clint Eastwood, 1986'da yaşadığı Carmel'deki çarpık kentleşmeyi önlemek için belediye başkanlığına aday oldu. Seçimi kazanınca ilk işi imar yasasını değiştirmek oldu. Bu konuda oldukça mücadele ettikten sonra imar yasasını, belediye başkanı olmasının ikinci yılında değiştirdi. Amacına ulaştıktan hemen sonra da 1988'de görevinden istifa etti.
Clint Eastwood, azmi, çalışkanlığı, üretkenliğiyle her dönem takdir gördü.
Onların Clint Eastwood'u varsa bizim de aynı özelliklere sahip Haldun Dormen'imiz var...
1928'de Mersin'de doğdu.
• Doğduğunda, Türkiye Cumhuriyeti 5 yaşındaydı.
• II. Dünya Savaşı bittiğinde 17 yaşındaydı.
• Cep telefonu, Türkiye'de kullanılmaya başlandığında 66 yaşındaydı.
• 3 darbe girişimine ve 2 darbeye şahit oldu.
• 12 cumhurbaşkanı, 26 başbakan gördü.
• 20'si genel seçim, 16'sı ise yerel seçim olmak üzere 36 kez sandık başına gidip oy kullandı.
• Doğduğunda Türkiye'nin nüfusu; 13 milyon 464 bin, dünyanın nüfusu; 1 milyar 900 milyondu. Günümüzde, Türkiye'nin nüfusu; 86 milyon 156 bin, dünyanın nüfusu ise 8 milyar 100 milyon...
Haldun Dormen, 1998'de Devlet Sanatçısı payesine layık görüldü.
2019'da 91 yaşındayken; bir sezonda hem İstanbul'da hem de diğer şehirlerde 4 farklı oyunda sahneye çıkarak, Avrupa turnesi de düzenleyerek azmini, çalışkanlığını ve üretkenliğini en çarpıcı şekilde gösterdi.
Haldun Dormen'in yaşam enerjisi, ürettiklerini sahnelemek, sahneledikleriyle insanların hayatına dokunmak...
Her şey çocukken çatıdan düşüp küçük oranda sakat kalmasıyla başladı.
O küçük sakatlık, Haldun Dormen'in Haldun Dormen olmasını sağladı.
'Her şeyi herkes kadar iyi yaparım' diyerek, o sakatlığın oluşturduğu psikolojiyi bertaraf etti.
Haldun Dormen'in balmumu heykelleri...
Hastanede yatarken babası Sait Ömer Dormen'in Almanya'dan getirdiği, birkaç kukladan ve bir sahne düzeneğinden oluşan bir oyuncak, Haldun Dormen'in sanata olan yatkınlığını gün yüzüne çıkardı.
Haldun Dormen, taburcu ediidikten sonra o kuklalara oyunlar yazıp arkadaşlarına 50 kuruş karşılığında temsiller düzenledi.
Haldun Dormen, bir tiyatro oyunu için sahneye ilk kez Galatasaray Lisesi'nde çıktı. Dormen, 'Demirbank' ve 'Kamp' adlı oyunlarda ilk tiyatro deneyimini yaşadı yaşamasına ama Galatasaray Lisesi'ni hiç sevmedi. Nedeni de okulun çok sıkı olması ve ana etkinliklerin futbol üzerine kurulmuş olmasıydı.
Daha sonra Robert Koleji'ne giden Haldun Dormen, bu okulda kendi ifadesiyle rahat bir nefes alarak tiyatroya olan ilgisini ve yeteneğini keşfetti.
Lise son sınıftayken ABD'deki Yale Üniversitesi'ne bir mektup yazarak üniversiteye girme başvurusunda bulundu. Yale Üniversitesi'ne kabul edildi edilmesine ama bundan ne annesinin ne de babasının haberi vardı.
O sıralarda, yazdığı bir mektupla ABD seyahatinde olan babası Sait Ömer Dormen'e Yale Üniversitesi'nde öğrenimini görerek tiyatrocu olmak istediğini belirtti.
Sait Ömer Dormen'den gelen cevap şu oldu; 'Olacaksan ol ama en iyisi ol.'
Haldun Dormen, henüz öğrenciyken ABD'deki gazetelerde haber oldu.
Haldun Dormen, babasından aldığı icazet ve içindeki tiyatro sevgisiyle Yale Üniversitesi'nde kelimenin tam anlamıyla esti, gürledi. ABD'li olmamasına rağmen kısa sürede kendisini üniversiteye kabul ettiren Dormen, sahnelediği 'Elektra' ve 'Evlilik Teklifi' ile hem arkadaşlarını, hem de öğretmenlerini kendisine hayran bıraktı. Üstelik o oyunlardan birini Türkçe olarak sahneledi.
'Elektra', Türkçe, 'Evlilik Teklifi' ise İngilizce...
Hollywood'dan birkaç yapımcı, yaz aylarında Pasadena Playhouse'daki birçok oyunda sahneye çıkan Haldun Dormen ile ilgilense de aklı fikri Türkiye'deydi.
'Ben Türkiye'yi ve Türklüğümü seviyorum' diyerek mesleğini ülkesinde icra etme arzusuyla uçağa bindi.
Haldun Dormen'in 1997'de başlattığı Afife Ödülleri, tiyatronun en değerli ödülleri olarak her yıl düzenlenmeye devam ediyor.
İstanbul'a iner inmez de bir arkadaşının aracılığıyla Devlet Tiyatosu Genel Müdürü Muhsin Ertuğrul'dan randevu alarak; "Ben, sizinle çalışmak istiyorum, tiyatroyu sizden öğrenmek istiyorum' dedi. Bir süre, Ertuğrul ile çalıştıktan sonra ABD'de kurduğu planlarını hayata geçirme vaktinin geldiğine karar verdi.
Tiyatro kurmak...
Dormen Tiyatrosu'nu henüz 29 yaşındayken, 1957'de kurdu.
Erol Günaydın, Altan Erbulak, Metin Serezli, Nisa Serezli, Erol Keskin, İzzet Günay, Yılmaz Köksal ve Ayfer Feray, Dormen Tiyatrosu'nun ilk oyuncuları oldu.
Dormen Tiyatrosu'nda 'Ben' yoktu, 'Biz' vardı.
Patron - çalışan ilişkisi prosedür gereği sadece kağıt üzerindeydi.
Herkes patron, herkes çalışandı...
15 yıl boyunca İstanbul'un eğlence hayatının merkezlerinden biri olarak konumlanan ve birçok oyuncunun yetişmesinde okul misyonu üstlenen Dormen Tiyatrosu, Türkiye'de Batılı anlamda ilk müzikal olan 'Sokak Kızı İrma'yı 1961'de sahneledi. Gülriz Sururi, müzikaldeki 'İrma' rolüyle adını, Türkiye'ye duyurdu.
Haldun Dormen'in 'Bozuk Düzen' adlı sinema filminde başrolleri Belgin Doruk, Ekrem Bora ve Salih Güney paylaştı.
1960'lı yıllar, Türk sinemasının yılda 200 film ürettiği yıllar...
Haldun Dormen, sinemanın çekim gücüne kapılarak biri 1965, diğeri 1966'da olmak üzere iki film çekti.
'Bozuk Düzen'...
Yapımcı, yönetmen ve senarist.
Antalya Film Festivali'nde 'En İyi Film', 'En İyi Senaryo' ve 'En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu' dalında Altın Portakal kazandı.
'Güzel Bir Gün İçin'...
Yapımcı, yönetmen ve oyuncu.
Antalya Film Festivali'nde 'En İyi Senaryo' ve 'En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu' dalında Altın Portakal kazandı.
Sinema yapımcılığı üzerine olan kariyeri iki filmle sınırlı kalan Haldun Dormen, ödüllere rağmen izleyicinin filmlere neden ilgi göstermediğini; "Çünkü zamanından önce yapıldı. Yani zamanına uygun filmler değildi. Bugün olsa olabilirdi ama olsun. Filmciliğimi de yapmış oldum böylece" sözleriyle açıkladı.
Yıl 1972...
Dormen Tiyatrosu kapandı.
Büyük bir şaşkınlık...
Nasıl olur, Dormen Tiyatrosu nasıl kapanır?
Çünkü artık evlerin çatılarını antenler kaplamaya başlamıştı.
Televizyonun yaygınlaşmaya başladığı dönemler...
Televizyonla birlikte değişen sosyal hayat önce tiyatroları etkiledi.
Masraflar karşılanamıyordu.
Tiyatroda çalışanlar, oyuncular arasında 'Kapandık' haberi sonrası ağlayanlar, hatta bayılanlar oldu.
Ne var ki elden gelen bir çare yoktu.
Haldun Dormen'in büyük ölçüde ekonomik sıkıntı yaşaması Dormen Tiyatrosu'nun kapısına kilit vurdurdu.
Hatta öyle büyük bir ekonomik sıkıntı yaşadı ki 'Bir daha tiyatro açmayacağım' dedi...
Dormen Tiyatrosu, kapanmış olsa da Haldun Dormen'in misyonu yeni mecralarda sürecekti.
O mecra da tiyatrosunun kapanmasına yol açan televizyon oldu.
Oldukça ironik...
Haldun Dormen'in yönetmenlik ve senaristlik misyonunu televizyonda sürdürdüğü 'Unutulanlar', aralarında Kerem Yılmazer, Can Gürzap, Perran Kutman, Ayten Gökçer ve Göksel Kortay'ın da olduğu tiyatro oyuncularının bir TV yapımıyla tanışmasına vesile oldu.
Dizi kariyeri de sinema kariyeri gibi umduğu gibi gitmese de köşesine çekilecek biri değildi. Bu; arzu, meziyet, yetenek ve bilgi donanımına ihanet olurdu.
Köşesine çekilmesine izin verilecek biri değildi. Kültüre, sanata ihanet olurdu.
1990'a kadar kültür - sanat içerikli TV programları yaptı.
Bir gün Egemen Bostancı dedi ki; 'Feriköy'de bir yer var. Gidip bir baksana. Belki orada komedi tiyatrosu yaparız.'
Haldun Dormen, gidip baktı.
'Tamam orası olur' dedi.
Ardından da çalışmalar başladı.
Adı önce Egemen Bostancı Tiyatrosu idi.
Egemen Bostancı dedi ki; "Her şeyiyle sen uğraşırken buranın adı neden Egemen Bostancı Tiyatrosu? Burası, Dormen Tiyatrosu olsun."
Haldun Dormen, 1972'de 'Bir daha tiyatro açmayacağım' demişti ama Egemen Bostancı'nın emrivaki yapmasına karşı koyamadı.
O emrivaki, Haldun Dormen'in içindeki tiyatro ateşinin yeniden harlanmasına neden oldu.
Fakülte öğrencisiyken bir dönem, Feriköy Öğrenci Yurdu'nda kalmıştım.
Dormen Tiyatrosu ile öğrenci yurdu arasındaki mesafe 50 adım.
O gün 'Şahane Züğürtler' sahneleniyordu.
Tiyatronun önünden geçerken oyunun afişlerine bakıyordum.
Haldun Dormen meğer arkamdaymış.
- Bu oyunu hiç seyrettin mi?
- Hayır.
- O zaman akşam gel izle.
Sonra beni içeri davet etti, çay ısmarladıktan sonra 'Şahane Züğürtler'e bir bilet verdi ve şöyle dedi; "Her oyunu izlemeye geliyorsun. Geldiğinde beni bul."
Gerek öğrenciyken gerekse gazeteci olduktan sonra gittiğim Dormen Tiyatrosu'nda Haldun Dormen'in işine olan sevgisi ve saygısının ne büyük ölçüde olduğunu görmek heyecan vericiydi.
Ekonomik sıkıntılarla uğraştığını görmekse bir o kadar üzücü...
Özel tiyatroların oldum olası boğuştuğu ekonomik sıkıntı, Haldun Dormen'in yakasını bir kez daha bırakmamıştı.
Haldun Dormen'in tiyatronun borçlarını ödeyebilmek için evindeki tabloları satması da yeterli olmadı.
Tiyatronun gelirleriyle - giderleri 1970'lerde olduğu gibi birbirlerine yine sırtını dönünce Dormen Tiyatrosu, 17 yıllık ikinci dönemi sonunda 2001'de bir kez daha kapandı.
Tüccarlık külfetinden kurtulduktan sonra salt tiyatronun sanatıyla baş başa kalan Haldun Dormen, tiyatrosu kapandıktan sonra hem İstanbul'da hem de ülkenin diğer şehirlerindeki tiyatrolarda oyunlar sahneledi, sahnelemeye de devam ediyor.
Haldun Dormen, "Başkalarına aktarılmayan bilgi, ıslak toprağa yağan kara benzer" felsefesi doğrultusunda öğrenci yetiştirmeye devam da ediyor. Bu Dormen Akademi, 2019'da Hüseyin Gülhuy tarafından Haldun Dormen'in Türk tiyatrosuna mirası olan Dormen Ekolü’nü her yaştan insana kazandırmak ve bu ekolün getirdiği değerlerle eğitim alan yeni sanatçı jenerasyonları yetiştirmek için kuruldu.